Giessen Justus-Liebig Üniversitesi, Araştırma Görevlisi Murad Nasibov: “Riskten Korunma, Orta Asya’nın Dış Politikalarını En İyi Tanımlayan Kavramdır.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский


Orta Asya’da Kuşak ve Yol Girişimi’yle ilgili mevcut işbirlikleri; enerji, ulaşım ve kültürel değişim gibi çeşitli sektörleri kapsamakta ve farklı büyüklükteki projelerden oluşmaktadır. Orta Asya ülkeleri, bu proje çerçevesinde farklı stratejiler izleyerek ekonomik entegrasyonu ve ticaret yollarını kullanmayı amaçlamaktadırlar. Bu projeler, bölgesel işbirliğini güçlendirme ve ekonomik kalkınma fırsatlarının yeniden oluşturulmasını hedeflemektedir.

Buradan hareketle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya’nın Kuşak ve Yol Girişimi’ndeki rolü ve önemini değerlendirmek üzere Giessen Justus-Liebig Üniversitesi’nden Araştırma Görevlisi Murad Nasibov’un görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

1-Orta Asya ülkeleri, Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesindeki ekonomik entegrasyonu nasıl değerlendirmektedir? Bu entegrasyonun bölgesel istikrar üzerindeki etkisi nelerdir?

Devletlerin politikalarındaki motivasyonları anlamak, Kuşak ve Yol Girişimi gibi karmaşık konular söz konusu olduğunda kolay değildir. Böyle durumlarda motivasyonların arkasındaki düşünceleri görmenin bir yolu, genel hatlarıyla mevcut gerçeklere bakmak ve ilgili aktörlerin rasyonel, kendi çıkarlarını maksimize eden ve yeterli analitik kapasiteye sahip olduklarını varsaymaktır. 

Kuşak ve Yol Girişimi, Çin’in finansal ve ekonomik araçlarını yurtdışında kullanma konusundaki oldukça esnek bir şemsiyesidir ve birkaç nedenle Orta Asya’ya odaklanmaktadır. Bu sayede Çin, alternatif Avrupa rotaları ve enerji kaynaklarına erişim sağlamaktadır. Ayrıca Çin, Müslüman ülkelerle ilişkilerini iyi tutmak suretiyle kendi sınırlarına tehdit oluşturan köktendinci grupların güçlenmesini engellemeye çalışmaktadır. 

Çin’in bölgeye ilgisi aynı zamanda iç ekonomik yapısından kaynaklanmaktadır. Son yıllarda Çin, yalnızca ürün üreten ve tedarik eden bir aktör konumundan, yurtdışında etkin bir hizmet sağlayıcısı haline gelmiştir. Çin şirketleri, hükümet programları aracılığıyla altyapı inşaatında hizmet sağlayıcıları olarak “uluslararasılaşma” durumdadırlar. Bu, Çin’in uzun vadeli büyümesini nasıl sürdürebileceğinin bir yolu olarak görülebilir. Orta Asya, Çin şirketleri için böyle bir pazarı temsil etmektedir. Aynı zamanda Orta Asya’nın Çin’in batısında yer alması, Çin’in ağır sanayi ve iş odaklılığını doğu ve güneydoğuda azaltmasına yardımcı olurken, bazılarını batı bölgelere çekme olanağı sağlamaktadır. Eğer Ukrayna Savaşı’nın ardından Rusya’nın kapasitesinin azalmasıyla bölgede bir güç boşluğu oluşursa Çin, Hindistan’ı ve Batı’yı bölgeden uzak tutmak zorundadır. İşte bu, Çin’in politikasının genel hatlarıdır ve bu politikanın merkezinde Kuşak ve Yol Girişimi yer almaktadır.

Öte yandan Orta Asya devletleri, özellikle Rusya’ya yönelik Batı yaptırımlarının uygulanmasının ardından yatırım için alternatif kaynaklara ve yeni ticari ortaklara ihtiyaç duymaktadırlar. Dahası “çok yönlülüğü” gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Ki bunu 1990’ların başından beri dış politikalarının ana eğilimi olarak ilan etmişlerdir. Orta Asya devletlerinin ekonomik ve siyasi ortaklarının sayısını artırmaları yerinde bir strateji olacaktır. Bölgeye ilgi duyan farklı güçler arasında manevra alanın ortaya çıkması ve gelişmesi düşünülmektedir. Avrasya’nın kalbinde yer alan ve birçok bölgesel güç veya hırslı devlet tarafından çevrelenen Orta Asya devletleri, gerçek başarıyı çok sayıda ortakla kurulacak zengin bir işbirliği yoluyla elde edebilirler. Uluslararası İlişkiler literatüründe “Riskten Korunma”, Orta Asya’nın dış politika motivasyonlarını en iyi tanımlayan kavramdır.

2. Sizce Orta Asya ülkeleri, Kuşak ve Yol Girişimi’nin sağladığı ticaret yollarını kullanarak ihracat ve ithalatlarını nasıl artırmayı öngörüyorlar? 

Her Orta Asya ülkesi, Kuşak ve Yol Girişimi’nin ticaret yollarından yararlanmak için farklı stratejiler benimsemektedir. Kazakistan, Çin ve Avrupa arasındaki konteyner trafiğinde önemli bir artışa yol açan bir transit merkezi olmaya odaklanmaktadır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in son röportajlarından birinde açıkça belirttiği gibi; Kazakistan, Azerbaycan’la birlikte bu projenin bir parçası olarak görülen Orta Koridor’un en büyük destekçilerinden biridir. Proje uzun zaman önce ortaya atılmış olsa da Ukrayna’daki savaşın başlamasından sonra daha fazla önem kazanmıştır. Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılığı yoluyla kargo taşımacılığı 2022 yılında 2,5 kat artmıştır.

Azerbaycan ve Kazakistan bu dönemde projenin eş liderleri olarak ortaya çıkmış ve Orta Koridor’un kullanımını kolaylaştıracak tedbirler konusunda işbirliklerini hızlandırmışlardır. Özbekistan’ın Afganistan’la yaptığı yeni ticaret anlaşmaları ve Pakistan’la Trans-Afgan Demiryolu üzerindeki işbirliği, ihracat pazarlarını çeşitlendirmeyi amaçlamaktadır. Türkmenistan, Trans-Hazar Gaz Boru Hattı gibi projeleri değerlendirerek Çin’e yaptığı enerji ihracatına alternatifler aramaktadır. Bu çabalar, ticaretin stratejik olarak yeniden düzenlenmesini yansıtmaktadır. Orta Asya ülkeleri arasındaki koordinasyon eksikliği, potansiyel faydaların tam olarak gerçekleştirilmesini engelleyebilir.

3. Orta Asya’da Kuşak ve Yol Girişimi’yle ilgili mevcut işbirliği örnekleri hakkındaki görüşleriniz nelerdir ve bu işbirliği örnekleri ülkelere ne tür avantajlar sağlamaktadır?

Mevcut işbirliği enerji, ulaşım ve hatta kültürel değişim gibi sektörleri kapsamakta ve topluluk düzeyindeki küçük projelerden uzun vadeli ulus ötesi projelere kadar farklılık göstermektedir. Örneğin Çin-Kırgızistan-Özbekistan Demiryolu Projesi ticareti ve kültürel bağlantıyı, özellikle de Çin’in Hazar Denizi kıyılarına ulaşmasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Ancak bu projedeki gecikmeler bölgesel işbirliğinin ne kadar karmaşık olduğunu göstermiştir.

Fizibilite çalışmalarına ilişkin anlaşma Eylül 2022 tarihindeki son Şangay İş birliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’nde imzalanmıştır. Kırgızistan içindeki güzergâh biraz tartışmalı olmasına rağmen sonunda çözüme kavuşmuştur. Yeni hat, Çin’den Avrupa’ya Türkmenistan, İran ve Türkiye üzerinden bir rota çizerek yolculuğun yaklaşık 900 km ve sekiz gün kısaltılmasını hedeflemektedir. Çin’in çıkarları sadece Avrupa’ya ulaşmakla ilgili değil, aynı zamanda bölgesel çıkarlar da söz konusudur. Örneğin, üzerinde mutabık kalınan güzergâh Çin’i Kırgızistan’ın Makmal bölgesinde bulunan ve Çinli yatırımcıların olduğu altın madenlerine de bağlayacaktır. Normal şartlarda jeolojik araştırmaların bu yılın başlarında başlamış olması beklenmekteydi.

Çin’in Kuşak ve Yol Projesi, Orta Asya açısından sadece bir ticaret rotası değildir. Bu tür projeler, Çin’in Orta Asya ülkeleriyle olan ilişkileri çok boyutlu ve daha dikkatli geliştirmesine ve Orta Asya’nın kendisini bir geçiş güzergâhının çok daha ötesinde güçlendirmesine yardımcı olacaktır. Altyapı projelerine yapılan yatırımlar bölgedeki ekonomik refahı beslemektedir. Nitekim, Mayıs 2023 tarihinde düzenlenen ilk Orta Asya-Çin Zirvesi’nde vaat edilen yatırımlar toplam 3,6 milyar doları bulmuştur.

Murad Nasibov

Murad Nasibov, Giessen Justus-Liebig Üniversitesi’nde görev yapmaktadır. Alman Araştırma Cemiyeti (DFG) tarafından finanse edilen “Avrasya Bölgeselcilik” projesinde çalışmakta ve ayrıca Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “SHAPEDEM-EU” projesine katkıda bulunmaktadır. Doktora eğitimine 2018 yılından beri aynı üniversitede devam etmektedir. Manchester Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans derecesine (2011) ve Bakü’deki Kamu Yönetimi Akademisi’nden Uluslararası İlişkiler alanında lisans derecesine (2010) sahiptir. 2012-2017 döneminde Azerbaycan’da faaliyet gösteren uluslararası STK’larda çalışmıştır. Öğretim görevlisi olarak 2012-2016 yılları arasında Bakü’deki farklı özel üniversitelerde Uluslararası İlişkiler alanında seminerler veren Nasibov, 2018 yılından bu yana Justus-Liebig Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans öğrencilerine uluslararası güvenlik, Avrasya jeopolitiği ve araştırma yöntemleri seminerleri vermektedir. Akademideki çalışmalarının yanı sıra farklı uluslararası şirket ve kuruluşlara danışmanlık desteği sağlamaktadır.

Dilara Cansın KEÇİALAN
Dilara Cansın KEÇİALAN
Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Dilara Cansın KEÇİALAN, Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans eğitimini sürdüren Keçialan, ayrıca Atatürk Üniversitesi'nde Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde öğrenim görmektedir. ANKASAM'da Avrasya Araştırma Asistanı olarak görev yapan Keçialan'ın başlıca ilgi alanları Avrasya ve özellikle Orta Asya bölgesidir. İngilizce, Rusça ve az derecede Ukraynaca bilmekte olup Kazakça öğrenmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...