Almanya’nın Ukrayna Krizi’ne Yaklaşımı

Rusya-Ukrayna hattında yaşanan gerilimde birçok Batı ülkesi Ukrayna’ya savunma desteği yaparken; Avrupalı komşularına göre daha temkinli bir dış politika benimseyen Almanya, meseleye olan yaklaşımı en çok sorgulanan ülkelerden biri olmuştur. Berlin yönetimi, diplomatik çözüm çabalarına zarar vereceği ve gerilimi tırmandıracağı gerekçesiyle, Ukrayna’ya savunma yardımı yapılmasına sıcak bakmadığını duyurmuştur. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Kriz bölgelerine silah vermiyoruz ve Ukrayna’ya saldırı silahı sağlamıyoruz. Selefim böyle yaptı. Bu doğruydu ve doğru kalacak.” açıklamasında bulundu.

Almanya’nın tutumu iç ve dış politikada tartışmalara yol açarken; Berlin Hükümeti, Ukrayna’ya askeri hastane ve miğfer desteği vereceğini açıklamıştır. Almanya’nın miğfer teklifi, Ukrayna’da “Bu teklif bir şaka mı?” şeklinde tepkilere neden olmuştur. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ise “Alman dostlarımız, bu tür eylemlerle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i, Ukrayna’ya yeni bir saldırı başlatmak için cesaretlendirmeye son vermeli.” ifadeleriyle Berlin yönetimine tepki göstermiştir.

Kiev’e silah yardımı yerine maddi yardım yapma stratejisiyle hareket eden Almanya’nın yaklaşımını Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ne (ANKASAM) değerlendiren uzmanlar, Berlin yönetiminin bu tutumunun ekonomik çıkarların gözetilmesinden kaynaklı olduğunu belirtti.

ANKASAM AB-Balkanlar Danışmanı Doç. Dr. Nuri Korkmaz: Almanya ekonomik çıkarlarını düşünüyor.

İngiltere’nin, Almanya için Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) müttefiklerinden ve Avrupa Birliği (AB) genelinden ayrıştığına dikkat çeken ANKASAM AB-Balkanlar Danışmanı Doç. Dr. Nuri Korkmaz, Polonya gibi ülkelerin sert politikalar izlemesinin Berlin yönetimi tarafından desteklenmediğini ifade etti.

Korkmaz, Almanya’nın Ukrayna’ya silah yardımına sıcak bakmamasının, Avrupa’nın ortasında olası bir savaş çıkması durumunda meydana gelebileceklerle ilgili olduğunu belirtti. Almanya’nın söz konusu tutumunun, sınırların kapanma riski ve büyük bir mülteci akını karşısında ekonominin olumsuz etkilenebileceği yönündeki endişelerinden kaynaklandığını öne süren Korkmaz, “Almanya, Ukrayna’ya yaptığı ekonomik yardımın, başka ülkelerin yaptığı yardımlardan çok daha fazla olduğunu savunuyor. Silah yardımı talebine olumsuz yanıt vermiş olması, Kiev’in savaşa girmemesi için cesaretini kırmaya çalıştığının bir göstergesi.” şeklinde konuştu.

Bölgede olası bir savaş çıkması halinde, Almanya’nın Kuzey Akım 2 Projesi’nin tehlikeye girebileceğinden çekindiğini söyleyen Korkmaz, “Almanya, bunu açıkça söylemediği için İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından eleştiriliyor. Esasında Donald Trump döneminden başlayarak Almanya’nın enerji kaynağını sağlamak için Rusya’yla Kuzey Akım 2 Doğalgaz Boru Hattı anlaşması yapması, ABD tarafından sıkça eleştirilen bir konuydu. Aynı mesele, Joe Biden döneminde de devam ediyor.” dedi. Ayrıca Korkmaz, Almanya’nın ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, bölgede ABD ve İngiltere’ye kıyasla gerilimi tırmandırmaktan kaçındığını sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Birgül Demirtaş: Almanya “sivil güç” odaklı politikasını sürdürmekte kararlı.

Almanya’nın denge odaklı dış politikasının müttefik ülkeler tarafından tepkiyle karşılandığını dile getiren Türk-Alman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birgül Demirtaş, NATO’daki bazı müttefiklerinin Almanya’nın Rusya’ya karşı sert bir tavır takınmasını beklediklerini dile getirdi.

Tüm bu beklentilere karşı Berlin’in “sivil güç” odaklı dış politikasını sürdürdüğünü ifade eden Demirtaş, Berlin Hükümeti’nin bölgedeki sorunu diplomatik yollarla çözmek istediğini ifade etti. Ayrıca Demirtaş, “Almanya, II. Dünya Savaşı’ndan sonra sadece iki durumda, istisnai olarak askeri güç kullanmış ve ‘realist sivil güç’e evrilmeye başlamıştır. Bunlardan ilki, 1999 yılında NATO’nun Kosova Savaşı sırasında gerçekleştirdiği müdahale, ikincisi ise Afganistan’daki NATO Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) misyonu sırasında gerçekleştirilen askeri operasyonlardır.” değerlendirmesinde bulundu.

Demirtaş, Almanya’nın Nazi ve askeri güç odaklı dış politika geçmişi nedeniyle ABD, Fransa ve İngiltere gibi müttefiklerine kıyasla, yumuşak güce daha fazla odaklandığını belirtti. Berlin’in Ukrayna’ya silah göndermekten kaçınmasının temel nedenlerini ekonomik ve siyasi olarak iki gerekçeyle açıklayan Demirtaş, Berlin’in politikasında, enerji ihtiyacını Rusya’dan sağlaması sebebiyle ekonomik çıkarlarını gözetmesinin ve silahlı çatışmanın küresel siyasette domino etkisi yaratabileceği endişesinin belirleyici olduğunu söyledi.

Dr. Intigam Memedov: Almanya diğer Avrupa ülkelerine göre daha bağımsız bir aktör.

Intigam Mamedov

Almanya’nın Ukrayna Krizi’nde özel bir konuma sahip olduğunu belirten Dr. Intigam Memedov, Almanya’nın kriz konusunda Batılı devletlerle dayanışma içinde olduğunu söyledi. Almanya’nın Rusya’yla çatışmanın tırmanmasını istemeyen birkaç Avrupa ülkesinden biri olduğunu dile getiren Memedov, Berlin’deki mevcut siyasi sistemin homojen olmadığını vurgulayarak “Almanya Dışişleri Bakanlığı ile bürokrasi, bazı konularda farklı görüşlere sahiptir. Bu nedenle bir yandan Rusya’yla ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi korunmaya çalışılırken; diğer yandan Rus medyasının yayınlarını sınırlayan çelişkili politikaların uygulandığına tanık oluyoruz.” ifadelerini kullandı.

Polonya başta olmak üzere Avrupalı komşuların, Kuzey Akım 2 Projesi’ni başlatmama konusunda Almanya’ya baskı yaptığına dikkat çeken Memedov, Almanya’nın ortak tutuma yönelik bağlılığını ABD ve Avrupa ülkelerine kanıtlamak zorunda olduğunu belirtti. Memedov, “Almanya, diğer Avrupa ülkelerinden daha bağımsız bir aktör. Rus düşmanlığı veya Rus karşıtı ilişkilerin gelişmesinin, Almanya için bir strateji olmayacağı düşünülmektedir.” yorumunu yaptı.

Emekli Büyükelçi Murat Bilhan: Ukrayna, Almanya için stratejik bir öneme sahip.

Almanya’nın Rusya-Ukrayna arasındaki gerilime yönelik tutumunun AB’yle birlikte değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Emekli Büyükelçi Murat Bilhan, Almanya’nın stratejilerinde Doğu Avrupa’nın özel bir yer teşkil ettiğini belirtti. Bilhan, “Burada hassas nokta Polonya olmakla beraber, ‘Ostpolitik’in’ ağırlık noktasını Rusya oluşturmaktadır. Almanya’nın güvenlik endişeleri daima söz konusu noktalara odaklanmaktadır. Yayılma anlayışı da bu yönde olmuştur. Ukrayna, Rusya’ya bağlı olduğu dönemde de bağımsızlık döneminde de Almanya için her zaman bir tampon olarak görülmüştür.” ifadelerini kullandı.

Kiev’in Berlin için taşıdığı öneme vurgu yapan Bilhan, “Ukrayna’nın Almanya için şimdiki önemi, enerji yolları üzerinde olmasıdır. Ayrıca Almanya’nın NATO dayanışması içindeki sorumluluklarını da göz önünde bulundurması gerekmektedir. Yani Ukrayna, birçok bakımdan Berlin için önemlidir.” dedi.

Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın: Ukrayna’da savaşın çıkması Almanya ekonomisine büyük bir darbe olur.

Almanya’nın tutumunun, Rus enerji kaynaklarına duyduğu ihtiyaçtan kaynaklandığını öne süren Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Berlin Hükümeti’nin Normandiya Formatını canlandırmak istediğini söyledi. Caşın, “Almanya, Batılı ortaklarının bazılarına göre, NATO’ya güven vermeyen bir yaklaşım içerisindedir. Aslında buradaki açılımı, NATO ve Avrupa güvenliği bağlamında Berlin’in birleşmesinden sonraki yeni bir dönem şeklinde okumakta fayda var.” ifadelerini kullandı.

Ukrayna-Rusya Krizi’nde diplomasi yolunun hala açık olduğunu dile getiren Caşın, Rusya’nın Batı’dan güvenlik garantisi talebinde bulunduğunu ve Almanya’nın bu konuda önemli rol oynayacağını belirtti.

Mevcut süreçte üç senaryoya dikkati çeken Caşın, Donbas’a özerklik verilmesinin, Kırım’ın statüsünün bunların dışında bırakılmasının ve Vladimir Zelenski yönetimine ekonomik ve ticari destek verilmesinin AB ve Almanya’yı liderlik pozisyonuna taşıyacağını öne sürdü.  Caşın, gerginliğin devam etmesinin NATO ve Almanya’yı zora sokacağını ve Ukrayna’nın işgal edilmesi halinde Avrupa’da büyük bir krizin yaşanacağını da sözlerine ekledi. Caşın, “Bu krizden en fazla zarar gören Almanya ve Türkiye olacaktır. Benim kanaatime göre 10 milyon göçmen Almanya’ya, 5 milyon göçmen Türkiye’ye gelecektir. Almanya’nın gazı ve petrolü kesilecektir. Bu da Almanya’nın ekonomisine çok büyük bir darbe vuracaktır.”ifadelerini kullandı.

Gazeteci Hüseyin Gökçe: Almanya’nın dengeli tutumu enerjide Rusya’ya bağlı olması sebebiyle stratejik bir tercih.

Almanya’nın diğer Avrupa ülkelerine göre daha dengeci bir politika izlediğini söyleyen Gazeteci Hüseyin Gökçe, Berlin yönetiminde yakın zamanda yaşanan görev değişiminin dış politikadaki yansımasına dikkat çekti.

Gökçe, “Güçlü sanayisiyle bölgenin en çok enerji tüketen ülkesi olan Almanya’nın bu alanda dışa bağımlılığı bir gerçektir.  Ülkenin bu özellikleriyle, bölgenin önemli enerji kaynağı olan iki ülke arasındaki gerginlikte taraf olmak istememe yönünde bir stratejiyi tercih etmesi anlaşılabilir gözüküyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Sibel MAZREK
Sibel MAZREK
Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde tamamlayan Sibel Mazrek, yüksek lisans eğitimine Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda devam etmektedir. Çeşitli medya kuruluşlarında muhabirlik, spikerlik sunuculuk görevlerini üstlenen Mazrek, ANKASAM'da Medya Koordinatörü olarak çalışmalarına devam etmektedir.