Kafkas Tarihi Merkezi Müdürü Rizvan Hüseynov: “2022 yılı Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştiği bir yıl olacaktır.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

İkinci Karabağ Savaşı, Güney Kafkasya’da yeni bir jeopolitik durum ve işbirliği fırsatları yaratmıştır. Savaşın ardından Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya liderleri birçok kez bir araya gelerek imzalanan anlaşmaların uygulanmasına ilişkin gelişmeleri tartışmıştır.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan hattında cereyan eden gelişmelere ilişkin Kafkas Tarihi Merkezi Müdürü tarihçi Rizvan Hüseynov’un görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Sayın Rizvan Bey, bildiğiniz gibi Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan liderleri arasında düzenli olarak toplantılar yapılmaktadır. Sizce yakın gelecekte nasıl bir ilerleme beklenmelidir? Üçlü toplantıların sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rizvan Huseynov
Kafkas Tarihi Merkezi Müdürü

İkinci Karabağ Savaşı, Güney Kafkasya’da yeni bir jeopolitik gerçekliğin oluşmasını sağlamıştır. Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan liderleri arasında düzenli olarak yapılan toplantılar, yeni oluşan formatın da çerçevesini çizmektedir. 9 Kasım 2020 tarihinde imzalanan ateşkes, 11 Ocak 2021 tarihinde Moskova’da varılan anlaşma ve ardından 26 Kasım 2021 tarihinde Soçi’de düzenlenen görüşmeler, sınırların çizilmesi ve Zengezur Koridoru’nun açılması meselesine teknik bir çözüm bulunduğunu göstermektedir. Söz konusu görüşmelerde farklı konuların da tartışılması, üçlü formatın başarılı bir şekilde işlediğini göstermektedir. Arabulucu olarak Rusya, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki bağlantı konusunda mühim bir rol oynamaktadır.

Sizce Güney Kafkasya’nın güvenli bir bölge olmasını sağlamak adına Ermenistan’ın atacağı adımlar nelerdir? Erivan yönetimi niçin bu konuda ağır davranmaktadır?

İlk aşamada Ermenistan Hükümeti, statükonun değişebileceğini düşünmüştür. Ancak 2021 yılında bu yöndeki tüm çabalar boşa çıkmıştır. Ermenistan, Rusya ve İran’dan ister sınırlar isterse de Zengezur Koridoru konusunda aradığı desteği bulamamıştır. Ayrıca Hindistan, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) de beklediği desteği alamamıştır. Sonuç itibarıyla gelinen noktada Erivan yönetimi, varılan anlaşmalardaki hiçbir maddenin değişemeyeceğini anlamıştır.

Ermenistan-Azerbaycan sınırında 16 Kasım 2021 tarihinde meydana gelen bir günlük çatışmada Azerbaycan, Ermenistan yönündeki üç stratejik yolda, Sisyan-Gorus-Gafan kentleri yönünde ve Laçin Koridoru girişinde kontrolü sağlamıştır. Böylece gelecekte buraya bir kontrol noktası kurma fırsatı yakalamıştır. Bu çatışmanın ardından Ermenistan Hükümeti, siyasi ve askeri anlamda kaybeden taraf olduğunu kabullenmiştir. 2022 yılı Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştiği bir yıl olacaktır. Bu nedenle Ermenistan’ın 2022 yılında revizyonist çabalarından vazgeçeceğini söyleyebiliriz. Aksi takdirde Erivan, istikrarı bozan aktör olacaktır. Üstelik bu Ermenistan için de rasyonel değildir.

Son zamanlarda Ermenistan, Türkiye’yle ilişkileri normalleştirme yönünde mesajlar veriyor. Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki işbirliği fırsatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ankara’nın da bu yönde olumlu mesajlar verdiği belirtilmelidir. Türkiye ve Ermenistan karşılıklı olarak normalleşmeden sorumlu temsilciler atamıştır. Zaten doğru olanı da budur. Ankara-Erivan hattında işbirliği müzakerelerinin bir an önce başlaması gerekmektedir.

Ankara, Erivan’la yapacağı herhangi bir işbirliğinde Bakü’yle istişare edileceğini ve Azerbaycan’ın onayı olmadan hiçbir planın gerçekleştirilmeyeceğini dile getirmektedir. Açıkça vurgulamak gerekir ki; Türkiye ile Azerbaycan arasında hiçbir konuda güven sorunu yoktur. İki devletin işbirliği, bölgeye büyük katkılar sağlayacaktır.

Şüphesiz Türkiye’nin en büyük başarılarından biri de ekonomi modelidir. Diğer ülkelerle ilişkilerinde uyguladığı ekonomi, ulaştırma ve transit taşımacılık modelleri, Türkiye’nin başarılı projeler oluşturduğu bir alandır. Bunun örnekleri Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan işbirliğinde, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı ve diğer transit projelerde ve Gürcistan ekonomisine yapılan büyük yatırımlarda görülmektedir. Bilindiği üzere, Gürcistan ekonomisinin gelişmesine dair projelerde Türkiye ve Azerbaycan’ın rolü önemlidir. Aynı durum, Ermenistan’la da gerçekleşebilir. Bu da özelde Ermeni halkının ve genelde de bölge halklarının refahına katkı sağlayabilir.

Karabağ Sorunu’nun askeri yolla çözülmesinin ardından Azerbaycan ve Ermeni halklarının bir arada yaşaması mümkün mü? Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?

Konuya ilişkin en zor meselelerden biri halkların birlikte yaşaması mevzusudur. Bu sürecin yaklaşık 5-10 yıl sonra başlayabileceği ifade edilebilir. Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler birbirine yakın köylerde ya da illerde yaşayabilir. Fakat ortak alanı paylaşabileceklerini en azından şimdilik düşünmüyorum. İşbirliği formatı uygulanırsa, kurulan ortak sanayi, fabrika veya tarım tesislerinde birlikte çalışma söz konusu olabilir. Bunu da zaman gösterecektir. İşbirliği ve ticaret, böylesi sorunların çözümü için en akılcı yoldur. Bu konuya çok hassas yaklaşmak gerekmektedir. Zira Birinci ve İkinci Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan da Ermenistan da çok kayıp vermiş ve her iki toplum da büyük yara almıştır. Ancak prensip olarak ilk aşamada birlikte yaşamak değil; komşuluk ve işbirliği temelinde ilişki yürütmek düşünülmelidir.

Sizin de bildiğiniz gibi, halkların uzlaşması mümkün olmadan siyasi diplomasinin kalıcı başarı elde etmesi mümkün değildir. Bu anlamda Azerbaycan ve Ermenistan halkları arasında barışın sağlanmasında kamu diplomasisinin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu yöntem, yeni bir çatışmayı önleyebilir ve bölgesel barışa hizmet edebilir mi?

Barış modelinde, kamu diplomasisi çok önemlidir. Bu çerçevede aktivistlerin, tarihçilerin, sosyologların ve etnik gruplara ait kanaat önderlerinin yer aldığı görüşmeler düzenlenmelidir. Bunun ardından ortak projeler yürütebilir. Bir sonraki aşamada ise gençlerin bir araya gelmesi konuşulabilir. Sonuç olarak yavaş yavaş toplumların her tabakası bir araya gelerek ilişki kurulabilir. Burada iki taraftan da objektif uzman ve gazetecilerin oynayacakları rol önemlidir. Söz konusu görüşmeler, olumlu bir imaj oluşturması amacıyla medyada da yer almalıdır.  Sizin de soruda işaret ettiğiniz gibi, kamu diplomasisi olmadan siyasi diplomasi başarıya ulaşamaz. Çünkü asıl hedef, iki halkın barış içinde yaşamayı içselleştirmesidir. 2022 yılında bu sürecin başlayacağını umuyorum.

Röportajda yer alan görüşler, uzmanın kişisel görüşleri olup, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin (ANKASAM) yayın politikasını yansıtmayabilir.

Bu röportajın orijinal hali 13 Ocak 2022 tarihinde The International Asia Today’da Rusça ve İngilizce olarak yayınlanmıştır.

Rusça versiyonu için tıklayınız: https://theasiatoday.org/interviews-ru/%d0%b4%d0%b8%d1%80%d0%b5%d0%ba%d1%82%d0%be%d1%80-%d1%86%d0%b5%d0%bd%d1%82%d1%80%d0%b0-%d0%b8%d1%81%d1%82%d0%be%d1%80%d0%b8%d0%b8-%d0%ba%d0%b0%d0%b2%d0%ba%d0%b0%d0%b7%d0%b0-%d1%80%d0%b8%d0%b7%d0%b2/?lang=ru

İngilizce versiyonu için tıklayınız: https://theasiatoday.org/interviews/head-of-center-for-caucasian-history-rizcan-huseynov-i-believe-until-the-end-of-2022-turkey-and-armenia-would-establish-diplomatic-relations/


Ülviye FİLİYEVA ERKEÇ
Ülviye FİLİYEVA ERKEÇ
Ülviye FİLİYEVA ERKEÇ-Lisans eğitimini Bakü Devlet Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde tamamlayan Ülviye Filiyeva Erkeç, aynı zamanda Karabük Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden de mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, Aksaray Üniversitesi Kent Sosyolojisi Programı’nda sunduğu “Türk ve Rus Basınındaki Algılanışı ile Türkiye’ye Evlilik Yolu ile Göç Olgusu” başlıklı tezle elde eden Erkeç, Karabük Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Bölge Çalışmaları Bilim Dalı’ndaki yüksek lisans eğitimini de sürdürmektedir. Filiyeva Erkeç, ileri seviyede İngilizce, Rusça, Avarca ve Azerbaycan Türkçesi bilmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...