Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Azerbaycan’ın mayınla mücadelesi bağlamında Ermenistan’ın 30 yıllık işgali boyunca bıraktığı mayınların neden olduğu sorunları değerlendirmek üzere Azerbaycan Milli Mayın Temizleme Ajansı (ANAMA) Kamu Konseyi Başkan Yardımcısı Emil Hasanov ile gerçekleştirdiği röportajı dikkatlerinize sunmaktadır.
1. Ermenistan’ın daha önce işgal ettiği bölgelerde döşediği mayınları temizleme veya en azından doğru mayın haritalarını sağlama konusunda hukuki sorumluluğu olduğunu düşünüyor musunuz?
Ermenistan-Azerbaycan çatışmasında mayınlar ve sorumluluk meselesi, her iki ülkenin de Ottawa Antlaşması’na (Mayınların Yasaklanması Sözleşmesi) taraf olmaması nedeniyle Uluslararası İnsancıl Hukuk çerçevesinde oldukça karmaşık bir durum arz etmektedir. Buna rağmen Uluslararası İnsancıl Hukuk’un birçok temel ilkesi bu konuda yol gösterici niteliktedir.
Ermenistan’ın Hukuki Sorumluluğu
1. Uluslararası İnsancıl Hukuk:
- Uluslararası İnsancıl Hukuk, bir çatışmaya taraf olan tüm aktörler için bağlayıcıdır; bu tarafların ilgili antlaşmalara imza atmış olup olmaması fark etmez. Bu hukuk çerçevesi, ayırım, orantılılık ve gereksiz acı verilmesinin yasaklanması gibi temel ilkeleri içerir ve Cenevre Sözleşmeleri’nde açıkça tanımlanmıştır.
- Ayrım gözetmeyen silahların yasaklanması: Sivil yerleşim alanlarına, uygun şekilde işaretleme yapılmadan yerleştirilen anti-personel kara mayınlarının kullanımı, ayrım gözetmeyen silahların kullanımına ilişkin yasağı ihlal edebilir. Uluslararası örfî hukuk kuralları, siviller ile savaşçılar arasında kesin bir ayrım yapılmasını zorunlu kılar.
2. Temizleme Yükümlülüğü:
Ermenistan, mayın temizleme yükümlülüğü getiren Ottawa Antlaşması’na taraf olmasa da Uluslararası İnsancıl Hukuk’un Ek Protokol II’sinin 6. maddesi uyarınca, çatışma taraflarının sivilleri korumaya yönelik önlemler alması gerekmektedir. Bu da yerleştirilen mayınlardan kaynaklanan tehlikelerin ortadan kaldırılmasına yönelik sorumluluğu içerir.
3. Doğru Harita Bilgisi Sağlama Sorumluluğu:
Ermenistan’ın geçmişte işgal ettiği topraklara döşediği mayınlarla ilgili doğru ve kapsamlı harita bilgilerini sağlama yükümlülüğü, sivillerin korunmasına yönelik genel yükümlülüğün bir parçasıdır. Şeffaflık eksikliği, sivillerin acı çekmesine yol açabilir ve mayın temizleme faaliyetlerini ciddi biçimde sekteye uğratabilir.
Azerbaycan’ın Çabaları ve Karşılaştığı Maliyetler
Azerbaycan’ın geçmişte Ermenistan tarafından işgal edilen topraklardaki kara mayınlarını temizlemeye yönelik aldığı karar, sivillerin güvenliğini sağlamak amacıyla kendi imkânlarıyla gerçekleştirdiği bir girişimdir. Ancak bu sürecin tüm finansal yükü Azerbaycan tarafından üstlenilmektedir ve uluslararası destek taleplerinin karşılanması ise ciddi zorluklarla karşılaşmaktadır.
Örnek Olay:
- Bu bağlamda, Vietnam Savaşı sırasında ABD tarafından Kamboçya’ya döşenen mayınlar nedeniyle Kamboçya’nın tazminat talebi, benzer durumdaki ülkelerin nasıl hak arayabileceğine dair emsal oluşturmaktadır. Bu tür başvurular, muhtemelen uluslararası mahkemeler nezdinde yürütülecek süreçleri ve özel hukuki çerçeveleri gerektirir.
- Ayrıca Nikaragua–Amerika Birleşik Devletleri davası (1986) da bu çerçevede önem taşımaktadır. Bu dava, ABD’nin 1980’li yıllarda Nikaragua’daki Contra isyancılarına verdiği destek ve gerçekleştirdiği askeri operasyonları kapsamaktadır. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) şu sonuçlara varmıştır:
İç işlerine müdahale: ABD’nin Contras’a verdiği destek, Nikaragua’nın iç işlerine yasa dışı müdahale olarak değerlendirilmiştir.
Güç kullanımı yasağı: Nikaragua limanlarının mayınlanması, uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanma yasağının ihlali olarak kabul edilmiştir.
Uluslararası örf ve âdet hukuku: Mahkeme, taraflar ilgili antlaşmalara taraf olmasa bile, uluslararası örfî hukuk kurallarının devletleri saldırgan eylemlerden koruduğunu belirtmiştir.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), Amerika Birleşik Devletleri’nin hukuka aykırı faaliyetlerini derhal durdurmasına ve Nikaragua’ya tazminat ödemesine hükmederek, özellikle silahlı çatışma bağlamlarında devlet sorumluluğu ve uluslararası insancıl hukuk açısından önemli emsaller oluşturmuştur.
Ayrıca “Devletlerin Uluslararası Hukuka Aykırı Fiillerinden Doğan Sorumluluğu” çerçevesinde, Ermenistan’ın uluslararası hukuka aykırı eylemlerde bulunmuş olması nedeniyle Azerbaycan’ın başvurabileceği çeşitli hukuki yollar ve atabileceği bazı adımlar bulunmaktadır. İşte Azerbaycan’ın değerlendirebileceği başlıca adımlar ve girişimler:
1. Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) Dava Açılması: Azerbaycan, Ermenistan’ın uluslararası hukuku ihlal ettiğini ileri sürerek Uluslararası Adalet Divanı’na başvurabilir. Bu süreç, Ermenistan’ın işlediği iddia edilen hukuka aykırı fiillere ilişkin delillerin sunulmasını ve devlet sorumluluğunun tespitine yönelik bir hüküm talep edilmesini içerecektir.
2. Tazminat Talebinde Bulunulması: Ermenistan’ın hukuka aykırı fiillerde bulunmuş olması nedeniyle Azerbaycan bu fiillerin yol açtığı zararlara ilişkin tazminat talebinde bulunabilir. Bu tazminat, doğrudan maddi kayıpların telafisini içerebilir.
3. Yaptırım Çağrısında Bulunulması: Her ne kadar yaptırım uygulama yetkisi genellikle daha geniş uluslararası uzlaşı ve mekanizmalara bağlı olsa da Azerbaycan hukuka aykırılık iddialarını somut delillerle destekleyebildiği takdirde, uluslararası kuruluşlar nezdinde Ermenistan’a yönelik hedefli yaptırımların uygulanması için diplomatik girişimlerde bulunabilir.
2. Ermenistan tarafından sağlanan mayın haritalarının yalnızca yaklaşık %25’inin güvenilir olduğu dikkate alındığında, bu durum sahadaki mayın temizleme çalışmalarını nasıl etkilemektedir?
Mayın tarlası haritalarının güvenilirliği, mayın temizleme çalışmalarının hem operasyonel verimliliği hem de güvenliği açısından hayati önem taşımaktadır. Ermenistan tarafından sağlanan haritaların yalnızca yaklaşık %25’inin güvenilir bulunması, bu alandaki çalışmaları ciddi şekilde zorlaştıran bir dizi sorunu beraberinde getirmektedir.
Artan Operasyonel Maliyetler
Güvenilir mayın kayıtlarının bulunmaması, mayın temizleme ekiplerinin sahada yoğun ve detaylı taramalar yapmasını zorunlu kılmakta, bu da maliyetleri önemli ölçüde artırmaktadır. Kara mayınlarının döşenme maliyeti mayın başına yaklaşık 2 ABD doları iken, insani amaçlı mayın temizleme çalışmaları metrekare başına 50 ABD dolarına kadar çıkabilmektedir. Bu dengesizlik, temizleme faaliyetleri üzerinde büyük bir finansal yük oluşturmaktadır.
Güvenlik Riskleri
Güvenilir olmayan haritaların varlığı, sahada çalışan mayın temizleme personelini büyük risk altına sokmaktadır. Ermenistan’a bağlı düzenli ve düzensiz askeri birlikler tarafından döşenen mayınların büyük bölümü, yeterli teknik kapasite ya da niyet olmaması nedeniyle düzgün şekilde kayda geçirilmemiştir. Ayrıca, işgalci güçlerin kasıtlı taktikleri ve geride bıraktığı tehlikeler, hem temizleme ekipleri hem de farkında olmadan bu alanlara giren siviller için hayati tehlikeler oluşturmaktadır.
Zorlu Coğrafi Koşullar
Pek çok mayın tarlası, dağlık alanlar, nehir kenarları ve diğer erişimi güç bölgelerde yer almaktadır. Bu coğrafi koşullar, insani mayın temizleme faaliyetlerini teknik ve fiziksel olarak daha da karmaşık hale getirmektedir. Özellikle yaz aylarında +40°C’yi aşan, kışın ise -20°C’ye kadar düşen aşırı hava koşulları, güvenli ve etkin çalışmayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca, mayın arama köpekleri ve mekanik ekipmanlar, sıcaklık, nem ve arazi yapısı gibi çevresel faktörlerden etkilenmektedir.
Zaman Açısından Yoğunluk
İnsani mayın temizleme süreci, son derece özenli ve titiz bir yaklaşım gerektirir. Azerbaycan, temizleme çalışmalarında Uluslararası Mayın Faaliyetleri Standartları (IMAS) doğrultusunda %99 oranında başarı hedeflemektedir. Ancak haritaların güvenilir olmaması, yapılan doğrulama süreçlerini uzatarak operasyonların tamamlanma süresini önemli ölçüde artırmaktadır.
İnsani Boyutu
Azerbaycan’ın insani mayın temizliğine öncelik vermesi, çalışmalarda güvenlik, sertifikasyon ve kalite kontrol gibi unsurlara yüksek hassasiyet gösterilmesini gerektirmektedir. Bu da sürecin hem daha maliyetli hem de daha uzun süreli olmasına neden olmaktadır. Sertifikasyon gereklilikleri (QA/QC) sürece ek karmaşıklık, zaman ve maliyet yüklemektedir.
Sonuç olarak, Ermenistan tarafından sağlanan mayın haritalarının güvenilir olmaması, Azerbaycan’daki mayın temizleme çalışmalarının verimliliğini, güvenliğini ve maliyet etkinliğini ciddi şekilde sekteye uğratmaktadır. Bu nedenle, hem personelin hem de sivillerin güvenliğini sağlamak ve mayınlı alanların başarıyla temizlenmesini mümkün kılmak adına, daha dikkatli, kapsamlı ve uzun vadeli bir yaklaşım gerekmektedir. Dahası, Ermenistan, yaklaşık 30 yıllık işgal sürecinde, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarına yaklaşık 1 milyon kara mayını döşemiştir. Bu topraklar, Azerbaycan’ın toplam yüzölçümünün yaklaşık %20’sini (yaklaşık 86.600 km²) oluşturmaktadır ve bu da yaklaşık 17.000 km²’lik bir alanın yoğun biçimde mayınla kirletilmiş olduğu anlamına gelmektedir.
3. Azerbaycan, büyük ölçekli mayın temizleme sürecinde hangi başlıca zorluklarla karşı karşıyadır? Sizce mevcut uluslararası destek yeterli midir?
Bana göre mevcut uluslararası katkılar yeterli düzeyde değildir. Uluslararası toplumun, Azerbaycan’ın mayın sorununa gereken ilgiyi göstermediği izlenimini edinmekteyim. Her ne kadar bir miktar destek sağlanmış olsa da, bu konu çoğu zaman siyasi kaygıların gölgesinde kalmakta, özellikle de Azerbaycan’ın topraklarını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin dört kararına dayanarak kurtarmasının ardından gündem dışına itilmiş görünmektedir. Bu nedenle, Azerbaycan’ın mayınla ilgili acil insani ihtiyaçları bazı önemli uluslararası aktörler tarafından, siyasi eğilimler ve Ermeni lobisinin etkileri nedeniyle yeterince dikkate alınmamaktadır. Elbette mevcut katkılar takdir edilmektedir; ancak karşı karşıya kalınan zorlukların etkin biçimde aşılabilmesi için uluslararası desteğin artırılmasına açıkça ihtiyaç vardır.
4. Uluslararası toplum, özellikle Birleşmiş Milletler ve AGİT gibi kurumlar, uzun vadeli çatışma sonrası tehlikeler konusunda hesap verebilirliği sağlamak için hangi mekanizmaları kullanabilir?
AGİT’in Bakü Ofisi, 2009 yılında kapatılmıştır.
Karabağ çatışmasına arabuluculuk etmek üzere kurulan AGİT Minsk Grubu, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Fransa’nın eşbaşkanlığında faaliyet göstermektedir. Ancak bu grubun etkinliği, özellikle bu ülkelerdeki güçlü Ermeni lobilerinin etkisiyle oluştuğu düşünülen taraflı yaklaşımları nedeniyle sorgulanmaktadır. Bu sebeple, Azerbaycan, AGİT Minsk Grubu’nun resmî olarak feshedilmesi çağrısında bulunmuş ve grubun işgalin statükosunu korumaya yönelik taraflı tutumunu gerekçe göstermiştir.
Azerbaycan, 2020 yılında yaşanan çatışmalar ve 2023 Eylül’ündeki terörle mücadele operasyonu kapsamında topraklarını kurtarmıştır. Bu toprak bütünlüğünün yeniden tesisi, Azerbaycan’ın egemenliğini tanıyan ve Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerden —Karabağ dahil olmak üzere — çekilmesini talep eden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu tarafından kabul edilen dört karar tarafından da desteklenmektedir. Ancak ne yazık ki, Ermenistan bu kararları uygulamamış, bu da Azerbaycan’ı topraklarını geri almak için kararlı adımlar atmaya zorlamıştır.
Her ne kadar söz konusu Birleşmiş Milletler kararları, BM Antlaşması’nın barışa tehdit ve saldırı fiillerine ilişkin önlemleri içeren VII. Bölümünü doğrudan işletmese de, bu kararlar uluslararası hukuk ihlalleri karşısında hesap verilebilirlik ihtiyacını açıkça ortaya koymaktadır. Antlaşmanın 39 ila 42. maddeleri, uluslararası hukuku ihlal eden devletlere karşı alınabilecek önlemleri tanımlamaktadır. Bu maddelerin, geçmişte Balkanlar ve Suriye gibi çatışma bölgelerinde yeterince işletilmemiş olması, ihlal eden tarafların sorumlu tutulmasının önemini bir kez daha göstermektedir.
Azerbaycan’ın durumu, uluslararası toplumun Sırbistan’a yönelik uyguladığı yaptırımlar veya Suriye’de ilan edilen uçuşa yasak bölge gibi örneklerle karşılaştırıldığında dikkat çekicidir. Bu örneklerde, uluslararası toplum hukuku korumak ve ihlallere cevap vermek için kararlı adımlar atmıştır. Bu da, Azerbaycan örneğinde benzer şekilde hareket edilmesi gerektiği fikrini pekiştirmektedir.
Mevcut koşullar altında, uluslararası toplumun, BM kararları Azerbaycan lehine olmasına rağmen, Ermenistan’ın Karabağ ve diğer beş bölgeden çekilmesini öngören bu kararların uygulanması için benzer diplomatik ya da hukuki yaptırımları hayata geçirme iradesine ve kapasitesine sahip olup olmadığının sorgulanması elzemdir. Bu tür adımlar, uluslararası normlara bağlılığı güçlendirecek ve Ermenistan’ın geçmiş ihlallerine karşı hesap verilebilirlik ilkesini hayata geçirecektir.
Artık uluslararası toplumun, Azerbaycan’ın uluslararası hukuktan doğan haklarını ve yükümlülüklerini tanıma zamanı gelmiştir. Bu hak ihlallerine karşı hızlı ve kararlı bir şekilde harekete geçilmesi, uluslararası düzenin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.