Avrasya Stratejik Görüş (ESI) Kurucu Editörü Ben Goddard: “Bu Stratejik Girişim (Orta Koridor), Asya ve Avrupa Arasındaki Ticareti Güçlendirmeyi Amaçlamaktadır.”

Tarihi İpek Yolu’nun modern mirasını taşıyan Orta Asya bölgesi, Asya ile Avrupa arasında kritik bir ticaret ve lojistik köprüsü olarak öne çıkmaktadır. Karadeniz ve Süveyş Kanalı’ndaki mevcut zorluklar, bu bölgenin stratejik önemini daha da artırmaktadır. Dünya, alternatif taşıma koridorlarına eskisinden daha fazla ilgi göstermektedir.

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya’nın alternatif ulaştırma koridorları bağlamındaki önemini değerlendirmek üzere Avrasya Stratejik Görüş (ESI)Kurucusu ve Editörü Ben Goddard’dan almış olduğu görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Orta Asya, Doğu Asya ve Avrupa arasındaki küresel lojistik ve ticaret bağlamında ne tür stratejik avantajlar sunmaktadır?

Orta Asya, Çin’den Avrupa’ya uzanan ve günümüzde İran ve Türkiye üzerinden geçen eski İpek Yolu’nun gösterdiği gibi, Avrasya kıtası boyunca ticareti kolaylaştırma konusunda uzun bir tarihe sahiptir. Bugün, küresel politikadaki gerilimler, bu tarihi güzergah boyunca küresel ticaretin geçişini karmaşıklaştırmaktadır. Ukrayna ve Orta Doğu’daki çatışmalar, bunun yanı sıra ilişkili aktörler tarafından yapılan saldırılar, yaptırımlar ve ambargolar, Karadeniz ve Süveyş Kanalı’nın geleneksel ticaret rotalarını daraltmış ve büyük küresel ekonomiler arasındaki stabil ticaret rotalarının çeşitlendirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

Sonuç olarak Orta Asya devletleri, ‘Orta-Koridor’ taşıma rotasının kendi kısmını geliştirmek için yollar, demiryolları ve limanlar da dahil olmak üzere ülkeler arası lojistik altyapısına önemli yatırımlar yapmıştır. Bu stratejik girişim, İran ve Rusya’yla ilgili jeopolitik dinamiklerden kaynaklanabilecek potansiyel zorlukları aşan bir rota kurarak Asya ve Avrupa arasındaki ticareti güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

Türkmenistan, geliştirilmiş demiryolu ağı ve Türkmenbaşı Limanı aracılığıyla Orta-Koridor rotası için kilit bir giriş noktası olarak kendini konumlandırmayı hedeflemektedir. Bu rota üzerindeki yük, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında artmıştır. Çünkü bu hat, Türkmenistan veya Kazakistan aracılığıyla Hazar Denizi’ni geçmekte ve Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’yle bağlantı kurmaktadır. Bu devletler, altyapı ve iletişim projeleri için uzmanlık ve finansman sağlayabilecek hükümetlerin ve organizasyonların desteğini aktif olarak istemektedir. Bu davet, 29-30 Ocak 2024 tarihinde Avrupa Komisyonu’nun ev sahipliğinde düzenlenen AB-Orta Asya Ulaştırma Bağlantısı için Yatırımcılar Forumu’nda da vurgulanmıştır.

Orta-Koridor, kritik bölgelerden geçmesinin yanı sıra Çin ve Avrupa arasındaki malların seyahat süresini, Süveyş Kanalı üzerinden geçen geleneksel nakliye rotasına kıyasla 15 güne kadar azaltmaktadır. Bu da lojistik sektörüne önemli kazançlar sunmaktadır. Ayrıca, son yıllarda petrol ve gaz tedarik endişelerini göz önünde bulunduran Avrupa devletleri için değerli bir alternatif sunarak kaynakça zengin Orta Asya devletlerinden enerji ihracatını kolaylaştırmaktadır.

2. Sizin görüşünüze göre, alternatif taşıma koridorlarının geliştirilmesi Orta Asya ülkelerinin ekonomilerini nasıl etkileyebilir?

Orta Asya’nın bağımsızlık sonrasındaki ekonomik yörüngesi, Sovyetler Birliği’nin merkezi-planlı ekonomisine olan tarihi bağları tarafından önemli ölçüde şekillendirilmiştir. Bölge, var olan Sovyet altyapısına ve endüstriyel uzmanlığına büyük oranda bağımlıdır ve bu, her devletin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYİH) büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Tarım, doğal kaynakların çıkartılması veya imalat alanlarında uzmanlaşmış olsalar da Orta Asya devletlerinin çoğu, ekonomik bölgeselciliğe iki kat yatırım yaparak ekonomilerini ekonomik şoklara ve ticaret açıklarına karşı korumak için yeterince çeşitlendirmeyi ihmal etmiştir. Benzer şekilde miras alınan demiryolu ve boru hattı altyapısı, Rusya’ya Orta Asya devletlerinin ihracatı üzerinde aşırı miktarda siyasi ve ekonomik etki sağlamıştır.

Orta Koridor’un daha da geliştirilmesi, sorunsuz işletilmesini kolaylaştırmak için gerekli iletişim ve dijital altyapı iyileştirmeleriyle birlikte önemli bir potansiyele sahiptir. Ticaret akışlarında bir artış ve kurulmuş bir dijital ekonomi ile çok uluslu şirketler ve lojistik firmaları, bölgesel merkezler kurmak için pazar giriş stratejileri geliştirmeye başlayacak, ayrıca büyümeyi ve çeşitlendirmeyi güçlendirmek için önemli Doğrudan Yabancı Yatırım akışlarına öncülük edecektir. Bu gelişme, sadece Orta Asya devletlerinin küresel ticaret pazarlarıyla etkileşim kapasitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda bölgede artan ekonomik ve siyasi otonomiye de katkıda bulunacaktır.

3. Kızıldeniz bölgesinde son dönemde ne tür zorluklar olduğunu düşünüyorsunuz? Mevcut zorlukları göz önünde bulundurarak Orta Asya üzerinden Avrupa’ya alternatif taşıma koridorlarının kurulmasının neden önemli hale geldiğini düşünüyorsunuz?

Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı, Akdeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan stratejik bir deniz rotası olarak uluslararası ticaret için hayati öneme sahiptir. Özellikle Süveyş Kanalı, nakliye için kritik bir kısayol olup seyahat mesafelerini ve maliyetlerini önemli ölçüde azaltır ve bu su yollarında herhangi bir aksama, küresel tedarik zinciri ve ekonomi üzerinde geniş çapta etkilere sahip olabilir. Ekim 2023 tarihinden bu yana Orta Doğu’daki artan jeopolitik gerilimler ve özellikle İsrail-Gazze çatışması nedeniyle Kızıldeniz’de yeni bir tehdit ortaya çıkmıştır. Yemen’deki Husi grubu, Gazze’deki Filistinlilere dayanışma göstermek amacıyla iddia ettikleri üzere, Kızıldeniz’deki küresel nakliye gemilerine ve savaş gemilerine sürekli saldırılar düzenlemiştir. Bu saldırganlık, Husi hedeflerine yönelik ABD ve İngiltere’nin karşılık veren saldırılarıyla karşılık bulmuş ve Orta Doğu’daki ABD askeri tesislerine İran destekli gruplar tarafından füze ve insansız hava aracı saldırılarının daha geniş bir tırmanışına yol açmıştır.

Husi saldırıları büyük ölçüde konteyner gemilerini hedef almış, bu da birçok nakliye şirketinin Süveyş Kanalı üzerinden seyahatlerini askıya almasına neden olmuştur. Potansiyel tehlikelere rağmen birçok petrol ve LNG tankerinin su yolunu kullanmaya devam ettiği görülmektedir. Kızıldeniz-Süveyş Kanalı rotasının güvenliği belirsizliğini korurken, gemiler Afrika etrafında pahalı bir alternatif rota kullanma seçeneğiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu da korsanlık risklerine maruz kalmaları ve yolculuk süreleri ile maliyetlerinde önemli artışlara neden olmaktadır.

Küresel tedarik zincirlerinin etkili işleyişi, başarılı bir yatırım portföyü veya konglomera gibi, Orta Koridor gibi çeşitli taşıma yolları ve kapsamlı senaryo planlaması gerektirmektedir. Bu, jeopolitik istikrarın düşüşlerine ve belirsizliklere karşı direnç sağlayabilmektedir. Kızıldeniz’deki mevcut kriz bir noktada çözülecek ve nakliye yeniden başlayacak olsa da küreselleşmiş bir ekonominin doğası ve çok kutupluluğun ortaya çıkış dönemi, küresel tedarik zincirlerinin tekrar kesintiye uğrayacağı anlamına gelir. Kesinti boyunca hayatta kalacak ve gelişecek olan işletmeler ve ülkeler, kriz senaryoları için plan yapan, operasyonel risklerini buna göre hafifleten ve pazarları sürdürülemez hale geldiğinde yeni pazarlara girişin uygunluğunu değerlendirenlerdir.

Ben Goddard

Ben Goddard, iş liderleri ve hükümetler için stratejik tavsiyeler ve istihbarat sunan bir küresel jeopolitik risk danışmanlığı olan Avrasya Stratejik Görüş’ün (ESI) kurucusu ve editörüdür. King’s College London’dan Jeopolitik, Kaynaklar ve Bölge üzerine bir Yüksek Lisans derecesine sahip olan Ben, küresel tedarik zinciri riski, doğal kaynak politikaları ve senaryo planlaması konusunda uzmanlık geliştirmiştir. Avrasya genelinde ortaya çıkan eğilimler ve gelişmeler üzerine bir araştırma analistleri ekibini yöneten Ben’in son araştırmaları, Avrupa-Asya ticareti ve enerji ihracatı için kilit bir koridor olarak Azerbaycan’ın rolünü tanıyarak, bu ülkede operasyonlara girişen işletmeler için hem potansiyel fırsatları hem de riskleri odak noktası haline getirmiştir. Akademik araştırmaları, tarihi Rus enerji altyapısının Doğu Avrupa ve Avrasya devletlerinin gelişimi üzerindeki etkilerine odaklanmıştır. Ayrıca, kritik mikroçiplerin üretiminden sorumlu değişen küresel ticaret ağları üzerine araştırmalar sunmuştur.

Dilara Cansın KEÇİALAN
Dilara Cansın KEÇİALAN
Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Dilara Cansın KEÇİALAN, Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans eğitimini sürdüren Keçialan, ayrıca Atatürk Üniversitesi'nde Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde öğrenim görmektedir. ANKASAM'da Avrasya Araştırma Asistanı olarak görev yapan Keçialan'ın başlıca ilgi alanları Avrasya ve özellikle Orta Asya bölgesidir. İngilizce, Rusça ve az derecede Ukraynaca bilmekte olup Kazakça öğrenmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...