Tarih:

Paylaş:

ABD Afganistan’da İç Savaş mı İstiyor?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

29 Eylül 2022 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afganistan Özel Temsilcisi Tom West, Afganistan’da iç savaşın yeniden başlama ihtimalinin bulunduğunu öne sürmüştür.[1] Bu açıklama, ABD’nin Afganistan’ı iç savaşa sürüklemek istediği yönündeki tartışmaları bir kez daha gündeme getirmiştir. Zira ABD, her ne kadar 2021 yılının Ağustos ayında Afganistan’dan çekilmişse de söz konusu ülkede istikrarın sağlanmasını engellemeye yönelik adımlarını sürdürmektedir.

Gelinen noktada Afganistan’ı bir yılı aşkın bir süredir yöneten Taliban yönetimi, hiçbir devlet ve uluslararası örgüt tarafından tanınmamıştır. Bu durumda ise ABD’nin uluslararası sistemin başat aktörü olması ve uluslararası toplumun büyük ölçüde Taliban’la ilişkiler noktasında Washington yönetiminin tavrına bakması etkili olmaktadır.

ABD, tanınmanın önünü açacak adımlar atmak bir yana; söz konusu ülkedeki kaotik durumu derinleştirecek hamleler yapmayı sürdürmektedir. Bu anlamda ABD’nin yirmi yıllık askeri müdahale dönemi boyunca yok edemediği ve nihayetinde Katar’ın başkenti Doha’da önce müzakere ve daha sonra da anlaşma yapmak zorunda kaldığı Taliban’a “Ülkenizden çekildik; fakat siz yönetmeyi başaramadınız.” demeye hazırlandığı iddia edilebilir.

Nitekim ABD, Afganistan’dan çekilmesine rağmen söz konusu ülkenin ulusal rezervlerini, önce bloke etmiş ve daha sonra da “Afgan Fonu” adı altında İsviçre merkezli bir bankaya taşımıştır. Fonun Afganistan Merkez Bankası işlevini yerine getirmesi öngörülmektedir.[2] Bu anlamda fonda Taliban’ın yer almaması, Afganistan’ın para politikalarından dışlanan bir Taliban realitesi yaratmaktadır. Bir anlamda Afganistan’da iktidar olan Taliban’ın hükümet olmasının ABD tarafından engellendiği bir durum söz konusudur. Bu da ülkedeki istihdam sorunlarının ve buna bağlı olarak gelişen yoksulluğun giderilmesi hususunda Taliban’ın yetersiz kalmasını beraberinde getirmektedir. Bu noktada ABD’nin kurmak istediği oyunun bir anlamda her geçen gün fakirleşen Afgan halkını, Taliban yönetimine isyan ettirme amacını taşıdığı öne sürülebilir.

Aslında ABD’nin bu planının bölge devletleri de farkındadır. Nitekim Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde 28 Eylül 2022 tarihinde yapılan Afganistan konulu toplantıda Rusya, Çin ve Pakistan temsilcilerinden gelen açıklamalar, bu farkındalığı gözler önüne sermesi bakımından oldukça mühimdir. Örneğin Afgan Fonu’na ilişkin yaptığı değerlendirmede Rusya’nın BM Temsilcisi Anna Vestinian, “Bildirildiğine göre, bu paraya Afgan makamlarınca erişilemeyecek ve bazı geçici sosyo-ekonomik ve insani projelere harcanacak. Çalınan varlıkları derhal Afgan halkına iade etmeye çağırıyoruz.” demiştir.[3] Yine aynı bilinç çerçevesinde Moskova yönetimi, Afganistan’daki ekonomik sorunların derinleşmesini önlemek maksadıyla söz konusu ülkeye yönelik tahıl ve petrol ihracatını onaylamıştır.[4]

Benzer bir şekilde 28 Eylül 2022 tarihinde Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin de Afgan Sorunu hakkında açıklamalarda bulunmuş ve uluslararası toplumu Afganistan konusunda nesnel davranmaya çağırmıştır. Bu kapsamda Wenbin, söz konusu ülkedeki sosyal düzenin kademeli olarak restore edildiğini belirterek Afganistan’ın uluslararası toplumdan izole edilmesine dönük adımların olumsuz neticeler doğuracağına dikkat çekmiştir.[5]

Pakistan’ın aynı perspektife sahip olduğu ifade edilebilir. Afganistan merkezli sorunların çözümünün işbirliğini esas alan bir yaklaşımla aşılabileceğini düşünen İslamabad yönetiminin meseleye olan bakışını göstermesi bakımından 28 Eylül 2022 tarihinde Pakistan Dışişleri Bakanı Bilawal Butto Zerdari’nin yaptığı açıklamalar son derece önemlidir. Zerdari, uluslararası toplumun Afganistan’ı izole etmek yerine; Taliban’la olan ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini söylemiştir. Ayrıca Pakistan Dışişleri Bakanı, Afganistan ulusal rezervlerinin Afgan halkına ait olduğunu belirtmiştir. Zerdari’ye göre, Afganistan’ın yalnızlaştırmanın radikal terör örgütlerinin işine geleceğini öne sürmüştür.[6]

Zerdari’nin ortaya koyduğu duruşu, diğer bölge devletlerinin de paylaştığı vurgulanmalıdır. Nitekim Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Hindistan gibi devletler, Afganistan’a yönelik insani yardım faaliyetleri, proje bazlı işbirlikleri ve Taliban’ı uluslararası toplumdan izole etmek yerine; de facto işbirlikleri geliştiren tutumları sayesinde Afganistan’ın istikrarına, güvenliğine, barışına ve refahına katkı sağlamaya hazır olduklarını her fırsatta dile getirmekte ve proaktif bir diplomasi yürütmektedir. Tam da bu noktada Zerdari’nin dikkat çektiği Afganistan’ın yalnızlaşmasının radikal terör örgütlerine yarayacağı realitesi, West’in Afganistan’da iç savaş çıkabileceği yönündeki iddialarıyla birlikte tartışmaya açılmalıdır.

Öyle görünüyor ki; ABD, Afganistan’ı uluslararası toplumdan izole ederek, ülkedeki yoksulluğun derinleşmesine sebebiyet verecek hamleler yaparak ve Taliban’ın tanınma sorununu aşmasını zorlaştıracak adımlar atarak ülkeyi iç savaşa sürüklemek istemektedir. Örneğin ABD, Taliban yöneticilerine uygulanan vize serbestisini kaldırma ve yaptırımları genişletme arzusu içerisindedir.[7] Bu konuda da Washington yönetimi, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden Rusya ve Çin’in vetosuna takılmaktadır.

Taliban’ın tanınma sorununu derinleştiren bir diğer mesele ise ABD’nin terör örgütü El Kaide’yle mücadele iddiası çerçevesinde Afganistan’da düzenlediği hava operasyonlarıdır. Özellikle de El Kaide terör örgütü lideri Eymen El-Zevahiri’nin Kabil’de düzenlenen bir saldırıyla öldürülmesi, Taliban’ın Doha Antlaşması’nı ihlal ettiği yönündeki tartışmaları beraberinde getirmiş ve uluslararası toplumun Taliban yönetimi üzerindeki baskısını arttırmıştır.

Dahası ABD’nin Afganistan’daki radikalleşmeyi de teşvik ettiğini öne sürmek mümkündür. Zira Suriye ve Irak’taki terör örgütü Devletü’l Irak ve’ş Şam (DEAŞ) üyesi teröristlerin Amerikan eskortluğunda Afganistan’a taşındığına yönelik görüntüler hafızalardaki yerini korumaktadır. Nitekim ABD’nin söz konusu ülkeden çekilmesinin ardından oluşan güç boşluğundan faydalanan başlıca aktör de terör örgütü DEAŞ olmuştur. Öyleyse ABD, bu terör örgütünü etnik ve mezhepsel şiddetin arttırılmasının aracı olarak kullanabilir. Çünkü Washington yönetiminin Afganistan’dan çekilme sürecindeki hedeflerinden birinin de ülkede radikalleşmenin artması, bu radikalleşmenin bölgesel bir kaosa sebebiyet vererek bir yandan Vahan Koridoru üzerinden Çin’e; diğer taraftan da Orta Asya üzerinden Rusya Müslümanlarına sirayet etmesi olduğu iddiası vardır.  

Açıkçası Pekin yönetiminin ABD’nin küresel hegemonyasına meydan okuyan temel aktör konumunda bulunması ve Moskova’nın da Amerikan liderliğinin rıza unsurunu sağlayan tarihsel “ötekisi” olması, söz konusu iddiaların doğruluk payını arttırmaktadır. Bölge devletlerinin Afganistan’ı işbirliği zeminine çekmeye özen gösteren sağduyulu yaklaşımları da bu riskleri görmeleriyle yakından ilişkilidir.

Sonuç olarak West’in Afganistan’da iç savaş çıkabileceği şeklindeki sözlerinin ABD’nin planlarına ilişkin bir itiraf ya da en hafif ifadeyle bir işaret olduğu değerlendirilebilir. Washington yönetimi, bölgeyi kaosa sürüklemek istemekte ve bu yüzden de jeopolitik önemi itibarıyla Avrasya’nın kalbi konumunda bulunan Afganistan’ı tekrar bir iç savaşa sürüklemeyi hedefliyor olabilir. Fakat bölge devletlerinin Afganistan’ı projeler üzerinden uluslararası işbirliği ortamına çekmeye dönük yapıcı duruşu, Washington’un işini zorlaştırmaktadır.


[1] H. Andrew Schwartz, “A Conversation with Thomas West in the Context of Afghanistan One Year Later”, CSIS, https://www.csis.org/analysis/conversation-thomas-west-context-afghanistan-one-year-later, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[2] Ahmad Khan Dawlatyar, “The Afghan Fund: What Does the USA Aim?”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/the-afghan-fund-what-does-the-usa-aim/?lang=en, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[3] “Russia Calls for Release of Afghan Assets”, Tolonews, https://tolonews.com/business-180060, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[4] “Russia ‘Tentatively’ Approves Oil, Grain Exports for Afghanistan”, Voice of America, https://www.voanews.com/a/russia-tentatively-approves-oil-grain-for-afghanistan-/6767290.html, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[5] “China Urges Objective Stance over Afghanistan’s Taliban”, CTGN, https://news.cgtn.com/news/2022-09-28/China-urges-objective-stance-over-Afghanistan-s-Taliban-1dHjb8VxQCQ/index.html, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[6] “وزیر خارجه پاکستان: طالبان هنوز توانایی مقابله با گروه‌های افراطی را ندارند”, Tolonews, https://www.afintl.com/202209288077, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[7] Ahmad Khan Dawlatyar, “What Does the United States Hope to Achieve with UAVs in Afghanistan?”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/what-does-the-united-states-hope-to-achieve-with-uavs-in-afghanistan/?lang=en, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.