Almanya’nın Rusya ve Çin Siyaseti Değişiyor mu?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un iktidardaki koalisyonu, ülkenin Ukrayna’ya askeri yardımını gelecek yıl ikiye katlayarak 8 milyar Euro’ya (7 milyar £) çıkarmayı prensipte kabul etmiştir. Bu artışla birlikte Almanya’nın savunma bütçesinin, tüm NATO üyelerinin taahhüt ettiği gibi Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 2’sini aşması beklenmektedir.[1] Bu adımla birlikte Almanya’nın özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’na ilişkin görüşlerinde ciddi bir değişimin olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştır.

Öyle ki Almanya, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından hemen önce Moskova’yı bundan alıkoymak için ciddi çaba sarf etmişti. Savaş başladığındaysa Ukrayna’ya silah desteği verme konusunda en isteksiz olan Avrupalı aktör oldu. Almanya, savaşın uzamasının Avrupa ekonomisi üzerinde doğuracağı yıkıcı etkinin farkındaydı. Fakat bir noktadan sonra Rusya’yı engellemenin yolu olmadığını anlayan Almanya, bu savaşın yükünü daha çok Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyelerinin eşit ve adil bir şekilde üstlenmesi gerektiğini savundu.

Savaşın başlangıcından beri Berlin Hükümeti, Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmanın bir çözüm olmayacağını düşünmektedir. Örneğin Leopard-2 tanklarının Kiev’e gönderilmesi gündeme geldiğinde Almanya, öncelikle ABD’nin bu adımı izlemesi gerektiğini söylemiş ve Washington’la bu konuda pazarlığa tutuşmuştu. En nihayetinde ABD, kendi Abrams tanklarını Kiev’e göndermeyi kabul etmiştir. ABD, Kiev’e yardım konusunda Almanya’nın taleplerini yerine getirmiştir. Bunun karşılığında Almanya, ABD’nin uzun süredir talebi olan Ukrayna’ya daha fazla desteği ve savunma bütçesini %2’nin üzerine çıkarmayı kabul etmiş gibi durmaktadır.   

ABD ve Avrupalı aktörler, Rusya ve Çin’e karşı atılacak adımlar konusunda sürekli birbirleriyle pazarlık etmektedirler. Hiçbir Batılı aktör, gereksiz yere Rusya veya Çin’i karşısına almak istememektedir. ABD’ye göre Ukrayna meselesi daha çok Avrupa’nın sorunudur. Öyleyse bunu kendisi çözmelidir. Bu bağlamda ABD, NATO koruması karşılığında Avrupalı üyelerin de savunma bütçelerini en az %2 seviyesine çıkarlarını istemektedir.

Ukrayna’daki savaş, Almanya’nın askerî açıdan ABD’ye olan ihtiyacını artırmıştır. Zira bu savaşla birlikte Alman Ordusu’ndaki silah-araç envanterinin bakımsızlığı ortaya çıkmıştır. Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra pasifist bir yapıya büründüğü için savunma sanayi uzun süredir ihmal edilmiş, bakımsız kalan tank ve diğer silah envanterinin Ukrayna’ya gönderilmesi gündeme geldiğinde Almanya zor duruma düşmüştür. Bu ihtiyaç, dış politikada ABD’ye olan bağımlılığın artmasına yol açmıştır.

Yine bu süreçte Berlin, Ukrayna’da bir açmazın içerisine düştüğünü fark etmiş ve Kiev’e isteksiz biçimde silah desteği yapmıştır. Almanya Başbakan Olaf Scholz, bu savaştan olabildiğince uzak durmaya çalışırken, dünyanın Soğuk Savaş tarzı “bloklara” bölünmekten kaçınması çağrısı yapmıştır.[2]

ABD’nin Ukrayna meselesinde olduğu gibi Pasifik ve Çin politikalarında da Almanya üzerinde baskı kurmuştur. Nitekim Scholz Hükümeti, Ukrayna’daki savaşın bitmesini istediği kadar Tayvan’da yeni bir krizin patlak vermesinden de endişe duymaktadır. Örneğin Scholz, kasım ayında Pekin’e yaptığı ziyaret esnasında bloklaşma tehlikesinden bahsetmiş ve çok kutupluluğa olan desteğini yinelemişti. Böylece Berlin, açık şekilde Washington’un Pasifik’teki “kutuplaştırıcı” politikalarının peşine takılmayacağını mesajını vermişti. ABD’nin NATO üzerinden Rusya ve Çin’le hesaplaşmaya girdiğini ve bunun Ukrayna Savaşı’yla birlikte bir tırmanma yarışına dönüştüğünü gören Almanya, içerisine sürüklendiği bu girdaptan çıkmaya çalışmaktadır. Kısacası Almanya’nın ABD’yle ilişkileri, Rusya ve Çin’le mücadele noktasında yaşadığı görüş ayrılıkları nedeniyle soğumuştur.  

Almanya’nın en büyük arzusu, Batı Dünyası’nın Rusya ve Çin siyasetinde kolektif bir akıl-strateji geliştirmesidir.  Bu yüzdendir ki Berlin, Ukrayna’ya yapılacak desteğin NATO ülkeleri arasında koordine edilmesini istemektedir. Başka bir ifadeyle Almanya, bu savaşın yükünü tek başına omuzlamak yerine riskleri dağıtmanın yollarını aramaktadır. Yine Rusya ve Çin’le mücadele, bizzat Almanya’nın bir ulusal politikası değildir. Daha çok Ukrayna’nın içinde bulunduğu şartlar, Avrupa’nın güvenliğini temin etme isteği, Çin’in ABD ve İngiltere gibi ülkelerde artan teknolojik varlığı ve buna dair artan güvenlik endişeleri nedeniyle Berlin Hükümeti, Rusya ve Çin’le mücadeleye yönelmek durumunda kalmıştır.Dolayısıyla Almanya, en başından beri Rusya ve Çin’le mücadeleye en soğuk bakan Batılı aktördür.

Sonuç olarak ABD, dünyadaki krizleri ve özellikle Rusya ve Çin’le ilgili meseleleri kendi kontrolü altında tutarak bunları müttefik devletler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaya çalışmaktadır. Bu baskıların en fazla yoğunlaştığı ülke Almanya’dır. Görünen o ki Berin, bu baskılar sonucunda Ukrayna’ya askeri yardımı 2 katına çıkarma kararı almıştır. Böylelikle hem Batı Dünyası içerisinde bir uyum yakalanacak hem de Almanya, kendi savunma sanayi ürünlerini modernize edecek ve geliştirecektir.


[1] “Scholz Coalition Set To Double Germany’s Military Aid To Ukraine To £7bn”, Telegraph, https://www.telegraph.co.uk/world-news/2023/11/12/olaf-scholz-double-germany-military-aid-ukraine/, (Erişim Tarihi: 13.11.2023).

[2] “Germany’s Scholz Says World Must Avoid Dividing into Cold War-Style ‘Blocs’”, Arabiya, https://english.alarabiya.net/News/world/2022/12/05/Germany-s-Scholz-says-world-must-avoid-dividing-into-Cold-War-style-blocs-, (Erişim Tarihi: 13.11.2023).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler