Uluslararası sistemde güvenlik, sadece silahlı kuvvetlerin sayı ve teknolojik üstünlüğüyle değil; üretim kapasitesi, tedarik zinciri sürekliliği ve bilgi alanında kurulan hâkimiyetle birlikte yeniden tanımlanmaktadır. 21. yüzyılın çatışma ortamlarında, konvansiyonel savaş araçlarının üretimi kadar bu üretimin sürdürülebilirliği ve stratejik düzeyde yönlendirilmesi de caydırıcılığın asli unsurlarından biri hâline gelmiştir. Bu bağlamda Rusya-Ukrayna Savaşı, askerî gücün sahada nasıl yeniden şekillendiğini ve klasik güvenlik anlayışlarının ötesinde yeni bir güç mimarisi doğduğunu göstermesi bakımından kritik bir örnek teşkil etmektedir. Savaş yalnızca cephede değil; üretim hatlarında, hava sahalarında, diplomatik masalarda ve bilgi platformlarında çok katmanlı olarak sürmekte; devletlerin hem iç kapasitesini hem de dış politika esnekliğini sınayan çok yönlü bir sınamaya dönüşmektedir.
Rusya-Ukrayna Savaşı, devletlerin klasik askerî kuvvet projeksiyonu dışında, stratejik üretim kapasitesini nasıl bir caydırıcılık aracına dönüştürebileceğini sahada gösteren nadir örneklerden biri olmuştur. Savaşın ilk aylarında Rusya’nın İnsansız Hava Aracı (İHA) teknolojisinde ciddi bir gerileme yaşadığı gözlemlenirken; top mermisi gibi geleneksel mühimmatlarda başlangıçta avantajlı bir pozisyonda yer aldığı bilinmektedir. Ancak Avrupa’nın Ukrayna’ya yönelik yoğun mühimmat desteği bu avantajı hızla aşındırmış ve Rusya’nın lojistik derinliğe dayalı savunma ekonomisini yeniden yapılandırmasını kaçınılmaz hâle getirmiştir. Burada dikkat çekici olan nokta, Rusya’nın Sovyet endüstriyel mirasını kısa sürede etkinleştirerek yalnızca bir yıl içerisinde Avrupa’nın toplam mühimmat üretim kapasitesinin iki ila üç katına ulaşması olmuştur.
Savaşın seyri, Avrupa merkezli Batı için de bir uyanış niteliği taşımıştır. Özellikle top mermisinin, klasik anlamda “ikinci planda” görülen bir unsurken, geniş kara sınırlarına sahip savaşlarda nasıl kritik bir role sahip olduğu geç fark edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bile bu eksikliği fark ederek Türkiye’yle ortak üretim sürecine girmesi, kapasite temelli güvenlik mimarisi kavramının yeni dönemde yalnızca Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) içi değil, NATO dışı aktörlerle de yeniden tanımlandığını göstermektedir.
Bu teknik ve endüstriyel dönüşümün yanı sıra savaş, bilgi alanında da yoğun biçimde sürmektedir. 24 Mayıs 2025 tarihli basın haberlerinde yer alan, Donetsk bölgesinde Ukrayna askerlerinin teslim olmak isteyen silah arkadaşlarını infaz ettiği yönündeki iddialar, klasik anlamda bir çatışma raporundan çok psikolojik harp bağlamında kurgulanmış bir “enformasyon operasyonu” olarak değerlendirilebilir.[1] Bu tür iddialar aracılığıyla Ukrayna Ordusu içinde moral çöküntüsü olduğu, komuta kademesinin baskıcı yöntemlerle birliği ayakta tutmaya çalıştığı algısı yaratılmak istenmektedir. Bu, hem iç cephede panik havası oluşturmayı hem de uluslararası arenada Kiev yönetiminin meşruiyetini gölgelemeyi hedefleyen stratejik iletişim tekniklerinin açık bir örneğidir.
Aynı gün Rusya Savunma Bakanlığı’nın Ukrayna’ya ait dört sabit kanatlı İHA’nın Kursk ve Kırım gibi bölgelerde hava sahalarında imha edildiğini duyurması,[2] savaşın yalnızca kara ve hava unsurlarıyla değil, aynı zamanda hava sahası kontrolüne dayalı “hava üstünlüğü” ekseninde şekillendiğini göstermektedir.
23-24 Mayıs gecesi Kiev’e yönelik gerçekleştirilen, 14 balistik füze ve 250’ye yakın İHA ile düzenlenen saldırı ise çok katmanlı askerî baskı doktrini bağlamında ele alınmalıdır. Ukrayna yetkilileri tarafından “başkente yönelik en yoğun kombine saldırılardan biri” olarak tanımlanan bu operasyon, yalnızca altyapıyı hedef almamış; Goloseevskiy, Obolonskiy ve Dneprovskiy gibi bölgelerde sivillerin yaşam alanlarını vurarak asimetrik yıpratma stratejisi uygulamıştır.[3] Özellikle saldırının hemen öncesinde İstanbul’da varılan esir değişim mutabakatının ardından gelmesi,[4] Rusya’nın hem masada varlık gösterme hem de sahada baskıyı artırma şeklindeki klasik “ikili savaş stratejisini” sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Bu da çağdaş savaşların artık yalnızca cephede değil; müzakere masasında, diplomatik koridorlarda ve medya alanında eşzamanlı olarak yürütüldüğünü göstermektedir.
Bu esnada, savaşın taktik doğasını değiştiren bir diğer unsur ise Rusya’nın FPV ve fiber optik bağlantılı İHA’larda sağlamaya başlandığı görülen üstünlüğü olarak aktarılmaktadır. Özellikle elektronik karıştırmalara karşı dirençli, Molniya-1 gibi yeni nesil dronlar, yalnızca cephe hattında değil, cephe gerisinde de sivil ve askerî unsurları hedef alarak Ukrayna’nın stratejik derinliğini ciddi biçimde zayıflatmaktadır.[5] Bahsi geçen bu durum, yalnızca fiziksel hasar yaratmakla kalmamakta; sürekli varlık gösteren tehdit olgusu üzerinden psikolojik harp doktrinleri ile uyumlu bir moral yıpratma süreci işletmektedir.
Savaşın ekonomik cephesinde ise Avrupa Birliği (AB), 20 Mayıs 2025 tarihinde onayladığı 17. yaptırım paketiyle Moskova üzerindeki baskıyı artırmayı hedeflemiş; Moskova’ya ait yaklaşık 200 “gölge filo” tankeri, yaptırımları deldiği iddia edilen Çin ve BAE merkezli şirketler, Navalnıy ve Kara-Murza davalarında görev alan yargı mensupları gibi çok katmanlı aktörleri hedef almıştır.[6] Ancak bu paketin bazı AB çevrelerinde “etkisiz” olarak değerlendirilmesi, Avrupa’nın stratejik derinlikte eşgüdüm sorunları yaşadığına işaret etmektedir. Nitekim, ABD Başkanı Trump’ın yaptırımlara soğuk yaklaşımı ve Moskova’nın 30 günlük ateşkes teklifini reddetmesi, transatlantik ittifakta normatif uyum değil çıkar merkezli ayrışmaların belirleyici olmaya başladığını göstermektedir.
Bu stratejik tutarsızlıkları gidermek amacıyla hazırlanan 18. yaptırım paketi ise daha doğrudan bir ekonomik savaşın sinyalini vermektedir. Bloomberg’e göre, pakette 20’den fazla Rus bankasının SWIFT sisteminden çıkarılması, Rus petrolü için tavan fiyatın düşürülmesi, Nord Stream hatlarının kalıcı yasaklanması ve 2,5 milyar avroluk yeni ticaret kısıtlamaları gibi önlemler öngörülmektedir.[7] Bu adımlar, yalnızca Moskova’nın enerji gelirlerini daraltmayı değil; aynı zamanda Batı teknolojisine erişimini yapısal olarak kesmeyi hedeflemektedir. Ancak bu adımların da tüm AB üyelerinin oybirliğine bağlı olması, Brüksel’in dış politika yapım sürecinde karşı karşıya kaldığı kurumsal kırılganlığı görünür kılmaktadır.
Ayrıca Ukrayna’nın savaş boyunca hızla büyüyen savunma sanayii de kendi iç dinamikleriyle bir sınavdan geçmektedir. Yerli firmaların Devlet Başkanı Zelenskiy’e gönderdikleri açık mektupta, dron ve diğer teknolojilerin ihracatına yönelik kısıtlamaların kaldırılması talep edilmiş; bu talep, sektörün Ar-Ge gelişimi ve finansal sürdürülebilirliği açısından kritik bir başlık olarak öne çıkmıştır.[8] Mektupta ifade edilen 20 milyar dolarlık üretim kapasitesine rağmen, ihracat engelleri nedeniyle birçok şirketin hayatta kalma mücadelesi verdiği vurgulanmış; bu durum, güvenlik-teknoloji ilişkilerinin devlet müdahalesiyle nasıl kırılgan hâle gelebileceğini gözler önüne sermiştir.
Rusya’nın Sovyet endüstriyel mirasını hızla yeniden mobilize ederek yalnızca bir yıl içinde Avrupa’nın toplam mühimmat üretim kapasitesinin iki ila üç katına ulaşması, yakın vadede askerî dengeleri yalnızca Ukrayna cephesinde değil, tüm Avrasya jeopolitiğinde etkilemesi beklenen çok katmanlı bir senaryoyu beraberinde getirmektedir. Bu üretim üstünlüğü, Rusya’nın konvansiyonel savaşı uzun süreli bir aşınma stratejisine dönüştürmesini mümkün kılarken; AB’nin etkisi sınırlı kalan yaptırımları ve transatlantik uyumda yaşanan kırılmalar, Moskova’ya geniş bir hareket alanı sağlamaktadır. Mevcut eğilimlerin devamı hâlinde 2025 sonu itibarıyla Rusya’nın yalnızca Ukrayna’yla sınırlı kalmayan, olası Moldova-Gagauzya hattında federatif gerilimleri artıran ve Belarus üzerinden Baltık ülkelerine yönelen hibrit baskılarla bölgesel istikrarsızlık alanlarını genişleten bir strateji izlemesi öngörülmektedir. Bu senaryoda Avrupa güvenlik mimarisi, üretim kapasitesine dayalı askerî üstünlüğün klasik caydırıcılığın yerini aldığı, ittifak sistemlerinin içsel direnç kaybı yaşadığı ve bölgesel tepkilerin parçalı kaldığı kırılgan bir düzleme evrileceği beklenmektedir.
Alternatif olasılıklarda ise AB ve müttefiklerinin mevcut yaptırım yaklaşımını niceliksel değil, niteliksel bir dönüşüme tabi tutarak; ekonomik sınırlamaları ileri düzeyde teknolojik izolasyon, stratejik enerji kısıtlamaları ve üretim merkezli savunma ittifaklarıyla tamamlaması durumunda, Rusya’nın savaş ekonomisinin sürdürülebilirliği orta vadede zayıflayabilir. Özellikle 18. yaptırım paketinde tartışılan SWIFT sisteminden 20’den fazla Rus bankasının çıkarılması, petrol tavan fiyatının sert biçimde aşağı çekilmesi ve çift kullanımlı ürünlerin akışının durdurulması gibi adımların, Moskova’nın savunma üretimindeki ivmesini düşürmesi beklenmektedir. Ancak böyle bir baskı ortamında, Rusya’nın bazı müttefik aktörlerle alternatif teknoloji ve enerji koridorları inşa ederek “yeni bir dayanıklılık bloğu” oluşturma eğilimini artıracağı öngörülmektedir. Bu doğrultuda, çok kutuplu uluslararası sistemde yaptırımların etkinliği, yalnızca hedef ülkeye değil, aynı zamanda karşı-blokların kurumsal kapasitesine ve stratejik dayanışma düzeyine bağlı olarak yeniden tanımlanacaktır.
Sonuç olarak Rusya-Ukrayna Savaşı, üretim kapasitesinin ve savunma sanayi altyapısının modern çatışmalarda nasıl stratejik bir kaldıraç haline gelebildiğini göstermiştir. Rusya’nın Sovyet mirasını hızla etkinleştirerek Avrupa’nın toplam mühimmat üretimini geride bırakması, savaşın seyrini lojistik üstünlükle belirleme kapasitesini artırırken; AB’nin uyguladığı yaptırımların da bu yükselişi durdurmakta yetersiz kaldığı görülmektedir. Öte yandan Batı’nın yaptırım politikasını niteliksel olarak dönüştürmemesi hâlinde Rusya’nın diğer aktörlerle alternatif ekonomik ve teknolojik işbirliklerini derinleştirmesi beklenmektedir. Bu çerçevede, uluslararası sistemde askerî rekabetin geleceği; üretim gücü, stratejik dayanıklılık ve bloklar arası ittifak kapasitesi üzerinden şekillenecek çok kutuplu ve uzun soluklu bir mücadeleye evrilecektir.
[1] “Zamkomandira VS RF: VSU v Otradnom Ubivali Sosluzhivtsev za Popytki Sdatsya v Plen”, TASS, https://tass.ru/armiya-i-opk/24038333, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[2] “Nad Krymom, Belgorodskoy i Kurskoy Oblastyami Unichtozhili Chetyre BPLA”, Rambler, https://news.rambler.ru/army/54715362-nad-krymom-belgorodskoy-i-kurskoy-oblastyami-unichtozhili-chetyre-bpla, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[3] “Rossiyskiye Voyennyye Nanesli Massirovannyy Udar po Kiyevu Raketami i Bespilotnikami. Yest Postradavshiye”, Meduza, https://meduza.io/news/2025/05/24/rossiyskie-voennye-nanesli-massirovannyy-udar-po-kievu-raketami-i-bespilotnikami-est-postradavshie, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[4] William Christou, “Russia Launches one of Biggest Drone Attacks on Kyiv Since Start of War”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/may/24/russia-drone-attack-kyiv-ukraine-war, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[5] “How Putin’s New Drone War is Getting Deadlier”, The Times, https://www.thetimes.com/world/russia-ukraine-war/article/fpv-drones-strike-anthony-loyd-sqgw92l2v, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[6] Martin Fornusek, “EU Approves 17th Package of Russia Sanctions, Targets Shadow Fleet”, The Kyiv Independent, https://kyivindependent.com/eu-adopts-17th-russia-sanctions-package-targeting-shadow-fleet-hybrid-threats, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[7] Alberto Nardelli ve Ewa Krukowska, “EU Weighs Cutting 20 Banks From SWIFT in New Russia Sanctions”, Bloomberg, https://www.bloomberg.com/news/articles/2025-05-24/eu-weighs-cutting-20-banks-from-swift-in-new-russia-sanctions, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
[8] Anna Fratsyvir, “Ukrainian Defense Firms Urge Zelensky to Lift Drone Export Restrictions in Open Letter”, The Kyiv Independent, https://kyivindependent.com/ukrainian-defense-firms-urge-president-zelensky-to-lift-drone-export-restrictions-amid-growing-industry-crisis, (Erişim Tarihi: 24.05.2025).
