ABD-Taliban Hattında DEAŞ’la Mücadele Yakınlaşması mı?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

15 Ağustos 2021 tarihinde Kabil’i kontrol altına alan Taliban, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve müttefiklerinin çekildiği 31 Ağustos 2021 tarihinden itibaren Afganistan’ın mutlak egemen gücü konumundadır. Fakat Taliban yönetiminin tanınma sorunu devam etmekte ve bu da Taliban’ın ülkeye yatırım çekmesini zorlaştırmaktadır. Buna bağlı olarak ülkede ekonomik sorunlar derinleşmekte ve istihdam problemi, terör örgütlerinin eleman teminini kolaylaştırmaktadır.

Bu noktada Afganistan’da faaliyet gösteren başlıca terör örgütünün Devlet’ül Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) sözde Horasan Emirliği (ISKP) olduğu bilinmektedir. Zira Orta Asya ve Güney Asya coğrafyasında varlık gösteren pek çok radikal grup, DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ta alan hâkimiyeti sağladığı dönemde örgütün küresel hilafet iddiasına paralel olarak DEAŞ’a bağlılığını bildirmiştir. DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ta aldığı yenilginin ardından ABD’nin çekilmesi sebebiyle güç boşluğu bulunan Afganistan ise örgütün hayat sahasına çevirmeye çalıştığı bir ülke olmuştur.

Bahse konu olan durumun yarattığı güvenlik risklerinin farkında olan Taliban yönetimi, DEAŞ’la mücadele konusunda kararlı bir duruş ortaya koysa da ABD başta olmak üzere Batı Dünyası, Afganistan’ın yeniden terör örgütleri için güvenli liman haline gelebileceği yönündeki endişeleri dile getirmektedir. Buna rağmen Taliban gerek terörle arasına mesafe koyduğunu gösterme çabası nedeniyle gerekse de tanınma sorununu aşma gayesiyle DEAŞ unsurlarına yönelik nokta atışı operasyonlar düzenleyerek söz konusu terör örgütünün etkisini kırmaya çalışmaktadır. Nitekim son olarak 25 Nisan 2023 tarihli haberlerde, Taliban’ın 2021 yılının Ağustos ayında Kabil Havalimanı’na saldırarak Amerikan unsurlarını hedef alan teröristleri etkisiz hale getirdiği açıklanmıştır.[1]

Böylesi bir ortamda ABD’nin Irak örneğinde olduğu gibi DEAŞ’la mücadele iddiası bağlamında Afganistan’a dönmesi tartışmaya açılmıştır. Nitekim 2023 yılının Mart ayında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in 2001 Askeri Güç Kullanma Yetki Yasası’nın kaldırılması durumunda ABD’nin ihtiyaçlarına odaklı, uygun maksatlı yeni bir yetki yasasının çıkarılmasını beklediklerini söylemesi de bunun habercisi olarak yorumlanmıştır.[2] Kuşkusuz ABD’nin Afganistan’a yeniden topyekun müdahale seçeneğine başvurması, Taliban tarafından ülkenin egemenliğinin ve bağımsızlığının ihlali şeklinde değerlendirilecektir. Dolayısıyla bu da DEAŞ’la mücadelenin ötesinde 2001 koşullarına dönülerek Taliban’ın devrileceği bir savaş anlamına gelecektir. Oysa ABD’nin hedefleri de Blinken’in işaret ettiği nokta da çok daha farklıdır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; ABD’nin DEAŞ’la mücadele iddiasıyla Irak’a dönmesi sırasında Bağdat’ta tanıdığı ve terörle mücadelede işbirliği yaptığı bir hükümet bulunmaktaydı. Dolayısıyla iki ülke arasında arasında kayda değer bir benzerlik bulunmamaktadır. Taliban, ABD tarafından tanınmamaktadır ve bu tarz operasyonlar için Taliban’ın rızasının alınmadığı bir senaryo savaşa sebebiyet verebilir. Ancak ABD, Afganistan’da savaş istememektedir. Zira Beyaz Saray yönetimi, küresel güç mücadelesindeki temel rakibi olan Çin’i kuşatmaya odaklanmaktadır. Yani kara hakimiyetinden deniz hakimiyetine geçişe ağırlık vermiş bir ABD söz konusudur. Dolayısıyla kalpgâhtan ziyade; kenar kuşağa ve bu bağlamda Asya-Pasifik’e yoğunlaşan bir Washington yönetiminden bahsetmek mümkündür.

Tam da bu aşamada Blinken’in Afganistan bağlamında dile getirdiği yeni yetki tasarısında ihtiyaç odaklı ve uygun maksatlı yeni bir yasa tasarısı ifadesine dönmek gerekmektedir. Çünkü bu ifadenin alt metninde ABD’nin DEAŞ’la mücadeledeki hava operasyonlarını ve özellikle de insansız hava aracı (İHA) saldırılarını sürdüreceği bir mücadele için gerekli hukuki zeminin oluşturulması beklentisi bulunmaktadır.

Öte yandan ABD’nin Pakistan hava sahasını kullanarak düzenlediği İHA operasyonlarının da Taliban tarafından Afganistan’ın egemenliğinin ve dolayısıyla 29 Şubat 2020 tarihli Doha Antlaşması’nın ihlali olarak değerlendirildiği bilinmektedir. Bu sebeple de ABD’nin Afganistan’da DEAŞ’la mücadelede Irak örneğine benzer bir ortam oluşturma ihtiyacı vardır. Yani ABD, her ne kadar tanımasa da DEAŞ’a karşı Taliban’la işbirliği yapmak zorundadır. Aksi takdirde DEAŞ’la mücadele üzerinden yeniden doğrudan yürütmek zorunda kalacağı bir savaşın tarafı haline gelebilir. Oysa Taliban, zaten DEAŞ’la mücadele konusunda kararlı bir duruş ortaya koymaktadır.

İşte bu seçeneklerin tartışıldığı bir süreçte Pentagon’dan sızan gizli belgelerde ABD’nin DEAŞ’a karşı savaşma noktasında Taliban’dan yararlanmaya çalıştığı iddiasının gündeme gelmesi dikkat çekicidir. Nitekim konuyla ilgili olarak Washington Post gazetesine konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili de terör örgütü DEAŞ’ın ABD’nin doğal düşmanı olduğunu ve bu yüzden de Washington yönetiminin Taliban’la işbirliği yapmaya karar verdiğini dile getirmiştir.[3] Mevzubahis iddia, ABD açısından küresel hedeflerine ulaşmak isterken bölgesel çıkarların korunması noktasındaki en rasyonel seçenek olması hasebiyle dikkate değerdir. Fakat bu durum, ABD’yi yeni bir ikilemle karşı karşıya bırakacak gibi gözükmektedir.

Kuşkusuz Washington’un en önemli paradoksu, Taliban’ın tanınması noktasında ortaya çıkacaktır. Çünkü ABD, Taliban’dan Afganistan’daki tüm kimlik gruplarını kapsayacak bir hükümet kurmasını istemektedir. Taliban ise kurduğu hükümetin zaten kapsayıcı bir yapıya sahip olduğunu ileri sürmektedir. Her ne kadar ABD, Taliban’ın tanınmasının ön koşulu olarak kapsayıcı hükümet talebini dile getirse de terörle mücadeledeki ortaklık Taliban’ı Doha Antlaşması’na uygun hareket ettiği gerekçesiyle tanınma noktasında daha büyük beklentiler içerisine itecektir. Bu da tanınma tartışmalarını hızlandıracaktır. Nitekim sürecin henüz başı olsa da 1-2 Mayıs 2023 tarihli Birleşmiş Milletler toplantısında Taliban’ın tanınması meselesinin ele alınacağı yönünde iddialar gündeme gelmiştir. Bu iddialar ABD tarafından yalanlanmış[4] olsa da Taliban’ın buna dönük bir beklentisinin olduğu aşikardır. Dolayısıyla terör örgütü DEAŞ’la mücadelede yürütülecek işbirliğine rağmen Taliban’ın tanınmamasının zamanla ABD için ciddi bir sınamaya dönüşme ihtimali vardır.


[1] “مقامات امریکایی: طالبان مغز متفکر حمله انتحاری بر نیروهای امریکایی در کابل را کشتند”, AFINTL, https://www.afintl.com/202304259794, (Erişim Tarihi: 26.04.2023).

[2] “ABD Dışişleri Bakanı Blinken’dan, Kongreye Yeni Askeri Güç Kullanma Yetki Talebi”, TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/dunya/abd-disisleri-bakani-blinkendan-kongreye-yeni-askeri-guc-kullanma-yetki-talebi-755119.html, (Erişim Tarihi: 26.04.2023).

[3] “US Using Afghan Taliban to Fight ISIS in Afghanistan, Says Leaked Pentagon Document”, Firstpost, https://www.firstpost.com/world/us-using-afghan-taliban-to-fight-isis-in-afghanistan-says-leaked-pentagon-document-12501822.html, (Erişim Tarihi: 26.04.2023).

[4] “UN Chief to Host Meeting on Afghanistan on May 1 and 2 in Doha”, News Drum, https://www.newsdrum.in/international/un-chief-to-host-meeting-on-afghanistan-on-may-1-and-2-in-doha, (Erişim Tarihi: 26.04.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler