Uluslararası sistem, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde devletlerarası çatışmaların niteliği ve çözüm yollarının değişen dinamikleriyle yüzleşmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrupa güvenlik mimarisi, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Avrupa Birliği (AB) merkezli kurumsal mekanizmalar sayesinde nispeten öngörülebilir bir yapıya kavuşmuşken; Rusya-Ukrayna Savaşı bu dengeyi derinden sarsmış ve bölgesel krizlerin küresel güvenlik üzerindeki etkisini görünür kılmıştır. Enerji güvenliği, ekonomik dayanıklılık, askeri kapasite ve diplomatik meşruiyet gibi parametreler, yalnızca Ukrayna ve Rusya için değil, aynı zamanda AB ve transatlantik ilişkiler için de varoluşsal bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda son dönemde ortaya çıkan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Devlet Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Özel Temsilcisi Kirill Dmitriev tarafından hazırlanan 28 maddelik ABD‑Rusya barış planı, Avrupa güvenliğinin yeniden şekillendiği ve uluslararası güç dengelerinin test edildiği kritik bir dönemeç olarak değerlendirilmektedir.
1. Barış Planı’nın İçeriği
Plan, Moskova’nın uzun süredir savunduğu stratejik taleplerin somut bir biçimde gündeme taşınması niteliğindedir. Moskova’nın önerdiği barış planın ana maddeleri Reuters tarafından şu şekilde kamuoyuna yansımıştır:[i]
· Ukrayna’nın Doğusundaki Bölgelerden Çekilmesi: Ukrayna, Donbas ve bazı doğu bölgelerinden çekilerek Rusya lehine tampon bölgeler oluşturacak; ayrıca Kırım, Luhansk ve Donetsk’in de facto Rusya kontrolünde tanınması öngörülmektedir.
· Ordu Küçültmesi ve NATO: Ukrayna’nın askeri gücünün belirli bir oranda küçültülmesi talep edilmektedir. Bu da ülkenin savunma kapasitesinin zayıflamasına ve güvenliğinin tehlikeye girmesine neden olacaktır. Ukrayna, NATO’ya katılmayacağını anayasasında güvence altına alacaktır.
· Stratejik Silah Sistemlerinden Feragat Edilmesi: Ukrayna’nın stratejik ve nükleer silah sistemlerinden vazgeçmesi önerilmektedir. Bu da ülkenin askeri bağımsızlığını tehdit etmekte ve bölgedeki güç dengesini Rusya lehine değiştirmektedir.
· Rusya’nın Küresel Ekonomiye Yeniden Entegrasyonu: Rusya, yaptırımların aşamalı olarak kaldırılması ve ekonomik işbirlikleri aracılığıyla küresel ekonomiye yeniden entegre edilecektir. Rusya, G8’e davet edilecektir.
· Ukrayna’nın Yeniden İnşası ve Finansal Destek: Ukrayna’ya kapsamlı bir yeniden yapılandırma paketi sunulacak. Ancak bu süreçte bazı fonlar ABD ve Avrupa kontrolünde olacaktır.
Bu tavizlerin uygulanması, Ukrayna açısından yalnızca askeri ve siyasi bir kayıp değil, aynı zamanda ulusal kimlik ve egemenlik boyutunda ciddi tartışmalara yol açabilir. Öte yandan ABD’nin planın hazırlanmasında aktif rol alması ve Trump’a yakın diplomatik figürlerin sürece dahil edilmesi, Washington’un yalnızca bir arabulucu değil, aynı zamanda bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendiren stratejik bir aktör olduğunu göstermektedir.[ii] ABD’nin yaklaşımı, diplomatik prestij kazanımı ve küresel liderlik imajını güçlendirme arzusuyla doğrudan bağlantılıdır. Trump’ın Rusya’yla pazarlık yapma yaklaşımı, yalnızca Ukrayna için değil, Avrupa için de büyük riskler taşıyabilir.
2. Tarafların Yaklaşımları
2.1. Ukrayna ve Avrupa’nın Yaklaşımları
Kiev yönetimi açısından bu plan hem fırsatlar hem de ciddi riskler barındırmaktadır. Plan, potansiyel bir ateşkes ve savaşın ekonomik ve insani maliyetlerini azaltma imkânı sunarken; öte yandan önemli toprak ve askeri tavizler, Ukrayna’nın stratejik bağımsızlığını ve uzun vadeli güvenliğini tehdit etmektedir.[iii] Üstelik ülke içindeki siyasi istikrarsızlık, yolsuzluk soruşturmaları ve bakan istifaları, hükümetin diplomatik pazarlık gücünü zayıflatmış ve kamuoyunun planı kabul etme ihtimalini azaltmıştır. Bu durum, Kiev’in barış planına yönelik yaklaşımının yalnızca stratejik değil, aynı zamanda politik ve toplumsal meşruiyet boyutunu da dikkate almak zorunda olduğunu göstermektedir.
Avrupa, Ukrayna’nın geleceğinin yeniden jeopolitik pazarlıkların odağı haline gelmesiyle ciddi bir stratejik sınavla karşı karşıyadır. AB, 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı tam ölçekli yasadışı işgalden bu yana barış müzakerelerinde merkezi bir rol oynamak istediklerini sürekli olarak ifade etmiştir. Bu tutum, ABD ve Rusya tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanan barış planına karşı Brüksel’den güçlü bir karşı duruşa yol açmıştır. Avrupa liderleri, bu planın güçlü bir şekilde reddedildiğini belirtmiş ve Avrupa Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas da herhangi bir barış planının “Ukraynalıların ve Avrupalıların da masada olması gerektiği” noktasını vurgulamıştır. Kallas, “Herhangi bir planın başarılı olabilmesi için Ukrayna ve Avrupalıların onayının alınması gerektiği çok açıktır” diyerek herhangi bir çözümün Avrupa desteğini kazanabilmesi için Ukrayna’nın onayının gerekli olduğunu belirtmiştir.[iv] Bu görüş, Hollandalı Dışişleri Bakanı David van Weel tarafından da desteklenmiş, “Ukrayna’nın desteği olmadan, Avrupalıların desteğini alamazsınız” şeklinde ifade edilmiştir.[v]
ABD’den gelen Şükran Günü ültimatomu ve Trump’ın barışı kendi avantajına kullanma çabası, Avrupa liderlerinin süreçten dışlanması, Kiev açısından ciddi riskler yaratmaktadır. Bununla birlikte acil görüşmeler, planın Ukrayna’nın egemenliğini koruyacak biçimde yenilenebileceğini göstermekte ve Fransa, Almanya ile Birleşik Krallık’ın dayanışması, müzakere sürecinde belirleyici bir rol oynamaktadır.[vi]
23 Kasım itibariyle ise Avrupa tarafından karşı bir plan metni oluşturulmuştur. Avrupa’nın İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan E3 güçleri tarafından hazırlanan bu karşı teklif, ABD planını temel almakta, ancak her maddeyi tek tek gözden geçirerek önerilen değişiklik ve çıkarımları içermektedir. Reuters tarafından yayımlanan bu metindeki bazı önemli maddeler şunlardır:[vii]
· Ukrayna’nın Egemenliği ve Güvenliği: Ukrayna’nın egemenliği yeniden teyit edilecek; ülkeye güçlü güvenlik garantileri sağlanacak ve barış dönemi boyunca ordusunun büyüklüğü sınırlandırılacaktır.
· NATO ve Uluslararası Düzenlemeler: Ukrayna’nın NATO’ya katılımı, ittifak üyelerinin konsensüsüne bağlı olacak. NATO, barış döneminde Ukrayna’da kalıcı asker konuşlandırmayacak, ancak savaş uçakları Polonya’da konuşlandırılacaktır.
· Rusya’nın Küresel Ekonomiye Entegrasyonu: Rusya, yaptırımların kademeli olarak kaldırılması ve ABD ile uzun vadeli ekonomik işbirliği yoluyla küresel ekonomiye yeniden entegre edilecektir. Ayrıca G8’e davet edilecektir.
· Toprak ve Çatışma Düzenlemeleri: Ukrayna, işgal edilmiş topraklarını askeri yollarla geri almayacak, gelecekteki toprak düzenlemeleri karşılıklı anlaşmayla belirlenecek ve zorla değiştirilmeyecektir. Ek olarak Ukrayna’ya kapsamlı bir küresel yeniden kalkınma paketi sağlanacak, savaşın etkilediği bölgeler restore edilecek ve Dünya Bankası özel finansman sağlayacaktır.
· Barışın Yasal ve Denetimli Uygulaması: Anlaşma yasal olarak bağlayıcı olacak, Trump başkanlığındaki Barış Kurulu tarafından uygulanacak ve tüm tarafların mutabakatıyla derhal ateşkes yürürlüğe girecektir.
Moskova’nın teslimiyet içermeyen bir planı kabul etmeyeceği ve savaşın devamını sorun etmediği göz önüne alındığında, Avrupa’nın Ukrayna’nın güvenliği üzerinden kendi güvenliğini temin etmesi için kararlı bir tutum benimsemesi elzemdir. ABD-Rusya planının ortaya çıkması, Avrupa’nın Ukrayna’ya verdiği büyük destekle birlikte barış sürecinde dışlanma riski taşıdığına dair endişeleri yeniden gündeme getirmiştir. Avrupa yetkilileri, önemli görüşmelerden dışlanmış olmaktan duydukları hayal kırıklığını dile getirmiş ve bazıları Avrupa’nın bu sürecin hazırlanmasına dahil edilmemesini sorgulamıştır.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Avrupa müttefiklerini yatıştırmaya çalışarak barışın “her iki tarafın da zor ama gerekli tavizler vermesini gerektireceğini” belirtmiş ve tüm tarafların görüşlerinin dikkate alındığı kapsayıcı bir yaklaşımın önemini vurgulamıştır.[viii] Ancak planın, Rusya’ya daha fazla yakınlık gösterdiği yönündeki algı, Avrupa’nın bu sürece katılımının ve Avrupa’nın güvenlik çıkarlarının güvence altına alınmasının ne kadar kritik olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa liderlerine göre Ukrayna ve AB’nin süreçten dışlanması, önerilen herhangi bir barış anlaşmasının meşruiyetini zedeleyebilir ve Avrupa’nın kolektif güvenlik çıkarlarını tehlikeye atabilir.
2.2. Rusya ve ABD’nin Yaklaşımları
Rusya açısından söz konusu barış planı, ülkenin uzun vadeli stratejik hedeflerini güçlendirme potansiyeli taşımaktadır. Planın bazı maddeleri, özellikle Ukrayna’nın doğu bölgelerinden çekilmesi ve askeri kapasitesinin sınırlandırılması, Moskova’nın bölgedeki nüfuzunu kalıcılaştırmasına imkân tanımaktadır. Ayrıca Rusya’nın küresel ekonomiye yeniden entegre edilmesi ve G8’e geri davet edilmesi gibi maddeler, Batı ile ekonomik ve diplomatik ilişkilerde esneklik sağlanmasına ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasıyla ekonomik yükleri azaltmasını temenni etmektedir. Bununla birlikte Rusya için planın uygulanabilirliği, ABD ve Avrupa’nın güvenlik garantilerini ne ölçüde sağlayacağı ve Ukrayna’nın müzakere sürecinde uzlaşı sağlayıp sağlayamayacağına bağlıdır, aksi durumda Moskova’nın hedeflerine ulaşması sınırlı kalacaktır.
ABD açısından plan, Avrupa ve NATO ile koordineli bir güvenlik mimarisi oluşturma ve bölgedeki istikrarı sağlama fırsatı sunmaktadır. ABD garantileri ve olası askeri yanıt mekanizmaları, hem Ukrayna’nın egemenliğini güvence altına almayı hem de Rusya’ya karşı caydırıcı bir pozisyon oluşturmayı hedeflemektedir. Ekonomik ve yeniden kalkınma paketleri, ABD’nin Ukrayna’yla enerji, teknoloji ve altyapı alanlarında uzun vadeli işbirliğini güçlendirmesine imkân tanımakta ve Batı müttefikleri arasında dayanışmayı pekiştirmektedir. Öte yandan ABD’nin planın uygulanmasını sağlama kapasitesi ve Rusya’nın temel hedeflerinden taviz vermeme ihtimali, planın başarı şansını doğrudan etkileyen kritik faktörler arasında yer almaktadır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, plan görüşmesinin kamuoyuna duyurulmasından bir hafta sonra Amerikan destekli Ukrayna barış planına ilişkin sessizliğini bozarak Moskova’nın taslak üzerinde “ciddi” görüşmelere hazır olduğunu açıklamıştır.[ix] Putin, ABD ve Ukrayna’nın üzerinde uzlaştığı planın, neredeyse dört yıldır süren çatışmayı sona erdirecek bir anlaşmanın temeli olabileceğini belirtmiş ve ABD’nin Moskova’nın pozisyonunu göz önünde bulundurduğunu ifade etmiştir. Rusya, temel konularda taviz vermeyeceklerini belirterek müzakerelerde mesafe kat edilmesi gerektiğini işaret etmiştir.
Sonuç olarak ABD-Rusya barış planı, yalnızca Ukrayna’nın değil, tüm Avrupa güvenliğinin geleceğini belirleyecek kritik bir dönemeçtir. Ukrayna’nın stratejik bağımsızlığını ve ulusal egemenliğini koruma mücadelesi, önerilen planın öngördüğü tavizlerle ciddi bir sınavdan geçmektedir. Toprak kaybı, askeri gücün küçültülmesi ve stratejik silahlardan vazgeçilmesi, ülkenin savunma kapasitesini zayıflatmanın ötesinde bölgedeki güç dengesini Rusya lehine değiştirme potansiyeline sahiptir.
Öte yandan planın yalnızca ABD ve Rusya çıkarları doğrultusunda geliştirilmiş olması ve Avrupa ile Ukrayna’nın sürece sınırlı veya hiç dahil edilmemesi, uluslararası hukukun ve güvenlik normlarının ihlali riskini taşımaktadır. Avrupa Birliği ve Ukrayna’nın dışlanması, planın meşruiyetini zayıflatabilir ve Avrupa’nın güvenlik çıkarlarını tehlikeye atabilir. Bu nedenle barışın kalıcı ve sürdürülebilir olabilmesi için uluslararası topluluğun, özellikle AB’nin sürece etkin biçimde katılması ve tüm tarafların dengeli şekilde temsil edilmesi kritik öneme sahiptir. Bu süreç, küresel diplomasi ve güç dengelerinin nasıl şekillendiğini ve uluslararası ilişkilerdeki güç mücadelelerinin ne denli karmaşık ve belirleyici olabileceğini açık biçimde ortaya koymaktadır.
[i]Sasha Vakulina, “Explainer: What is new in the US-Russia plan for Ukraine?”, Euronews, https://www.euronews.com/2025/11/20/explainer-what-is-new-in-the-us-russia-plan-for-ukraine, (Erişim Tarihi: 20.11.2025).
[ii] Aynı yer.
[iii] “Zelenskyy to meet US army secretary after American and Russian officials draft plan to end war – Europe live”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/live/2025/nov/20/ukraine-russia-peace-plan-european-union-donald-trump-vladimir-putin-kaja-kallas-europe-live-news-updates, (Erişim Tarihi: 20.11.2025).
[iv] “EU says any peace plan must consult Ukraine, Europe, doubts Russian intent”, Aljazeera, https://www.aljazeera.com/news/2025/11/20/eu-says-any-peace-plan-must-consult-ukraine-europe-doubts-russian-intent, (Erişim Tarihi: 20.11.2025).
[v] Jorge Liboreiro & Mared Gwyn Jones, “EU countries demand seat at the table over US-Russia plan to end war in Ukraine”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2025/11/20/eu-countries-demand-seat-at-the-table-over-us-russia-plan-to-end-war-in-ukraine, (Erişim Tarihi: 20.11.2025).
[vi] Katherine Butler, “Can Europe prevent an unjust ‘peace’ in Ukraine – and what is at stake if it fails?”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/nov/26/this-is-europe-ukraine-peace-plan-russia-us (Erişim Tarihi: 27.11.2025).
[vii] “Full text of European counter-proposal to US Ukraine peace plan”, Reuters, https://www.reuters.com/business/finance/full-text-european-counter-proposal-us-ukraine-peace-plan-2025-11-23/ (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[viii] Aynı yer.
[ix] Holly Ellyatt, “Putin breaks his silence on Ukraine peace plan, says Moscow ready for ‘serious’ talks”, BBC, https://www.cnbc.com/2025/11/27/putin-moscow-ready-for-serious-talks-on-ukraine-peace-plan.html, (Erişim Tarihi: 27.11.2025).
