Analiz

Arktik’te “Yeni Büyük Oyun”: Rusya, Çin ve Hindistan

Hindistan’ın Arktik politikası, Çin’in bölgedeki artan faaliyetlerine karşı geliştirilen bir dengeleme sanatı olarak da okunabilir.
“Üçüncü Kutup” olarak nitelendirilen Himalayalar’daki buzul yapısı ile Arktik arasındaki klimatolojik tele-bağlantılar, Hindistan için hayati bir ulusal güvenlik konusudur.
Hindistan’ın Arktik stratejisi, 21. yüzyıl jeopolitiğinin çok boyutlu ve rekabetçi doğasına uygun olarak kurgulanmış, proaktif ve uzun vadeli bir doktrini temsil etmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English

Arktik bölgesi, tarihsel süreçte bilimsel keşiflerin ve doğa araştırmalarının yalıtılmış bir odak noktasıyken; günümüzde iklim değişikliğinin tetiklediği geri dönülemez çevresel dönüşümler neticesinde küresel siyasetin en kritik stratejik merkezlerinden biri haline gelmiştir. Buzulların erimesiyle birlikte açılan yeni ticaret rotaları ve erişilebilir hale gelen devasa hidrokarbon ve nadir toprak metali rezervleri, bölgeyi büyük güçlerin uzun vadeli rekabet alanına dönüştürmektedir. Bu karmaşık jeopolitik düzlemde, Arktik’e doğrudan kıyısı bulunmayan ve coğrafi olarak bölgeye binlerce kilometre uzaklıkta yer alan Hindistan, bölgedeki angajmanını derinleştirerek proaktif bir tutum sergilemektedir. Yeni Delhi’nin kuzey kutup bölgesine yönelik bu stratejik yönelimi, salt bir kaynak arayışının ötesinde çok kutuplu dünya düzeninde stratejik özerklik ilkesini pekiştirme ve küresel bir düzen kurucu aktör olma iddiasını yansıtan bütüncül bir doktrin olarak değerlendirilmektedir.

Hindistan’ın Arktik vizyonu, 20. yüzyılın sonlarındaki bilimsel araştırmalara dayalı geleneksel yaklaşımdan, 21. yüzyılın reel politik gerçekliklerine uyarlanmış stratejik bir zorunluluk modeline evrilmiştir. Bu dönüşümün temelinde, Arktik ekosistemindeki değişimlerin Hindistan’ın ulusal çıkarları üzerindeki doğrudan ve dolaylı kelebek etkisi yer almaktadır. “Üçüncü Kutup” olarak nitelendirilen Himalayalar’daki buzul yapısı ile Arktik arasındaki klimatolojik tele-bağlantılar, Hindistan için hayati bir ulusal güvenlik konusudur. Hindistan ekonomisinin ve gıda güvenliğinin temel taşı olan muson yağmur düzenlerinin Arktik’teki erime süreçleriyle olan yüksek korelasyonu, bölgedeki bilimsel veri akışını Yeni Delhi için bir beka meselesi haline getirmektedir. Diğer yandan, dünyanın en büyük enerji tüketicilerinden biri olan Hindistan için Arktik’in barındırdığı tahmin edilen yüzde 13 petrol ve yüzde 30 doğal gaz rezervi, enerji güvenliği stratejilerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Özellikle Kuzey Denizi Rotası’nın, geleneksel Süveyş Kanalı rotasına kıyasla mesafeyi yaklaşık yüzde 40 oranında kısaltması, küresel tedarik zincirlerinin maliyet ve zaman ekseninde optimizasyonu açısından Hindistan için kritik bir fırsat penceresi sunmaktadır.[i]

Bu kapsamlı stratejinin mihenk taşını ve operasyonel zeminini, Hindistan ile Rusya Federasyonu arasındaki tarihsel derinliği olan “özel ve ayrıcalıklı stratejik ortaklık” oluşturmaktadır. Rusya’nın Ukrayna Krizi sonrası Batılı aktörlerle yaşadığı kopuş ve kapsamlı yaptırım süreçleri, Yeni Delhi’nin Moskova ile olan Arktik işbirliğini bir tercih olmaktan çıkarıp karşılıklı bir stratejik zorunluluk haline getirmiştir. İki ülke arasında imzalanan Karşılıklı Lojistik Destek Değişimi (RELOS) gibi anlaşmalar, Hindistan Donanması’na Rusya’nın Arktik ve Uzak Doğu limanlarında ikmal ve bakım imkânı tanıyarak, Hint askeri varlığının operasyonel menzilini kutup dairelerine kadar genişletmektedir. Söz konusu işbirliği, Hindistan’ın Vostok Oil gibi devasa hidrokarbon projelerine doğrudan katılımını teşvik ederek enerji sepetini çeşitlendirmesine imkân tanırken; Rusya açısından da sermaye yoğun Arktik yatırımları için Batı dışı, güvenilir bir finansal ve siyasi kanal işlevi görmektedir.

Bununla birlikte, Hindistan’ın Arktik politikası, bölgesel rakibi Çin Halk Cumhuriyeti’nin bölgedeki artan faaliyetlerine karşı geliştirilen bir dengeleme sanatı olarak da okunabilir. Çin’in kendisini “yakın Arktik devleti” olarak tanımlaması ve “Kutup İpek Yolu” vizyonu altındaki milyarlarca dolarlık altyapı yatırımları, Yeni Delhi tarafından stratejik bir kuşatma tehdidi olarak algılanmaktadır.[ii] Hindistan, Çin’in kuzey rotalarında kurabileceği mutlak lojistik ve askeri hakimiyetin, uzun vadede Malakka Boğazı’na olan bağımlılığı azaltarak Pekin’in elini daha da güçlendireceğinin bilincindedir.[iii] Bu doğrultuda Rusya’yla kurulan stratejik işbirliği, Moskova’nın ekonomik ve siyasi olarak tamamen Çin’in yörüngesine girmesini engelleyen ve Avrasya’nın kuzeyinde Hindistan lehine alternatif bir güç merkezi yaratan kritik bir denge parametresidir.

Yeni Delhi’nin bu süreçte izlediği diplomasi, Batılı müttefikler ve özellikle ABD ile olan stratejik ortaklıkları riske atmadan Rusya ile olan bağlarını sürdürmeyi gerektiren son derece hassas bir denge yönetimini yansıtmaktadır. Washington’un yaptırım baskılarına rağmen Hindistan’ın Rus enerji kaynaklarına yönelimi ve Arktik sahasındaki ortak projeleri, ülkenin çok vektörlü dış politika anlayışının en somut uygulamasıdır. Hindistan, bir yandan QUAD çerçevesinde Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı Batı ile güvenlik mimarisini tahkim ederken, diğer yandan Arktik’te Rusya’yla işbirliği yaparak küresel krizlerde taraf seçmeye zorlanamayan bağımsız bir aktör imajını korumaktadır. Bu stratejik meydan okuma, Hindistan’ı uluslararası sistemde vazgeçilmez bir kutup ve küresel meselelerde ağırlığı hissedilen bir müzakereci konumuna taşımaktadır.

Arktik yönetişimindeki köklü değişimler, bölgenin tarihsel olarak Batı merkezli yapısının aşınarak bir “Doğululaşma” sürecine girdiğini teyit etmektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Arktik Konseyi’nin işlevsizleşmesi ve bölgesel yönetimde oluşan kurumsal boşluk, Hindistan ve Çin gibi bölge dışı büyük güçlerin bölge üzerindeki etkisini ve söz hakkını kaçınılmaz olarak artırmıştır. Bu durum, Arktik meselesinin sadece kutup devletlerinin egemenlik alanı olmaktan çıkarak küresel ortak varlıkların yönetimi ve büyük güç rekabetinin yeni bir cephesi haline geldiğini göstermektedir. Ancak bu yeni dinamik, bölgesel silahlanma yarışlarını tetikleme riski, çevresel koruma protokollerinin ekonomik önceliklerin gölgesinde kalması ve uluslararası deniz hukuku normlarının esnetilmesi gibi ciddi küresel meydan okumaları da beraberinde getirmektedir.

Sonuç olarak Hindistan’ın Arktik stratejisi, 21. yüzyıl jeopolitiğinin çok boyutlu ve rekabetçi doğasına uygun olarak kurgulanmış, proaktif ve uzun vadeli bir doktrini temsil etmektedir. Yeni Delhi, kuzey kutup bölgesindeki mevcudiyetini ve kurumsal temsilini artırarak sadece kısa vadeli enerji ve hammadde ihtiyaçlarını güvence altına almamakta, aynı zamanda yeniden şekillenen dünya düzeninde kural koyucu masada yerini almaktadır. Pasif bir gözlemci kimliğinden sıyrılarak oyun kurucu ve düzenleyici bir aktör olma yolunda ilerleyen Hindistan’ın bu hamlesi, küresel güç dengelerinin artık geleneksel kara ve deniz alanlarının çok ötesinde, gezegenin en uç ve zorlu coğrafyalarında dahi yeniden tanımlandığının en açık göstergesidir.


[i] “India, Russia and the Northern Sea Route: Navigating a shifting strategic environment”, ThinkChina, https://www.thinkchina.sg/politics/india-russia-and-northern-sea-route-navigating-shifting-strategic-environment, (Erişim Tarihi: 22.12.2025).

[ii] Sharma, A., & Shivani. (2025). India in the Arctic: Exploring strategic opportunities. International Journal of Political Science and Governance7(3), 48–52.

[iii] “India-Russia cooperation in the Arctic and the rising prospect of polarization in Arctic governance”, The Arctic Institute, https://www.thearcticinstitute.org/india-russia-cooperation-arctic-rising-prospect-polarization-arctic-governance/, (Erişim Tarihi: 22.12.2025).

Kürşat İsmayıl
Kürşat İsmayıl
Kürşat İsmayıl, 2017-2021 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü'nden lisans derecesini ve ardından Rusya ve Kafkas Tarihi alanında yüksek lisans derecesini edindi. Yüksek lisans tezi "Azerbaycan Modernleşmesinin Temelleri: Mirze Kazımbey ve Abbaskulu Ağa Bakıhanov'un Düşünce Dünyası" idi. Hâlen Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler alanında doktora eğitimine devam etmektedir. İleri düzeyde Azerbaycan Dili (Anadil), Türkçe , İngilizce ve Rusça bilmektedir; ayrıca Osmanlı Türkçesi bilgisine sahiptir.

Benzer İçerikler