Analiz

Asimetrik Çağda Güvenlik ve İstihbarat: Özel Şirketlerin Stratejik Rolü

Yapay zekâ destekli bilgi savaşlarının güç kazanması, ulusal güvenlikte yapısal kırılganlıkları derinleştirmektedir.
Gelecekte istihbarat savaşlarının yapısının köklü biçimde değişmesi beklenmektedir.
Özel askerî ve istihbarat şirketlerinin uluslararası sistemdeki ağırlığının artması beklenmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

21. yüzyılın uluslararası güvenlik mimarisi, geleneksel devlet merkezli anlayışın ötesine geçerek devlet-dışı aktörlerin ve vekil aktörlerin önemli birer unsur hâline geldiği bir asimetrik çatışmalar çağına evrilmiştir. Modern çatışma ortamında, devletlerin asimetrik tehditlere karşı operasyonel esneklik ve düşük görünürlük sağlamak amacıyla özel güvenlik ve istihbarat şirketlerine yönelmesi, güvenlik özelleştirmesi sürecini hızlandırmıştır. Bu bağlamda özel şirketler yalnızca “hizmet sağlayıcı” olmaktan çıkmış, ulusal çıkarlar doğrultusunda hareket eden “yarı devletleşmiş” aktörler hâline gelmiştir. Bu dönüşüm, uluslararası stratejik dengeleri ve diplomatik araçları köklü biçimde değiştirmektedir.

Bu değişimin sahadaki somut örneklerinden biri, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan ve Irak operasyonlarında Özel Askerî Şirketlere (PMC) artan bağımlılığıdır. Özellikle lojistik destek, harekât desteği ve saha eğitimi gibi alanlarda sağlanan katkılar, özel şirketleri yalnızca savaş alanındaki ikincil unsurlar değil, adeta askerî güç projeksiyonunun bir parçası hâline getirmiştir. 2015 başlarında Irak’taki PMC personel sayısının 250’den 2000’e yükselmesi, bu şirketlerin modern savaş doktrinlerinde sahip olduğu artan rolü yansıtmaktadır. Afganistan’da ise 30 bin 400 kişilik özel güvenlik gücü mevcudiyeti, hibrit savaş ortamlarında devlet dışı aktörlerin meşrulaştırılmasının pratik bir örneği olmuştur.[1] Askerî faaliyetlerde özel sektörle işbirliği, devletlerin maliyet etkinliği sağlamasına yardımcı olmuş; ancak aynı zamanda hukukî sorumluluk, denetim eksikliği ve insan hakları ihlâlleri gibi yeni güvenlik boşlukları yaratmıştır.

Özel güvenlik şirketleri sadece savaş alanlarında değil, kritik diplomatik ve stratejik tesislerin korunmasında da öncü roller üstlenmiştir. Küresel güvenlik devlerinden G4S, Amerikan ve İngiliz elçiliklerinden stratejik askerî üs ve devlet dairelerine kadar geniş bir hizmet yelpazesi sunmaktadır. 250 bin ila 280 bin çalışanıyla G4S, orta büyüklükte birçok ülkenin ordusundan daha büyük bir insan gücüne sahiptir.[2] Bu şirketin yalnızca Amerikan elçiliklerine sağladığı güvenlik hizmetleri son üç yılda 100 milyon doları aşmıştır. G4S gibi firmalar, devletlerin doğrudan askerî müdahalelerini azaltarak “gizli müdahaleler” ve “stratejik inkâr” stratejilerine alan açmakta; bu durum devletlerin dolaylı güç kullanımı yöntemlerine yeni araçlar eklemektedir.

İstihbarat alanında ise özelleşme, daha karmaşık ve çok katmanlı bir yapıya evrilmiştir. Özellikle Black Cube gibi şirketlerin yürüttüğü faaliyetler, istihbarat dış kaynak kullanımı kavramını ön plana çıkarmıştır. 2010 yılında eski Mossad ajanları tarafından kurulan Black Cube, ticarî ve siyasî çıkarlar doğrultusunda şeffaflık ilkesinden uzak operasyonlar yürütmektedir.[3] Evolution’a yönelik dava süreci, özel istihbarat şirketlerinin yalnızca bilgi toplamakla kalmayıp doğrudan yargı süreçlerini etkileme kapasitesine de sahip olduklarını göstermektedir. Bu yeni ortamda istihbarat, artık sadece ulusal güvenlik amaçlı değil, ekonomik ve siyasî rekabet alanlarında da kullanılan bir araç hâline gelmiştir.

Devlet kurumları da kendi operasyonel kabiliyetlerini artırmak adına özel sektörün sunduğu teknolojik imkanlara yönelmektedir. ABD Göçmenlik ve Gümrük İcra Dairesi (ICE), Geo Group, Palantir gibi firmalarla işbirliği yaparak kitlesel gözetim sistemlerini geliştirmiştir. Yüz tanıma teknolojileri, sosyal medya takip sistemleri ve veri madenciliği uygulamaları ile ICE, modern bir “gizli polis” yapılanması olarak değerlendirilmekte, bu da “bilgi savaşı” konsepti içinde devletin iç güvenlik stratejisinin yeniden şekillendiğini göstermektedir.[4] ICE’in önümüzdeki on yılda 175 milyar dolar bütçe artışı planlaması, bu tip kurumların kapasitesinin daha da artacağına işaret etmektedir.

Teknolojik ilerlemeler, güvenlik modernizasyonunun bir diğer temel bileşenini oluşturmuştur. 3 Nisan 2025 tarihinde yayımlanan ABD Federal Direktifleri, devlet kurumlarının Yapay Zekâ (YZ) kullanımını artırarak veri güvenliğini, verimliliği ve rekabet gücünü yükseltme amacı taşımaktadır.[5] Ancak bu hedef, aynı zamanda özel sektörle devlet arasındaki teknoloji bağımlılığını artırmakta, siber güvenlik alanında yeni tehdit yüzeyleri yaratmaktadır.

Bu risk, ABD veri merkezlerinde Çin yapımı kritik bileşenlerin yoğun şekilde kullanılmasıyla daha belirgin hâle gelmiştir. Rapora göre, bu bileşenlerin birkaç bin dolarlık saldırılarla bile devre dışı bırakılabileceği ve YZ altyapısının sekteye uğratılabileceği belirtilmektedir.[6] Çin merkezli Alibaba’nın Qwen 3 modeli ise teknolojik rekabetin yalnızca devletlerarası değil, aynı zamanda özel sektörler arası bir “istihbarat savaşı” zemini oluşturduğunu göstermektedir.[7]

Özel istihbarat şirketleri, sadece teknoloji kullanımında değil, doğrudan operasyonel sahalarda da devletlerin boşluklarını doldurmaktadır. Japonya’nın Ukrayna’ya sağladığı radar tabanlı jeo-uzamsal veriler, devlet-özel sektör işbirliğinin güvenlik politikalarında nasıl merkezî bir unsur hâline geldiğini ortaya koymaktadır.[8] Bu tür işbirlikleri, savaş zamanı bilgi üstünlüğü kavramının artık sadece ulusal devletlerce değil, özel şirketler eliyle de sağlanabileceğini göstermektedir.

Buna paralel olarak, stratejik bilgi ifşası modern diplomasi ve istihbarat politikalarında önemli bir araç hâline gelmiştir. 2022 yılında ABD ve İngiltere tarafından Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırı planlarının önceden kamuoyuna açıklanması,[9] klasik istihbarat anlayışının ötesinde, bilgi savaşının ve propaganda savaşlarının yeni bir evresine geçildiğini göstermiştir. Ancak bu süreç, aynı zamanda kaynakların ifşası ve istihbarat operasyonlarının zayıflaması gibi riskleri de beraberinde getirmiştir.

Bu dinamikler içerisinde özel istihbarat şirketleri, devletlerin esnekliğini artıran ancak aynı zamanda güvenlik-etik dengelerini tehdit eden aktörler hâline gelmiştir. Denetimsizlik, bilgi manipülasyonu ve gizlilik eksikliği, modern güvenlik ortamının zayıf halkaları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Önümüzdeki yıllarda özel askerî ve istihbarat şirketlerinin (PMC ve özel istihbarat firmaları) uluslararası sistemdeki ağırlığının artması beklenmektedir. Devletler, özellikle düşük yoğunluklu çatışmalar, hibrit savaşlar ve vekil savaşlar yürütülen alanlarda doğrudan askerî varlık göstermeksizin etkili olabilmek için yarı devletleşmiş bu aktörleri daha sistematik şekilde kullanacaktır. G4S gibi özel güvenlik devleri ya da Black Cube gibi özel istihbarat ajansları, yalnızca savaş bölgelerinde değil, diplomatik krizlerde, iç güvenlikte ve bilgi savaşlarında da aktif görev üstlenecek; böylece devletlerin operasyonel esneklik ihtiyacını karşılarken, uluslararası hukuk çerçevesinin dışında manevra alanı yaratacaktır. Ancak bu süreç, denetim eksikliği nedeniyle uluslararası insan hakları rejimi ve savaş hukukunda ciddi aşınmalara yol açabilecek; ulusüstü denetim mekanizmaları güçlenmediği takdirde bu aktörler uluslararası krizi tetikleyebilecek bağımsız hareket kapasitesine ulaşabilecektir.

YZ destekli istihbarat ve siber güvenlik teknolojilerinin özel şirketler eliyle geliştirilmesi ve kullanılması, devletlerin teknoloji bağımlılığını daha da artıracaktır. Özellikle Çin-ABD arasındaki teknoloji rekabetinin keskinleştiği bir ortamda özel şirketler, veri güvenliği, kritik altyapı koruması ve istihbarat toplama gibi konularda devletlerin vazgeçilmez partnerleri hâline gelecektir. Ancak bu bağımlılık, “stratejik boşluklar” doğurarak hem ulusal güvenlik açıklarını artıracak hem de kriz anlarında devletlerin operasyonel kontrolünü riske atabilecektir. Çin’in YZ kapasitesinin özel sektör üzerinden küresel veri akışlarını kontrol edebilme ihtimali ya da Amerikan veri merkezlerinin Çin yapımı bileşenlere bağımlılığı gibi örnekler, bu kırılganlığın somut göstergeleri olarak öne çıkmaktadır. Bu çerçevede, gelecekte devletler kendi YZ ekosistemlerini inşa etme yarışına girecek; ancak bu süreç, maliyetli ve zaman alıcı olacağı için kısa vadede özel sektör hâkimiyeti sürecektir.

Gelecekte istihbarat savaşlarının yapısının köklü biçimde değişmesi beklenmektedir. Stratejik bilgi ifşası uygulamaları, yalnızca büyük güçlerin değil, özel şirketlerin ve hatta devlet destekli özel istihbarat ağlarının elinde etkin bir dış politika aracı hâline gelecektir. Japonya’nın Ukrayna’ya sunduğu uydu verileri veya ABD-İngiltere’nin Rusya’ya yönelik önleyici bilgi açıklamaları, gelecekte bilgi savaşının merkezine yerleşecek ve istihbarat diplomasisinin ana unsurlarını oluşturacaktır. Ancak özel şirketlerin bu sürece aktif katılımı, stratejik bilginin ticarileşmesi ve manipülasyona daha açık hâle gelmesi gibi yeni riskleri doğuracağı öngörülebilir. Devletlerin bilgi kaynaklarının kontrolünü tamamen kaybetmemeleri için hem özel sektörle ilişkilerini yeniden tanımlamaları hem de bağımsız istihbarat kapasitelerini koruyacak hibrit modeller geliştirmeleri kaçınılmaz olabilir. Aksi hâlde, uluslararası sistemde bilgi akışını yöneten aktörler yalnızca devletler değil, yarı bağımsız ve denetimi zor küresel şirket ağları olacaktır.

Gelinen noktada, uluslararası güvenlik ve istihbarat yapısı, özel güvenlik ve istihbarat şirketlerinin yarı devletleştiği, devlet-özel sektör sınırlarının bulanıklaştığı hibrit bir düzene dönüşmüştür. Devletlerin bu aktörlere artan bağımlılığı, denetimsizlik, etik aşınma ve teknoloji bağımlılığı gibi yeni güvenlik riskleri doğurmuştur. YZ destekli bilgi savaşlarının güç kazanması, ulusal güvenlikte yapısal kırılganlıkları derinleştirmektedir. Bu ortamda devletlerin, bağımsız kapasitelerini güçlendirmeleri ve özel aktörlerle ilişkilerini stratejik denge içinde yeniden tanımlamaları kaçınılmazdır.


[1] “Chislennost Sotrudnikov CHVK v Irake i Afganistane na Kontrakte Pentagona Rastet”, Live Journal, https://bmpd.livejournal.com/1867626.html, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[2] “‘Voyevat Cherez Posrednikov’: kak Krupneyshaya Britanskaya CHVK Prevratilas v Kvazigosudarstvo s Armiyey i Tyurmami”, RT, https://russian.rt.com/world/article/1469123-voennaya-kampaniya-britaniya-ssha-armiya-tyurma, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[3] Zak Thomas-Akoo, “Mystery Entity Behind Evolution Illegal Markets Report Unmasked”, Next.io, https://next.io/news/casino/israeli-private-intelligence-firm-black-cube-behind-evolution-illegal-markets-report, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[4] Lee Morgenbesser, “How ICE is Becoming a Secret Police Force Under the Trump Administration”, The Conversation, https://theconversation.com/how-ice-is-becoming-a-secret-police-force-under-the-trump-administration-255019, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[5] “New Federal Agency Policies and Protocols for Artificial Intelligence Utilization and Procurement Can Provide Useful Guidance for Private Entities”, Epstein Becker Green, https://www.workforcebulletin.com/new-federal-agency-policies-and-protocols-for-artificial-intelligence-utilization-and-procurement-can-provide-useful-guidance-for-private-entities, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[6] Billy Perrigo, “Exclusive: Every AI Datacenter Is Vulnerable to Chinese Espionage, Report Says”, Time, https://time.com/7279123/ai-datacenter-superintelligence-china-trump-report, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[7] “Alibaba Unveils Advanced Qwen 3 AI as Chinese Tech Rivalry İntensifies”, Reuters, https://www.reuters.com/business/media-telecom/alibaba-unveils-advanced-qwen-3-ai-chinese-tech-rivalry-intensifies-2025-04-29, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[8] “Yaponiya Soglasilas Predostavlyat Ukraine Razvedyvatelnyye Dannyye so Sputnikov — SMI”, New Voice, https://nv.ua/ukraine/events/razvedka-ukrainy-yaponiya-soglasilas-predostavlyat-gur-razvedyvatelnye-dannye-so-sputnikov-50508225.html, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

[9] Adam Jawor, “Strategiczne Ujawnianie İnformacji Wywiadowczych. Nowe Narzędzie w Dyplomacji?” InfoSecurity24, https://infosecurity24.pl/sluzby-specjalne/strategiczne-ujawnianie-informacji-wywiadowczych-nowe-narzedzie-w-dyplomacji, (Erişim Tarihi: 29.04.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler