Bolivya’da tarihinin son yirmi yılına damga vuran Sosyalizme Doğru Hareket (MAS), ciddi bir siyasi çözülme süreciyle karşı karşıya kalmıştır. Ülkenin en büyük demografik çoğunluğunu oluşturan yerli halkların, özellikle Aymara ve Quechua topluluklarının, MAS’a olan desteğini giderek çekmesi, Bolivya siyasetinde kimlik temelli mobilizasyonun yerini ekonomik gerçekçiliğe bıraktığını göstermektedir. Bu dönüşüm sadece bir seçmen tercihi değişikliği değil, aynı zamanda Latin Amerika’nın yerli hareketleri açısından da yapısal bir kırılmaya işaret etmektedir.
Evo Morales’in 2006 yılında başkan seçilmesi, yalnızca Bolivya için değil, kıta genelinde yerli kimliğin devlet yönetimine yansıması bakımından tarihsel bir dönüm noktasıdır. Morales’in Aymara kökenli oluşu, Tiwanaku’daki geleneksel törenle başkanlık yetkisini sembolik olarak alması ve “yerli halklar çağı” söylemi, MAS’ı uzun yıllar boyunca bu kesimlerin doğal temsilcisi konumuna yerleştirmiştir.[i] Morales döneminde yerli halkların görünürlüğü artarken, anayasal düzeyde tanınmaları ve bazı haklara kavuşmaları sağlanmıştır.
Ancak 2011 yılında Amazon Bölgesi’ndeki yerli topraklardan geçmesi planlanan otoyol projesiyle başlayan protestolar, Morales ve MAS arasındaki ilk kırılmaları işaret etmiştir. Yerli topluluklar, çevresel ve kültürel haklarının çiğnendiğini düşünerek MAS hükümetine karşı tavır almaya başlamıştır. Bu süreç, Morales’in 2019 yılında anayasal sınırları zorlayarak dördüncü dönem için aday olmaya çalışması ve sonrasında patlayan siyasi krizle daha da derinleşmiştir.
Bugün MAS’ın karşı karşıya olduğu seçmen tepkisinin temelinde artık kimlik değil, ekonomik beklentilerin yattığını söylemek mümkündür. Ülke, 1980’lerden bu yana en ağır ekonomik krizle mücadele etmektedir. Doğalgaz ihracatının düşmesi, döviz kıtlığı, resmi kura rağmen siyah piyasada hızla değer kaybeden boliviano ve 40 yılın zirvesindeki enflasyon, özellikle şehirli ve orta sınıfa yükselen yerli seçmenleri doğrudan etkilemektedir.
Bu dönüşümün dikkat çekici örneklerinden biri, kamuoyunda yerli hakları ve sosyal hizmet talepleri konularında aktif görüş bildiren Aymara kökenli düşünce üreticisi Sayuri Loza’dır. Bolivya siyasetinin sembolik figürlerinden Remedios Loza’nın kızı olan Loza, kimlik temelli siyasetin artık belirleyici bir faktör olmaktan çıktığını vurgulamakta ve sağlık, eğitimle istihdam güvencesi gibi temel sosyal ihtiyaçların karşılanamamasını oy tercihinde belirleyici unsur olarak öne çıkarmaktadır. Benzer şekilde Quechua dili ve kültürünü kamusal alanda görünür kılmaya çalışan genç öğretmen ve girişimci Lirio Fuertes, MAS’ın yerli kimliğini siyasal retorikte araçsallaştırdığını ancak bu söylemin kamusal hizmetlere dönüşmediğini ifade etmektedir. Fuertes’e göre Morales ve onunla özdeşleşmiş siyasi yapı, zamanla yerli kimliğini “yolsuzluk” ve “otoriterlik” gibi olumsuz çağrışımlarla ilişkilendirilir hâle getirmiş ve bu durum halk nezdinde ciddi bir meşruiyet kaybına neden olmuştur.[ii]
Bolivya siyasetinin sadece bir parti değişiminden değil, aynı zamanda köklü bir paradigmadan sapmakta olduğu söylenebilir. “Kimlik oyu”nun yerini “cüzdan oyu”na bırakması hem MAS’ı hem de onu taklit etmeye çalışan diğer partileri zorlamaktadır.
Renzo Abruzzese gibi Bolivyalı sosyologların da dikkat çektiği üzere, ülkede giderek genişleyen bir yerli orta sınıf profili oluşmuş durumdadır. Bu kesim, geleneksel sembollerden çok ekonomik istikrar, sosyal hizmetler ve kurumsal güvenilirlik talep etmektedir. Artık yerli kimlik yalnızca kültürel değil, sınıfsal bir düzeyde yeniden tanımlanmaktadır. Özellikle 35 yaş altı seçmenlerin büyük bölümü, Morales ve Arce dışında bir yönetim tecrübesi görmemiş olması nedeniyle değişim talebini daha güçlü şekilde dile getirmektedir.
Ancak bu seçmenler, sağcı muhalefete de tam anlamıyla yönelmiş değildir. Adayların yerli seçmenin kitlesel desteğini alması artık kimlik vurgusuyla mümkün görünmemektedir. Adaylar için asıl belirleyici unsurun, ekonomik istikrara ve kamu hizmetlerine dair inandırıcı politikalar geliştirebilmek olacağı açıktır.
Bu durum, sadece Bolivya özelinde değil, Latin Amerika genelinde de önemli bir kırılmayı temsil etmektedir. Yerli kimliğin siyasette mobilize edici bir unsur olarak önemini yitirmesi değilse bile, daha rasyonel ve sonuç odaklı taleplerle iç içe geçmesi söz konusudur. Kimlik artık başlı başına bir meşruiyet kaynağı olmaktan çok, sosyal haklar ve ekonomik refahla birlikte değerlendirilen bir bileşene dönüşmektedir.
Yerli kimlik artık sadece köy meclislerinde ya da törenlerde değil, sosyal medyada da şekillenmektedir. Bu dijitalleşme, genç seçmenin hem daha talepkâr hem de daha eleştirel olmasına yol açarken, geçmişte sembolik temsille yetinen seçmen profili yerini hak temelli sorgulamalara dayanan daha bilinçli bir seçmen tabanına bırakmaktadır. Böyle bir ortamda, kimliği yalnızca bir simge olarak kullanan partilerin sürdürülebilir bir meşruiyet yaratması giderek zorlaşmaktadır.
Bolivya örneği, kimlik siyasetinin sınırlarına ve yerli halkların taleplerindeki evrime işaret etmektedir. Artık semboller, bayraklar, kültürel temsiller ve geçmişin kahramanları yeterli değildir. Eğitim, sağlık, gelir güvencesi gibi somut talepler, yerli seçmenlerin oy tercihinde çok daha belirleyici bir rol oynamaktadır. MAS, bu dönüşüme adapte olamazsa sadece iktidarı değil, temsil iddiasını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
[i] Machicao, Monica ve Lucinda Elliott, “Bolivia’s Socialists Lose Support of the Aymara, Once Their Base”, Reuters, www.reuters.com/world/americas/bolivias-socialists-lose-support-aymara-once-their-base-2025-08-07/, (Erişim Tarihi: 10.08.2025).
[ii] Aynı yer.