Ermenistan’ın Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecini başlatması, Güney Kafkasya’daki jeopolitik yapı üzerinde ciddi dalgalanmalara yol açabilir. Konuyla ilgili olarak 26 Mart 2025 tarihinde Ermeni Parlamentosu tarafından 64 lehte oyla kabul edilen yasa, 4 Nisan 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Vahagn Haçaturyan tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.[1] Her ne kadar bu yasa doğrudan bir üyelik başvurusunu ifade etmese de sürecin politik yönelimi bakımından simgesel önemi büyüktür.
Bu gelişme, yalnızca bir dış politika tercihi değil, aynı zamanda bölgesel güvenlik politikasını ve ekonomik ilişkiler ağını yeniden kurgulama çabasıdır. Moskova, bu hamleyi kendi nüfuz alanında stratejik bir sapma olarak değerlendirmektedir. Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksey Overçuk, Erivan’ın AB’yle entegrasyon sürecine girmesi durumunda, iki ülke arasındaki ekonomik bağların yeniden değerlendirilmesi gerektiğini açıklamıştır.[2] Bu açıklama, ekonomik baskı ve yaptırım tehditlerinin dolaylı sinyallerini vermekte; Ermenistan’ın dış politika bağımsızlığına yönelik potansiyel maliyetleri ortaya koymaktadır.
Benzer şekilde Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova da ilişkilerin “geleneksel dostane” yapısının korunmasından yana olduklarını ifade etmiş; ancak Erivan’ın attığı adımların bu yapıyı riske atabileceğini ima etmiştir.[3] Kremlin’in bu noktada doğrudan çatışma yerine yumuşak güç unsurlarını devreye soktuğu gözlemlenmektedir. Bu araçlar arasında enerji politikaları, medya kampanyaları ve diplomatik baskı öne çıkmaktadır.
Rusya’nın temel endişesi, Ermenistan’ın Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) ile olan bağlarının zayıflamasıdır. AB’yle derin entegrasyon süreci, bu kurumlarla olan kurumsal bağlılığı sorgulatmakta; Moskova’nın çoklu ittifak modeline kapalı yaklaşımının altını çizmektedir.
2020 Karabağ Savaşı sonrasında Moskova’nın Ermenistan’a yönelik yetersiz askeri desteği, ülkede Rusya’nın güvenilirliği konusunda derin bir sorgulama başlatmıştır. Toplumda ve siyasal elitlerde oluşan bu güven bunalımı, Ermenistan’ın dış politikasında Batı eksenli bir yönelimi tetiklemiştir. Bu yönelimin temelinde hem güvenlik hem de ekonomik bağımsızlık arayışı yer almaktadır.
Mayıs 2025 tarihine gelindiğinde Ermenistan’ın AB yönelimi, yalnızca diplomatik düzlemde değil; askeri ve savunma politikalarında da yapısal dönüşümler yaratmıştır. Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, ülkenin savunma ithalatında tek kaynağa olan bağımlılığın %95 oranında azaltıldığını belirtmiştir.[4] Bu açıklama, Rus savunma sanayii bağımlılığının sona erdirildiği anlamına gelmekte; Ermenistan’ın savunma mimarisinde Batı’ya açılım stratejisine girdiğini göstermektedir.
Bu dönüşüm, yalnızca tedarik çeşitliliği değil; aynı zamanda uzun vadeli stratejik yeniden konumlanmanın da parçasıdır. Ermenistan’ın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’yle (NATO) ortak tatbikatlara katılması, Avrupa standartlarında savunma reformlarına yönelmesi, ayrıca Fransa ve Almanya gibi ülkelerle savunma ortaklıkları kurması olasıdır. Aynı zamanda bu gelişme, yerli savunma sanayisinin Batı’ya entegre edilmesine zemin hazırlayabilir.
Ermenistan’ın savunma doktrininde köklü bir dönüşüm yaşanması, ülkenin güvenlik mimarisini Rusya merkezli yapıların dışına taşıma eğilimini hızlandırabilir. Özellikle Avrupa Savunma Ajansı ve NATO ile teknik işbirliklerinin kurumsallaşması, Batılı askeri standartların yerleşmesine katkı sunacaktır. Bu süreçte, savunma kapasitesinin modernizasyonu amacıyla Batı’dan alınacak hibeler, askeri eğitim programları ve teknoloji transferi gibi araçların kullanılması gündeme gelebilir.
Ancak bu yeni eksen, beraberinde riskleri de barındırmaktadır. Rusya’nın Ermenistan’daki askeri varlığı zayıflayabilir. Bu da Moskova’nın sınır hattında yeni gerginlikler çıkarmasına yol açabilir. Ayrıca Tahran yönetimi de Ermenistan’ın Batı savunma sistemlerine entegre olmasından rahatsızlık duyabilir. Bu bağlamda Rusya’nın Güney Kafkasya’daki nüfuzunu yeniden tesis etmek amacıyla enerji bağımlılığı, ticari kısıtlamalar, medya araçları ve diaspora üzerinden yumuşak güç stratejileriyle Ermenistan üzerindeki baskıyı artırması mümkün görünmektedir. Kremlin, sınır bölgelerinde kontrollü istikrarsızlık yaratarak AB’yle yakınlaşma sürecini sekteye uğratmaya çalışabilir.
Avrupa Parlamentosu, Ermenistan’ın reform girişimini olumlu karşılamakla birlikte resmi başvurunun henüz yapılmamış olması nedeniyle sürecin uzun vadeli olacağını belirtmektedir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Parlamento Başkanı Annita Demetriou ise Azerbaycan’la barışın AB süreci için kilit olduğunu vurgulamıştır.[5] Ermenistan’ın AB’ye entegrasyon süreci, ülke iç siyasetinde Batı yanlısı aktörlerin güçlenmesine neden olmaktadır. Demokratik reform talepleri siyasetin merkezine yerleşmekte; otoriter eğilimlere karşı toplumsal direnç alanları gelişmektedir. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlar, artan şekilde siyasal söylemin parçası haline gelmektedir.
Bu gelişmelerin uzun vadede Ermenistan’da kurumsal dönüşümü hızlandırması ve ülkenin Avrupa değerleriyle daha güçlü uyum göstermesine olanak tanıması beklenmektedir. Özellikle kamu kurumlarında yolsuzlukla mücadele, yargı bağımsızlığının tesis edilmesi ve sivil toplumun güçlendirilmesi yönündeki politikaların, AB’yle bütünleşme sürecinin hızını belirlemede önemli bir rol oynayacağı düşünülmektedir. Bununla birlikte Azerbaycan’la yaşanabilecek yeni sınır gerilimleri veya bölgesel güvenlik tehditleri, sürecin kırılganlığını artırabilir. Bu bağlamda Brüksel’in Ermenistan’a sunacağı ekonomik ve siyasi destek paketlerinin sürekliliği, reformist aktörlerin elini güçlendirecektir.
Moskova bu süreci durdurmak adına enerji bağımlılığı, diaspora üzerinden yumuşak güç stratejileri ve ticari kısıtlamalar gibi dolaylı yöntemleri devreye sokabilir. Kremlin, enerji fiyatlarını manipüle ederek ekonomik baskıyı arttırabilir; yurtdışındaki Ermeni diasporası üzerinden kamuoyu oluşturma kampanyaları yürütecek enformasyon stratejilerine başvurabilir. Ayrıca Rusya’nın önde gelen medya organları aracılığıyla Ermenistan iç siyasetine yönelik dezenformasyon faaliyetleri, toplumsal kutuplaşmayı kışkanabilir. Bu stratejiler, Erivan’ı AB yolundan caydırma amacı taşımakta ve jeoekonomik baskılar yoluyla etkili olmaya çalışmaktadır.
Sonuç olarak Ermenistan’ın AB yönelimi, kısa vadede sembolik olsa da orta ve uzun vadede Güney Kafkasya’daki güç dengelerini derinden etkileyecek bir stratejik eksen değişimine işaret etmektedir. Bu sürecin geleceği hem Ermenistan’ın reform kararlılığına hem de AB’nin sunacağı teknik ve siyasi desteğin sürekliliğine bağlıdır. Aynı zamanda Azerbaycan’la kalıcı bir barış tesis edilmeden bu entegrasyonun tam anlamıyla siyasi meşruluk kazanması mümkün görünmemektedir.
[1] “Armenia adopts law to launch EU accession process”, Politico, https://www.politico.eu/article/armenia-adopts-law-launch-european-union-accession-process/, (Erişim Tarihi: 20.05.2025).
[2] “Russia to build power plant in Armenia with investment of $1.2 bln”, TASS, https://tass.com/economy/1934845, (Erişim Tarihi: 20.05.2025).
[3] “Russia says Armenia risking ‘irreparable’ damage to ties”, Azatutyun, https://www.azatutyun.am/a/32860300.html, (Erişim Tarihi: 20.05.2025).
[4] “FM Mirzoyan says Armenia will pursue EU membership step by step”, Armenpress, https://armenpress.am/en/article/1220159, (Erişim Tarihi: 20.05.2025).
[5] “President of Armenia signs law on launching EU accession process”, Armenpress, https://armenpress.am/en/article/1220006, (Erişim Tarihi: 20.05.2025).