Güney Kafkasya’da son dönemde yaşanan gelişmeler, yalnızca Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde değil, aynı zamanda bölgesel güç dengelerinde de köklü bir dönüşümün habercisidir. Uzun yıllardır Rusya’nın mutlak nüfuzu altında şekillenen bu coğrafya, artık bölgesel aktörlerin kendi inisiyatiflerini geliştirdiği, dış arabuluculara mesafeli bir diplomasi anlayışına yönelmektedir. Bu eğilimin en güncel ve sembolik örneği, 2025 başında Abu Dabi’de gerçekleştirilen ve herhangi bir üçüncü tarafın yer almadığı Aliyev-Paşinyan görüşmesidir. Bu toplantıda sınır belirleme ve ulaşım hatları gibi teknik meselelerin ele alınmasının ötesinde görüşmenin yapıldığı formatın kendisi, “Rusya’sız bir Güney Kafkasya” tasavvurunun somutlaştığı bir dönüm noktası olmuştur.[1]
Bu görüşmede, tarafların sınır belirleme komisyonlarına teknik düzeyde çalışma talimatı vermesi ve ikili görüşmeleri en verimli çözüm formatı olarak tanımlamaları, pratik çıkarların tarihî ihtilafların önüne geçtiğini göstermektedir. Ne var ki 3 Mart 2025 tarihinde Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın barış antlaşması metninin hazırlandığını duyurmasına rağmen kamuoyuna açıklanmamış olması; Paşinyan’ın muhalifleri tarafından “teslimiyet” ile suçlanması, barış sürecinin içsel kırılganlığını gözler önüne sermektedir.[2] Ermenistan’daki bu siyasî direniş, yalnızca bir dış politika tartışması değil, aynı zamanda ülkenin Batı’ya yönelişi ile Rusya’ya bağımlılığı arasındaki gerilimin yansımasıdır.
Bu gelişmelerin Rusya açısından anlamı, yalnızca tarafların kendisinden uzaklaşması değil, aynı zamanda bölgedeki klasik denetim mekanizmalarının işlevsizleşmesidir. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un 10 Temmuz 2025 tarihindeki açıklamasında, Ermenistan ile Azerbaycan arasında imzalanacak barış antlaşmasının istikrar getireceği ve Moskova’nın bu süreci desteklediği vurgusu, aslında dışlanma korkusunun ve yeniden diplomatik pozisyon elde etme çabasının bir ifadesidir.[3] Artık Rusya, Güney Kafkasya’da bir aktör değil, sürece sonradan eklemlenmeye çalışan bir dış gözlemci konumuna gerilemektedir.
Bu gerileme süreci, sadece diplomasi düzeyinde değil, askerî sahada da kendini göstermektedir. Ukrayna Askerî İstihbarat Servisi’nin 5 Temmuz 2025 tarihinde açıkladığı üzere, Rusya’nın Gümrü Üssü’ne yeni personel sevk etmesi, Moskova’nın Güney Kafkasya’daki nüfuzunu yeniden tesis etmeye yönelik stratejik bir girişim olarak yorumlanmaktadır.[4] Ancak bu iddialar Ermenistan tarafından hızla yalanlanmış ve topraklarının komşularına karşı kullanılmasına izin verilmeyeceği açıklaması ileri sürülmüştür.[5] Bu açıklama, Erivan’ın Moskova’dan uzaklaşmakta olduğunu ve savunma işbirliğini Hindistan gibi yeni ortaklara yönelttiğini gösteren başka bir işaret olarak öne çıkmaktadır.[6] Bu da Ermenistan’ın güvenlik mimarisinde köklü bir eksen değişimi arayışı içinde olduğunu göstermektedir.
Buna karşılık Azerbaycan tarafı, Rusya’yla olan ilişkilerini daha doğrudan ve sert biçimde yeniden tanımlamaktadır. Yekaterinburg’da iki Azerbaycan vatandaşının gözaltında ölümü, Bakü’nün Rusya’ya karşı doğrudan tepki vermesine neden olmuş; Sputnik ofisi basılmış, çalışanları kamuoyu önünde gözaltına alınmış ve Rus vatandaşlarına yönelik belge kontrolleri artırılmıştır. 2024 yılında Rusya’nın Azerbaycan’a ait bir sivil uçağı düşürmesi sonrası Putin’in özür dilemek zorunda kalması, Azerbaycan’ın diplomatik anlamda artık pasif değil, meydan okuyan bir aktör hâline geldiğini göstermektedir.[7] Azerbaycan hükûmeti bu yeni dönemde, iç kamuoyuna bağımsızlık vurgusu yaparken; dışarıya ise bölgeselcilikle uyumlu, doğu-batı ekseninde stratejik bir geçiş güzergâhı olarak konumlanan, Batı’yla entegrasyona açık, esnek ve pragmatik bir aktör imajı sunmaktadır.
Bu bağlamda Azerbaycan’daki muhalefetin de devreye girerek 22 Şubat 2022 tarihli Rusya-Azerbaycan müttefiklik bildirgesinin iptalini ve AB ile entegrasyon talebini dile getirmesi, yalnızca bir dış politika tercihi değil, aynı zamanda bir rejim vizyonu değişikliğinin sinyalidir. Ali Kerimli’nin işaret ettiği gibi, artık Ermenistan ve Azerbaycan halkları, yüzyıllardır Moskova tarafından karşı karşıya getirilmeyi reddetmekte; barışçıl bir gelecek için Rusya’nın ötesinde çözüm arayışlarını önceliklendirmektedir.[8]
Rusya, bu kırılmayı önlemek amacıyla daha büyük ölçekli bölgesel girişimleri yeniden gündeme taşımaktadır. Dışişleri Bakanlığı 4. BDT Ülkeleri Dairesi Başkan Yardımcısı Dmitri Masyuk’un Pyatigorsk’ta yaptığı açıklamada, Güney Kafkasya’nın bir çatışma alanına dönüşmemesi gerektiği vurgulanmış ve bölgedeki ülkelerle “manevî değerlere” dayalı işbirliğinin sürdürülmesi gerektiği ifade edilmiştir.[9] Masyuk’un sözleri, Rusya’nın geçmişteki sözde “büyük ağabey” rolünden daha yumuşak, sözde eşitlikçi bir diplomasi söylemine evrilmeye çalıştığını göstermektedir. Ancak bu geçişin sahadaki gerçekliklerle örtüşmediği açıktır.
Bu kapsamda gündeme getirilen “3+3” formatı, Rusya’nın Güney Kafkasya üzerindeki kontrolünü çok taraflılaştırarak koruma arzusunun yansımasıdır. Azerbaycan ve Türkiye tarafından 2020 sonunda önerilen bu format, Rusya, İran ve Ermenistan’ın katılımıyla bugüne dek Moskova, Tahran ve İstanbul’da toplantılar gerçekleştirmiştir. Ancak Gürcistan hâlen bu sürece mesafeli durmakla birlikte Moskova, bu bağlamda Gürcü Rüyası Partisi (GRP) hükûmeti için “kapılar açık” mesajını verdiği görülmektedir.[10] Bu format, teorik olarak bölge içi koordinasyonu artırma potansiyeli taşısa da pratikte Gürcistan gibi Doğu-Batı dengesiyle uyumlu ilişkiler yürüten, ulusal çıkarlarını önceleyen ve topraklarının önemli bir kısmı 1990’lardan ve özellikle 2008’den bu yana işgal altında bulunan ülkelerin çekinceleri nedeniyle sınırlı etki üretmektedir. Gürcistan özelinde ise toplumun tarihsel hafızasında yer alan Rusya karşıtlığı,[11] bu formata yönelik mesafeli tutumun toplumsal zeminini pekiştirmektedir.
Tüm bu gelişmelerin ışığında Ermenistan’ın “Barış Kavşağı” projesi, Rusya’nın Zengezur Koridoru üzerindeki stratejik baskılarına karşı geliştirilmiş yeni bir ulaşım ve diplomasi girişimi olarak dikkat çekmektedir. Bu proje sadece alternatif bir ulaştırma planı değil, aynı zamanda Rus etkisini bertaraf etmeye yönelik bir jeopolitik karşı hamledir. ABD’nin özel güvenlik şirketleri vasıtasıyla ve Türkiye’nin bölgesel güvenlik garantörlüğüyle sürece müdahil olması, Güney Kafkasya’nın uluslararası güç rekabetinde yeniden konumlandığını göstermektedir.
Azerbaycan’ın son dönemde izlediği çok yönlü ve kontrollü dış politika, onu Rusya–Ermenistan–Azerbaycan üçgeninde göreli olarak daha avantajlı bir konuma taşımıştır. Karabağ üzerindeki askerî ve idarî kontrolünü pekiştirmesi, Bakü’nün sahadaki güç dengesini belirleyen aktör hâline gelmesini sağlamış; bu durum diplomatik müzakerelere yansıyarak Azerbaycan hükûmetinin şart koyan ve yön veren bir tutum geliştirmesine imkân tanımıştır. Ermenistan’ın ise 2020 sonrası gelişmeler karşısında stratejik belirsizlik yaşaması hem iç siyasal kırılganlığı hem de dış bağımlılığı artırmıştır. Paşinyan hükûmetinin barış arayışına rağmen iç kamuoyunun ikna edilememesi, sürecin zamana yayılmasına neden olurken; Azerbaycan kamuoyunda süreci yöneten ve inisiyatif alan bir liderlik algısı oluşmuştur. Diğer yandan Bakü’nün Moskova’ya karşı geliştirdiği tepki dili ve alternatif güvenlik-siyasî ortaklıklara yönelmesi, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki mutlak belirleyiciliğini sorgulatacak bir yeni denge arayışının somut göstergesi olmuştur.
Bu avantajlı tabloya rağmen Azerbaycan açısından önümüzdeki dönemde riskli olabilecek başlıca alan, Rusya’yla ilişkilerin tamamen kopmadan yönetilmesi gerekliliğidir. Her ne kadar Bakü, medya operasyonları ve kamuoyu yönlendirmeleriyle Moskova’ya açık bir meydan okuma sergilemiş olsa da iki ülke arasındaki ekonomik, güvenlik ve bölgesel enerji dengeleri hâlen karşılıklı bağımlılık üretmektedir. Ermenistan tarafı ise Rusya’ya olan bağımlılığını azaltma gayretiyle Hindistan gibi yeni aktörlere yönelmekte; ancak bu yönelim henüz sürdürülebilir ve kurumsallaşmış bir dış politika ekseni yaratmış değildir. Bu koşullar altında Azerbaycan’ın askerî başarı ve diplomatik özerklik zemininde kurduğu pozisyonunu koruyabilmesi hem Ermenistan’la doğrudan müzakereleri hem de Rusya’yla ihtiyatlı bir mesafeyi aynı anda sürdürebilmesine bağlıdır. Aksi hâlde bölgede yeniden yükselmesi muhtemel baskıcı hamleler, kırılgan dengeleri zorlayabilir ve mevcut kazanımların sürdürülebilirliğini riske atabilir.
Bu çerçevede Ermenistan’ın Rusya güdümündeki askerî ittifaklardan uzaklaşarak Hindistan gibi alternatif aktörlerle savunma ilişkileri kurması, Azerbaycan’ın ise çok taraflı diplomasi yoluyla Türkiye başta olmak üzere bölgesel aktörlerle paralel diyaloglar yürütmesi, Güney Kafkasya’da yeni bir barış mimarisinin mümkün olduğunu göstermektedir. Bu yeni denklemin kalıcılığı ise tarafların kendi çıkarlarını sıfır toplamlı bir mantıkla değil, karşılıklı kazanıma dayalı bir anlayışla tanımlayıp sürdürebilmelerine bağlıdır. Rusya’nın dışlandığı bu barış arayışı, her iki ülke için de yalnızca bir dış politika tercihi değil, aynı zamanda bağımsız devlet olma iddiasının en somut sınavıdır.
[1] “V Abu-Dabi Nachalis Peregovory Pashinyana i Aliyeva”, Nasha Niva, https://nashaniva.com/ru/372087, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[2] “Pashinyan i Aliyev Prinyali Sovmestnoye Zayavleniye po Itogam Dvustoronnikh Peregovorov”, TASS, https://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/24482357, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[3] “Peskov: Mir Mezhdu Armeniyey i Azerbaydzhanom Privneset na Kavkaz Predskazuyemost’”, TASS, https://tass.ru/politika/24480913, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[4] Holovne Upravlinnya Rozvidky MO Ukrayiny, “Moskva Rozshyryuye Viyskovu Prysutnist u Virmeniyi na Tli Zahostrennya Vidnosyn iz Azerbaydzhanom”, Telegram, https://t.me/DIUkraine/6372, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[5] Kateryna Hodunova, “Yerevan denies Ukraine’s report on Russia increasing military footprint in Armenia”, The Kyiv Independent, https://kyivindependent.com/armenia-denies-ukraines-intelligence-reports-on-russias-operations-at-military-base-on-its-soil-06-2025/, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[6] “Armenia Turns to India for Arms Amid Growing Rift With Russia”, United24 Media, https://united24media.com/latest-news/armenia-turns-to-india-for-arms-amid-growing-rift-with-russia-8374, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[7] Bashir Kitchaev, “Why Is Azerbaijan Ramping Up Tensions With Russia?”, Carnegie Politika, https://carnegieendowment.org/russia-eurasia/politika/2025/07/azerbaijan-russia-arguments?lang=en, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[8] Anton Filippov, “Why the South Caucasus Became Russia’s New Target and What Could Stop It”, European Pravda, https://www.eurointegration.com.ua/eng/news/2025/07/8/7215448/, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[9] “MID: RF Vazhno ne Dopustit Prevrashcheniya Yuzhnogo Kavkaza v Arenu Protivostoyaniya”, TASS, https://tass.ru/politika/24400623, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[10] “Rossiya Schitayet Format ‘3+3’ Odnim iz Opornykh Elementov Yevraziyskoy Bezopasnosti”, TASS, https://tass.ru/politika/24400293, (Erişim Tarihi: 11.07.2025).
[11] Burada Gürcistan’daki toplumsal dinamikler bağlamında “Rus düşmanlığı” veya “Rusya karşıtlığı” eğilimi belirleyici bir unsurdur.