Analiz

Hindistan’ın ŞİÖ’deki Rolü ve İşbirliğinin Sınırları

Hindistan, birtakım jeopolitik hesaplamalar nedeniyle ŞİÖ üyesi devletlerle sınırlı işbirlikleri geliştirebilmektedir.
Hindistan, Asya’da jeopolitik olarak neredeyse birçok ülkeyle “jeopolitik çatışma” yaşayabilecek potansiyele sahiptir.
Bölgesel aktörlerin kendi içlerindeki çıkar çatışmaları, çok kutuplu dünyanın inşasını geciktirmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2017 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) genişlemeye giderek bünyesine Pakistan ve Hindistan’ı katması, örgütün coğrafi sınırlarıyla birlikte politik nüfuzunun genişlemesine ve böylece potansiyel çıkar çatışmalarının fazlalaşmasına neden olmuştur. Bu genişleme, 2021 yılında İran ve 2024 yılında Belarus’un tam üyeliğiyle devam etmiş, fakat Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye gibi diyalog ortaklarının tam üyelikleri gündeme geldiğinde ŞİÖ’nün halen bazı sınırlılıklara sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu bağlamda Ermenistan’ın potansiyel ŞİÖ üyeliğinin Pakistan tarafından ve Azerbaycan’ın üyeliğinin ise Hindistan tarafından engellendiği ileri sürülmüştür.[i] Böylelikle örgüt, genişleyebileceği en büyük sınırlara ulaşmış olabilir. 

ŞİÖ’nün genişlemesi konusunda Rusya ve Çin, çoğunlukla ortak bir noktada buluşabilirlerken; farklı jeopolitik çıkar eksenlerine sahip Pakistan ve Hindistan gibi aktörlerin hemfikir olup karar verebilmeleri oldukça zordur. Bu durum, ŞİÖ’nün karar alma sürecinde sıkışmalara neden olmakta ve örgütün çıkarlarını da olumsuz etkileyebilmektedir. Günümüzde Ermenistan ve Azerbaycan’ın üyeliklerinde yaşanan zorlukların benzeri, ileride Nepal ve Sri Lanka’nın üyeliklerinde de gündeme gelebilir. Nitekim bu ülkelerin üyelikleri, Hindistan ve Çin’in çıkarlarının aynı noktada buluşmasıyla mümkün olabilecektir. Bu bağlamda ŞİÖ içerisinde, bilhassa Pakistan ve Hindistan arasındaki keskin çıkar çatışmasından kaynaklanan birtakım jeopolitik eksenlerin oluşabileceği görülmektedir. Bu yüzden Hindistan’ın dış politikadaki eksenlerini detaylı şekilde incelemekte fayda vardır.

Tarihte Bağlantısızlar Hareketi’nin kuruculuğunu yapan Hindistan, günümüz dış politikasında “stratejik özerklik” çerçevesinde herhangi bir eksene bağlı kalmadan hareket ettiğini savunmaktadır. Fakat Yeni Delhi’nin dış politika davranışları, “belirli” ülkelerden gelen işbirliği taleplerini reddetmek ve “bazı” ülkelere karşı cephe almak şeklinde ilerleyebilmektedir. Bu, uluslararası ilişkilerde “sıfır toplamlı oyun” mantalitesine uygun bir davranış biçimidir. Bu anlayışta, “karşı tarafın kazanımı, kendisi için kayıp” veya tam tersi olarak görülmektedir. Dolayısıyla burada, “kazan-kazan” anlayışının tam aksi bir anlayış söz konusudur. 

Uygulamada bakacak olursak, Hindistan, kuzey-güney yönlü ulaştırma koridorlarında Rusya, Ermenistan ve İran’la işbirliğine ağırlık verirken, yine bu doğrultuda Afganistan ve Orta Asya devletleriyle pozitif ilişkiler geliştirmeye çabalamaktadır. Doğu-batı yönlü koridorlarda ise Hindistan’ın en büyük itirazı, Çin-Pakistan Ekonomi Koridoru’na (CPEC) yöneliktir. Benzer şekilde Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) Orta Koridor bağlamında Hazar ve Güney Kafkasya’ya bağlanması (Zengezur Koridoru) ve aynı zamanda Güney Koridoru’ndan İran’a uzanması, Hindistan’ın çıkarlarına uygun düşmeyen diğer girişimlerdir. Buna CPEC’i Afganistan ve Orta Asya’ya bağlayan girişimler de eklenebilir. Dolayısıyla Hindistan, Asya’da jeopolitik olarak neredeyse birçok ülkeyle “jeopolitik çatışma” yaşayabilecek potansiyele sahiptir.    

Hindistan’ın ŞİÖ’de yer almak suretiyle ulaşmak istediği en önemli hedef, Fergana Vadisi, Afganistan ve Keşmir’den beslenebilen aşırılıkçı, ayrılıkçı ve terör gruplarının ortadan kaldırılması ve bunun için bölge ülkeleriyle işbirliğini ilerletebilmektir. Bu bağlamda Hindistan, ŞİÖ bünyesindeki “Bölgesel Anti-Terörizm Merkezi (RATS)” çerçevesinde yürütülen işbirliklerine, zirve toplantılarına ve en nihayetinde Keşmir kaynaklı güvenlik sorunlarının çözümüne büyük önem vermektedir. Fakat Hindistan, yukarıda bahsedilen jeopolitik hesaplamalar nedeniyle ŞİÖ üyesi devletlerle sınırlı işbirlikleri geliştirebilmektedir. Bu anlamda Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ŞİÖ zirvelerinde genellikle komşuları Pakistan ve Çin liderlerine karşı uzak görüntüler vermekte ve onlarla bir araya gelmekten kaçınmaktadır. Bu yüzdendir ki Modi’nin Çin’deki 2025 ŞİÖ Liderler Zirvesi’nde mevkidaşı Şi Cinping’le bir araya gelmesi, büyük şaşkınlıkla karşılanmıştır. Nitekim son iki yıldaki zirvelere bakıldığında Modi, 2024 yılında Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ŞİÖ Zirvesi’ne katılmamış ve onun yerine Dışişleri Bakanı düzeyinde katılım sağlanmıştı.

2023 yılında ise Hindistan, ilk kez ŞİÖ Zirvesi’ne ev sahipliği yapmış, ancak bu zirve sanal olarak gerçekleştiği için devlet başkanları yüz yüze bir araya gelmemiştir. Değişen jeopolitik koşullara göre ŞİÖ’ye katılım sağlayan veya sağlamayan Hindistan’ın bu tutumu, örgüt içerisindeki ahengin büyük oranda bozulmasına neden olmaktadır. 2027 yılındaki ŞİÖ Zirvesi’nin Pakistan’da olacağı konuşulurken;[ii] Modi’nin bu zirveye katılım sağlayıp sağlamayacağı yine merak konusu olacaktır.

Bir yandan Çin ve Rusya, ŞİÖ ve BRICS gibi örgütlerin genişlemesini desteklerken, diğer yandan bu genişleme süreçlerinde üyelerin çıkar çatışmaları gün yüzüne çıkmaktadır. Bölgesel örgüt niteliğindeki ŞİÖ’nün giderek küresel bir örgüte dönüşebilmesinin önünde yapısal-bürokratik ve jeopolitik engeller bulunmaktadır. Öncelikle örgütün kuruluş gayesi, bölgesel güvenlik sorunlarının çözümüne odaklanmaktadır. Sınır sorunlarının yanı sıra aşırılıkçı, ayrılıkçı ve terör gruplarının ortadan kaldırılması ve güvenlik sorunlarının çözümünde bölgesel işbirliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Bunun dışında Rusya ve Çin tarafından son yıllarda sıkça vurgulanan “güvenliğin küresel olarak ele alınması gerektiği” düşüncesi, henüz Asya ülkelerinde tam olarak kabul görmüş ve yerleşmiş bir düşünce değildir. Bu yaklaşımın bilhassa Pakistan ve Hindistan tarafından kabul görüp benimsenmesi ve uygulanması oldukça önemlidir. Çünkü Keşmir kaynaklı güvenlik sorunları, bir yandan küresel güvenlikle de yakından ilgilidir. 

Bölgesel-küresel güvenliği birlikte ele alan bu yaklaşımın bir parçası olarak İran ve Belarus gibi aktörlerin ŞİÖ’ye katılımı gerçekleşmiştir. Küreselleşen güvenlik anlayışı doğrultusunda diğer gözlemci veya diyalog ortağı ülkelerin ŞİÖ’ye tam üyelikleri de yeniden gündeme gelebilir. Gelecekte, örgüte muhtemel yeni üyeliklerin jeopolitik hesaplamalara sıkışıp kalması ve ŞİÖ’nün genişlemesinin durması muhtemeldir. Bu durumun yaşanmasında Hindistan’ın “sıfır toplamlı oyun” mantalitesini sürdürmelerinin etkisi büyük olacaktır. Küreselleşen dünyada “kazan-kazan” anlayışı giderek yaygınlık kazanırken ŞİÖ’nün jeopolitik güç rekabeti içerisinde sıkışıp kalması, Küresel Güney’in büyüyüp genişlemesini de yavaşlatmaktadır. Rusya ve Çin gibi büyük güçler, ŞİÖ’nün genişleyerek Küresel Güney’in bir parçası haline gelmesi için çabalarken; bölgesel aktörlerin kendi içlerindeki çıkar çatışmaları, çok kutuplu dünyanın inşasını geciktirmektedir. 


[i] “Azerbaijan claims Russia helped India block SCO membership bid”, OC Media, https://oc-media.org/azerbaijan-claims-russia-helped-india-block-sco-membership-bid/, (Erişim Tarihi: 16.09.2025).

[ii] “Pakistan to host next SCO summit in 2027, says Shehbaz Sharif”, India Today, https://www.indiatoday.in/world/story/pakistan-to-host-next-sco-summit-in-2027-says-shehbaz-sharif-glbs-2786572-2025-09-13, (Erişim Tarihi: 16.09.2025).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler