Analiz

Kafkasya’da Yeni Bir Diplomatik Hat: BAE’nin ECO Zirvesi Temasları

BAE’nin Hankendi ziyareti, Karabağ sonrası dönemde Güney Kafkasya’da yeni bir diplomatik eksenin inşa edildiğine işaret etmektedir.
EİT platformu üzerinden BAE’nin Orta Asya ve Türk Dünyası’yla bütünleşme stratejisi, çok kutuplu diplomasinin yükselişini yansıtmaktadır.
Karabağ’ın yeniden inşasında BAE’nin altyapı ve teknoloji yatırımları, bölgedeki güç dengesini ekonomi merkezli bir rekabete dönüştürebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

3 Temmuz 2025 tarihinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Sanayi ve İleri Teknoloji Bakanı, aynı zamanda COP28 Başkanı Sultan Ahmed El Cabir, Azerbaycan’ın Hankendi kentinde düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT/ECO) 17. Zirvesi’ne katılmak üzere ülkeye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir.[1] Fuzuli Uluslararası Havalimanı’nda Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı’nın Ağdam, Fuzuli ve Hocavend bölgelerinden sorumlu Özel Temsilci Yardımcısı Eldar Seyidov tarafından karşılanan El Cabir’in ziyareti, sadece zirveye katılım anlamı taşımamakta, aynı zamanda Güney Kafkasya’daki güç dengeleri açısından yeni bir diplomatik hattın oluşumuna işaret etmektedir.

BAE’nin Azerbaycan’a yönelik artan ilgisi, klasik Körfez diplomasisinin ötesinde stratejik ve çok katmanlı bir açılım olarak değerlendirilebilir. COP28 süreciyle küresel enerji ve iklim diplomasisinde daha görünür hale gelen BAE, bu görünürlüğü yalnızca çevre temelli forumlarda değil, aynı zamanda kalkınma, altyapı, sanayi ve enerji entegrasyonu gibi alanlarda da kullanmaya başlamıştır. Özellikle Güney Kafkasya’da Azerbaycan’la geliştirilen yeşil enerji projeleri, Karabağ sonrası yeniden yapılanma süreçlerine verilen destekler ve Zengezur Koridoru gibi projelere ilgi, BAE’nin bu bölgeyi yalnızca siyasi değil, ekonomik ve teknolojik olarak da yeniden konumlandırma çabasının parçası olarak okunabilir. El Cabir’in Hankendi’deki zirveye doğrudan katılması, Karabağ’ın statüsüne dair sembolik bir mesaj da taşımaktadır. Bu ziyaret, Azerbaycan’ın bölgedeki egemenliğini meşrulaştırma arzusunu desteklerken, BAE’nin dış politikasında çeşitlenen yönelimleri de gözler önüne sermektedir.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), başlangıçta İran, Türkiye ve Pakistan arasında ekonomik işbirliğini artırmak amacıyla kurulmuş olsa da zamanla Orta Asya, Kafkasya ve Güney Asya ülkelerinin katılımıyla daha geniş bir bölgesel platforma dönüşmüştür. Son yıllarda ise bu yapı, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (KYG), Rusya’nın Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve Batı’nın Orta Koridor politikaları arasında sıkışan ülkeler için alternatif diplomatik manevra alanları yaratmaktadır.

BAE’nin bu yapıya aktif katılım göstermesi, Orta Asya ve Güney Kafkasya’ya yönelik stratejik bir açılımın sinyali olarak değerlendirilebilir. Özellikle İran’la normalleşen ilişkiler, Türkiye’yle artan ekonomik entegrasyon ve Azerbaycan’la stratejik enerji ortaklığı, BAE’nin EİT içindeki potansiyel rolünü daha da güçlendirmektedir. Bu durum, Körfez ülkelerinin geleneksel etki alanlarının dışına çıkarak Avrasya’nın merkezine doğru yeni eksenler oluşturduğunu göstermektedir.

BAE son yıllarda sadece enerji ve finansman gücüyle değil, aynı zamanda altyapı, ileri teknoloji, dijital dönüşüm ve yeşil enerji alanlarında da güçlü bir aktör olarak öne çıkmaktadır. COP28 başkanlığının sağladığı prestij, bu teknik uzmanlık alanlarını yumuşak güç unsuru haline getirme fırsatı sunmuştur. Özellikle Karabağ’ın yeniden inşası bağlamında Azerbaycan’ın ihtiyaç duyduğu altyapı ve sürdürülebilir kalkınma yatırımlarında BAE’nin aktif rol alması, iki ülke ilişkilerinde “stratejik ortaklık” modeline geçişin önünü açabilir.

Zengezur Koridoru gibi büyük ölçekli projelere BAE’nin ilgisi, yalnızca ulaşım ve lojistik bağlantı açısından değil, aynı zamanda Güney Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan ticaret güzergâhlarında söz sahibi olma arzusunu da yansıtmaktadır. Bu projeler, BAE’nin Çin, Hindistan, Türkiye ve Avrupa’yla olan bağlantılarını çeşitlendirmesi açısından stratejik değer taşımaktadır.

BAE’nin Güney Kafkasya’daki diplomatik ve ekonomik faaliyetleri önümüzdeki dönemde artarak devam edecektir. Özellikle Azerbaycan’la yeşil enerji, dijital dönüşüm ve altyapı projeleri kapsamında daha somut işbirlikleri hayata geçirilecektir. Karabağ bölgesinde sembolik ve teknik düzeydeki bu angajmanlar, BAE’nin Orta Koridor eksenine stratejik katılımını pekiştirecektir.

EİT Zirvesi üzerinden inşa edilen bu çok taraflı diplomatik zemin, Körfez ülkeleri ile Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) arasındaki ilişkilerin de güçlenmesine katkı sağlayabilir. Türkiye, Azerbaycan ve BAE üçgeni üzerinden geliştirilecek bölgesel projeler, Orta Asya’da Çin ve Rusya’ya alternatif ekonomi ve lojistik modelleri oluşturabilir. Öte yandan İran ile BAE arasındaki yakınlaşma ve Azerbaycan ile İran arasındaki gerilimli denge, bu diplomatik adımların dikkatle yönetilmesini gerektirecektir. BAE, her iki tarafla ilişkilerini koruyarak arabulucu ya da dengeleyici bir aktör rolü üstlenebilir. Bu da ülkenin bölgesel diplomaside sadece yatırımcı değil, stratejik diyalog kurucu bir pozisyon elde etmesini sağlayacaktır.

Karabağ sonrası dönem, sadece Azerbaycan için değil, aynı zamanda uluslararası aktörler için de yeni pozisyonlanmalar anlamına gelmektedir. BAE, bu süreci iyi okuyarak Güney Kafkasya’yı Avrasya’daki yeni ekonomik diplomasi stratejisinin bir bileşeni haline getirme yolunda ilerlemektedir.

BAE’nin Temmuz 2025 tarihinde Hankendi’deki EİT Zirvesi’ne katılımı, Güney Kafkasya’nın jeopolitik öneminin Körfez ülkeleri tarafından da giderek daha fazla kavrandığını ve bu bölgenin yalnızca bölgesel değil, küresel aktörlerin stratejik hesaplarında da ön sıralara yerleştiğini göstermektedir. BAE’nin COP28 başkanlığı gibi küresel ölçekli platformlardaki etkinliği, onu artık sadece enerji zengini bir finans gücü olmaktan çıkarıp, teknoloji, altyapı ve yeşil kalkınma başlıklarında diplomatik etki üreten çok yönlü bir aktör haline getirmiştir. Bu çok boyutlu rol, Karabağ’ın yeniden inşası ve Azerbaycan’ın kalkınma hedefleri bağlamında da tamamlayıcı bir işbirliği alanı yaratmaktadır.

Bu çerçevede, Güney Kafkasya’daki rekabet artık yalnızca askeri ve güvenlik ekseninde değil, aynı zamanda ekonomi, yeşil enerji, altyapı bağlantıları ve dijital dönüşüm eksenlerinde de derinleşmektedir. BAE gibi bölge dışı aktörlerin sahaya doğrudan temasla dâhil olması, bölgenin küresel ekonomik entegrasyon potansiyelini artırırken, aynı zamanda çok katmanlı bir diplomasi alanı yaratmaktadır. Bu durum, Azerbaycan’ın çok yönlü dış politika stratejisinin ne kadar geniş tabanlı ve çok merkezli olduğunu da teyit etmektedir.

Önümüzdeki süreçte BAE’nin Zengezur Koridoru başta olmak üzere Transkafkasya ulaştırma hatlarına yatırım yapması, TDT ile daha kurumsal düzeyde işbirliğine yönelmesi ve Karabağ’daki yeniden imar süreçlerine teknik katkı sunması mümkün görünmektedir. Bu gelişmeler, Körfez ülkelerinin enerji gelirlerini Orta Asya ve Kafkasya’da diplomatik etki üretmek için kullandığı yeni bir dönemin habercisi olarak okunabilir.

Aynı zamanda bu diplomatik derinleşme, İran ile Azerbaycan arasında hassas bir dengeyi tetikleyebilir; ancak BAE’nin her iki aktörle de güçlü ve kontrollü ilişkiler yürütmesi, kendisini bölgesel bir denge unsuru haline getirebilir. Böyle bir rol, Abu Dabi’yi sadece yatırımcı bir aktör değil, aynı zamanda diplomatik mimar olarak konumlandırma potansiyeline sahiptir.

Sonuç olarak Hankendi ziyaretiyle başlayan bu temas, klasik enerji diplomasisinden çok daha fazlasını temsil etmektedir: Körfez’in Orta Koridor’a, Kafkasya’nın ise çok kutuplu ekonomik düzene bağlanma arzusunun simgesel ve stratejik bir yansımasıdır.


[1] “UAE Minister of Industry and Advanced Technology Visits Azerbaijan”, AZERTAC, https://azertag.az/en/xeber/uae_minister_of_industry_and_advanced_technology_visits_azerbaijan-3641135, (Erişim Tarihi: 04.07.2025).

Aybike VRESKALA
Aybike VRESKALA
Hacettepe Üniversitesi İngilizce-Fransızca Mütercim ve Tercümanlık (Çift Anadal) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü (Özel Öğrenci)

Benzer İçerikler