Analiz

Kutuplarda Soğuk Rus Satrancı: Kuzey ve Güney Kutbu Stratejisi

Rusya’nın Kuzey Kutbu altyapısı ve Güney Kutbu hamleleri, Moskova’yı kutup siyasetinin merkezine taşımaktadır.
ABD’nin kapasite yetersizliği liderliğini zayıflatırken, bölgesel aktörler boşluğu sınırlı ölçüde dengelemektedir.
Kutupların geleceği, çevresel koruma kadar Rusya’nın stratejisinin uluslararası sistemdeki karşılığıyla belirlenecektir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Küresel siyasette rekabetin parametreleri, artık yalnızca kara ve deniz hâkimiyet alanlarıyla sınırlı değildir; iklim değişikliğinin etkileri, yeni ulaştırma güzergâhlarının ortaya çıkışı ve enerji kaynaklarının çeşitlenmesiyle birlikte kutuplar, büyük güçler arasındaki mücadelenin yeni odak noktası haline gelmiştir. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde “barış ve işbirliği bölgesi” olarak anılan Kuzey Kutbu (uluslararası literatürde kullanılan resmî adıyla “Arktik”), günümüzde hem enerji jeopolitiği hem de askerî-siyasî tahkimat açısından stratejik bir cepheye dönüşmektedir. Benzer biçimde Güney Kutbu da (uluslararası literatürde kullanılan resmî adıyla “Antarktika”), Antarktika Antlaşma Sistemi’nin (ATS) getirdiği sınırlamalara rağmen giderek daha yoğun bir şekilde güç dengelerinin yansıdığı bir alan olmuştur. Bu bağlamda kutuplar, yalnızca çevresel koruma ve bilimsel işbirliği perspektifleriyle değil, küresel düzenin kırılganlıklarını ve rekabetin çok boyutlu karakterini gözler önüne seren stratejik sahalar olarak uluslararası gündemin merkezine yerleşmiştir.

Bu yeni denklemde Rusya’nın oynadığı rol, kutupların geleceğini belirleyen temel faktörlerden biridir. Moskova, Kuzey Kutbu’nda geliştirdiği Transarktik lojistik projeler, Kuzey Deniz Rotası’nın entegrasyonu ve enerji hatlarını çeşitlendirme hamleleriyle hem Batı yaptırımlarını aşmayı hem de “Doğu’ya açılım” stratejisini kalıcılaştırmayı hedeflemektedir. Güney Kutbu’nda ise yeni üsler, pistler ve istasyon modernizasyonlarıyla varlığını artıran Rusya, bilimsel kapasiteyi aynı zamanda jeopolitik nüfuzun aracı haline getirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) kapasite yetersizlikleri ve program kesintileri nedeniyle sahadaki etkinliğinin azalması, Moskova’ya kutup siyasetinde daha geniş bir manevra alanı açmaktadır. Dolayısıyla kutuplar üzerine yapılacak her analiz, Rusya’nın çok katmanlı stratejik yönelimlerini merkeze almadan eksik kalacaktır.

1. Kuzey Kutbu Stratejisi: Jeopolitik Rekabet, Lojistik Açmazlar ve Transarktik Dönüşüm

Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Vladislav Maslennikov’un Doğu Ekonomi Forumu’ndaki açıklamaları, Kuzey Kutbu’nda giderek artan jeopolitik rekabetin küresel etkilerine işaret etmektedir. Batı’nın Moskova’yı sınırlandırmaya dönük yaptırım ve askerî tahkimat politikaları, yalnızca Rusya’nın çıkarlarını değil, aynı zamanda bilimsel projeleri, çevre koruma girişimlerini ve ekonomik bağlantıları da zedelemektedir. Kuzey Kutbu’nun uzun yıllar boyunca “işbirliği bölgesi” olarak algılanan kimliği, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) merkezli askerî varlığın artışıyla birlikte yeni bir stratejik cepheye dönüşmektedir.[i]

Moskova’nın lojistik açmazı, Uzak Doğu ve Arktika Kalkınma Bakanı Aleksey Çekunkov’un vurguladığı gibi, liman kapasitelerinin 400 milyon tona yaklaşmasına rağmen demiryolu ve kara taşımacılığı altyapısının bu hacmi kaldıramamasıyla ortaya çıkmaktadır. Bu “dar boğaz”, Rusya’nın enerji ve hammadde ihracatını sınırlamakta, Asya-Pasifik pazarlarına açılımı zayıflatmaktadır. Bu nedenle Kuzey Deniz Rotası, Uzak Doğu limanları ve Doğu Poligonu hattının entegrasyonu, Rusya’nın Avrupa kısmı, Ural ve Sibirya merkezlerini Pasifik’e bağlayacak uzun vadeli bir lojistik omurga olarak öne çıkmaktadır. Böylece Moskova, Batı yaptırımlarına karşı “Doğu’ya açılım” stratejisini altyapısal olarak güçlendirmektedir.[ii]

“Transarktik Ulaşım Koridoru” projesi, St. Petersburg’dan Vladivostok’a ve Murmansk-Arhangelsk üzerinden Kuzey Deniz Yolu’na uzanan bir ticaret hattı olarak Moskova’nın küresel vizyonunu yansıtmaktadır. Bu hat, yalnızca kısa ve güvenli ticaret rotaları yaratmakla kalmayıp Vladivostok’un ekonomik ve kültürel çehresini de dönüştürmeyi hedeflemektedir. 2015 yılından itibaren yatırımların ulusal ortalamanın üzerinde artması, bölgenin dinamizmini göstermiştir. Ancak altyapının sürdürülebilirliği için devlet-özel sektör ortaklıkları, uzun vadeli finansman ve VEB.RF’nin koordinasyon rolü kritik önem taşımaktadır.[iii]

4 Eylül 2025 tarihinde açıklanan yeni adımlar, Rusya’nın denizcilik stratejisinde çok boyutlu bir dönüşüme işaret etmektedir. Uzak Doğu Kalkınma Kurumu ile Federal Deniz ve Nehir Taşımacılığı’nın projeleri, multimodal lojistik merkezlerinin kurulmasını ve dijitalleşme yoluyla şeffaf, verimli liman yönetimini hedeflemektedir. Habarovsk’un kuzeyinde gündeme gelen yüzer nükleer santral planları, enerji güvenliğini artırmayı amaçlamaktadır. Buna karşılık Baltık ve Kuzet Kutbu havzalarında yaşanan kargo kayıpları ve yaptırımlar, Moskova’nın ticaret yollarında darboğazlar yaratmaktadır. Rosatom’un “tek denizcilik operatörü” modelini devreye alması, tarifelerin şeffaflaştırılması ve Kuzey sevkiyatlarının öngörülebilirliğini artırma çabası olarak dikkat çekmektedir. Norveç’in balıkçılık yaptırımlarına karşı alternatif pazar arayışları ise Rusya’nın esneklik stratejisinin bir parçası haline gelmiştir.[iv]

2. Güney Kutbu’nda Yükselen Rus Varlığı ve Antarktika Antlaşma Sistemi

Güney Kutbu’nun geleceği, yalnızca çevresel koruma ve bilimsel işbirliğiyle değil, giderek yoğunlaşan jeopolitik ve ekonomik çıkarların nasıl yönetileceğiyle belirlenecektir. Bu bağlamda belirleyici çerçeveyi ATS oluşturmaktadır: 1959’da imzalanan ve bugün 54 taraf devleti kapsayan ATS, kıtayı barışçıl ve bilimsel amaçlara tahsis etmiş; askerî faaliyetleri yasaklamış, toprak taleplerini askıya almış ve egemenlik ihtilaflarını dondurarak altmış yılı aşkın süredir istikrar üretmiştir. 1991 tarihli Çevrenin Korunmasına İlişkin Protokol ise mineral kaynaklarının işletilmesini en az 2048 yılına kadar yasaklayarak ekonomik kazançtan ziyade çevresel korumayı öne çıkarmıştır. Latin Amerika’nın -özellikle Arjantin ve Şili’nin- coğrafi yakınlıkları ve tarihsel hak iddiaları, bölgeyi ABD’nin Güney Kutbu politikalarında merkezî ortaklık hattına yerleştirirken, ATS normlarının sahadaki uygulanışı ve denetimi bu aktörlerin diplomatik ağırlığını daha da artırmaktadır.[v]

Bu düzenek içinde Rusya’nın kıtadaki varlığını yeni üsler, pistler ve modernizasyon yatırımlarıyla tahkim etmesi, Moskova’nın Güney Kutbu’nda bilimsel kapasite ve lojistik erişilebilirlik üzerinden meşru nüfuz biriktirme stratejisinin omurgasını oluşturmaktadır. Araştırma istasyonları, ATS’nin izin verdiği ölçüde ülkelerin sahadaki fiilî varlığını sürdürme ve (askıya alınmış) egemenlik pozisyonlarını zaman içinde güçlendirme aracı işlevi görmektedir. Çift kullanımlı (dual-use) altyapılar -teleskoplar, uydu alıcıları, radar ve haberleşme sistemleri- bilimsel ölçüm ve veri toplamanın yanı sıra gözetleme/izleme kabiliyetleri yaratabildiği için, genel olarak normların içeriden aşınması tartışmasını gündemde tutmaktadır. Moskova’nın istasyon modernizasyonları ve yeni tesis planları bu çerçevede öne çıkarken, Washington’un buz kırıcı filosundaki yetersizlikler, uzun aralıklarla yapılan istasyon denetimleri ve bilimsel programlardaki kesintiler ABD’nin saha liderliğini törpülemektedir. ABD açısından ihlallerin önlenmesi ve ATS/Madrid Protokolü rejiminin sürdürülebilirliği; denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, buz kırıcı kapasitesinin artırılması ve çok taraflı işbirliklerinin genişletilmesini gerektirmektedir.[vi]

Saha gerçekliği, bilimsel üretim ve lojistik kabiliyeti en yüksek olan ülkelerin ATS’de orantısız bir söz hakkı elde ettiğini göstermektedir. Bu nedenle Rusya’nın kapalı istasyonlarını yeniden devreye alması, pist inşaatları ve altyapı iyileştirmeleri sadece bilimsel performansı değil, diplomatik ağırlığı da beslemektedir. Tersine, ABD’nin Ulusal Bilim Vakfı ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) üzerinden öngörülen bütçe kesintileri (yaklaşık 60 milyon ABD Doları ölçeğinde anılan daralmalar), zayıf buz kırıcı filosu ve azalan lojistik kapasite Washington’un kıtadaki etkisini aşağı çekmektedir.[vii] Bu tablo, özellikle Avustralya açısından kaygı vericidir: Denman Buzulu gibi kritik alanlarda yürütülen çalışmalar sürerken, ABD’nin geri çekilişinin doğuracağı boşluğun başta Moskova olmak üzere diğer aktörlerce doldurulması ihtimali, deniz parkları ve kril balıkçılığına ilişkin koruma girişimlerini daha da tartışmalı hale getirmektedir. Nitekim bazı karar süreçlerinde Rusya’nın -zaman zaman Pekin’le birlikte- koruma önlemlerini ağırlaştıran düzenlemelere itirazları, çevresel rejimin işleyişini zorlaştırmaktadır; Avustralya bu nedenle ABD ile lojistik-bilimsel ortaklığını sürdürmeye çalışırken, kendi kapasitesini artırma yönünde de adımlar atmaktadır.[viii]

Kaynak boyutunda ise The National Interest başta olmak üzere çeşitli değerlendirmelerde yer aldığı üzere, Rusya’nın Güney Kutbu çevresinde büyük bir petrol yatağı keşfettiğine dair iddialar kıtanın geleceğine ilişkin rekabetin şiddetlenebileceğini düşündürmektedir.[ix] Bu tür iddialar, kullanılmamış enerji rezervlerine erişim meselesini bir bilim politikası tartışması olmaktan çıkarıp doğrudan jeopolitik bir dosyaya dönüştürmektedir. Böyle bir senaryoda ABD’nin Birleşik Krallık ve Avustralya’yla daha fazla araştırma misyonu, altyapı güçlendirmesi ve gelişmiş gözetim-denetim sistemleri kurması gerektiği vurgulanırken; Moskova’nın üs ağını modernize edip lojistik zincirini sağlamlaştırması, ATS’nin iç mantığına uygun biçimde bilimsel kapasiteyi büyüterek sahadaki görünürlüğünü artırması anlamına gelmektedir. Son kertede Güney Kutbu, altmış yılı aşkın süredir barış ve bilime adanmış statüsünü korumakla birlikte bilimsel çıktı ile lojistik erişimin jeopolitik nüfuzun temel göstergelerine dönüştüğü yeni bir evreye girmiştir; bu evrede Rusya’nın stratejik hamleleri kıtanın normatif mimarisinin dayanıklılığını ve güç dengesini yakından şekillendirecektir.

3. Büyük Güç Mücadelesinde Kutupların Yükselen Rolü

Küresel güç rekabeti artık yalnızca geleneksel jeopolitik sahalarla sınırlı değildir; Asya-Pasifik, Ortadoğu veya Avrupa’daki çatışma hatlarının yanı sıra kutuplar da uluslararası politikanın yeni gerilim alanları haline gelmiştir. Joe Biden döneminde ABD’nin dış politika öncelikleri Asya-Pasifik merkezli biçimlenmiş, Rusya’nın bu bölgede sınırlandırılması hedeflenmiştir. Ancak Donald Trump yönetimiyle birlikte Washington’un stratejik öncelikleri kısmen değişmiş; Moskova ile daha dengeli ilişkiler kurulmasına gayret edilirken ABD’nin Asya-Pasifik’teki angajmanı görece geri plana itilmiş, dikkatler ise Güney Kutbu’na yönelmiştir. Bu değişim, Washington’un yalnızca Pasifik’te değil, Güney Kutbu’nda da rakiplerini dengelemeye yöneldiğini ortaya koymakta ve küresel rekabetin Kuzey ile Güney Kutbu hattında yeni bir stratejik cephe kazandığını göstermektedir.

İlerleyen süreçlerde özellikle Rusya’nın Kuzey Kutbu politikaları, kutupları uluslararası siyasetin merkezî mücadele alanına dönüştürecektir. Moskova, liman kapasitesini artırmak, “Transarktik Ulaşım Koridoru” projelerini ilerletmek ve “Doğu’ya açılım” stratejisini sürdürülebilir kılmak suretiyle küresel ticarette kalıcı bir aktör olmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte Rusya, Güney Kutbu’nda da yeni üsler, pistler ve istasyon modernizasyonlarıyla varlığını pekiştirerek bilimsel kapasiteyi aynı zamanda stratejik nüfuzun kaynağına dönüştürmektedir. ABD’nin buz kırıcı filosundaki yetersizlikleri, bilimsel programlarını daraltması ve diplomatik ağırlığının zayıflaması, Washington’un liderliğini riske atarken; Avustralya ve Latin Amerika ülkeleri gibi bölgesel aktörler, oluşan boşlukları dengelemeye çalışmaktadır. Önümüzdeki dönemde kutupların geleceği, yalnızca çevresel koruma ve bilimsel işbirliğiyle değil, aynı zamanda Rusya’nın altyapısal atılımlarını nasıl yöneteceği ve diğer büyük güçlerle çıkarlarını ne ölçüde uzlaştırabileceğiyle belirlenecektir. Uzlaşı sağlanamadığı takdirde kutuplar, uluslararası düzenin kırılganlıklarını derinleştiren yeni bir “rekabet sahnesi” haline gelecektir.

Sonuç olarak küresel güç rekabeti, yalnızca geleneksel bölgelerle sınırlı kalmayıp kutupları da uluslararası siyasetin merkezine taşımıştır. Rusya’nın Kuzey Kutbu’nda lojistik ve enerji hatlarını güçlendirme çabaları, Güney Kutbu’nda ise üsler ve bilimsel üretim üzerinden stratejik görünürlüğünü artırma girişimleri, bu bölgeleri Moskova’nın küresel hesaplarının ayrılmaz parçası haline getirmektedir. ABD’nin lojistik kapasitedeki zayıflığı ve bilimsel programlardaki kesintiler, Washington’un kıtadaki etkisini törpülerken; Avustralya ve Latin Amerika ülkeleri gibi aktörler oluşan boşlukları sınırlı ölçüde dengelemeye çalışmaktadır. Bu koşullarda kutupların geleceği, yalnızca çevresel koruma ve bilimsel işbirliğiyle değil, aynı zamanda Rusya’nın çok katmanlı stratejisinin uluslararası sistemde nasıl karşılık bulacağıyla şekillenecek; aksi halde hem Kuzey hem de Güney Kutbu, barış ve bilime adanmış bölgeler olmaktan çıkarak büyük güç rekabetinin yeni cepheleri haline gelecektir.


[i] “MID Rossii: Popytki Sderzhivat RF v Arktike Negativno Vliyayut na Mirovuyu Ekonomiku”, TASS, https://tass.ru/politika/24956511, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[ii] “Moshchnosti Dalnevostochnykh Portov Dostigli Pochti 400 Mln Tonn”, Alta, https://www.alta.ru/logistics_news/121499/, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[iii] Erik Romanenko, “Shuvalov: Razvitiye Transarkticheskogo Koridora Preobrazit Ekonomiku Vladivostoka”, TASS, https://tass.ru/ekonomika/24958367, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[iv] “Razvitiye Sudokhodstva v Arktike i na Dalnem Vostoke, a Takzhe Tsifrovizatsiya Infrastruktury Dalnevostochnykh Portov: Obzor Pressy za 4 Sentyabrya 2025 Goda”, Korabel, https://www.korabel.ru/news/comments/razvitie_sudohodstva_v_arktike_i_na_dalnem_vostoke_a_takzhe_cifrovizaciya_infrastruktury_dalnevostochnyh_portov_obzor_pressy_za_4_sentyabrya_2025_goda.html, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[v] “Antarctic Treaty System”, SCAR, https://scar.org/policy/antarctic-treaty-system, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[vi] Alexander B. Gray, “An America First Policy for the Antarctic”, Foreign Policy, https://foreignpolicy.com/2025/05/19/antarctica-south-pole-china-russia-resources-geopolitics-treaty-security, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[vii] Brendan Cole ve John Feng, “Map Shows Where China and Russia Are Expanding Bases in Antarctica”, Newsweek, https://www.newsweek.com/russia-china-antarctica-map-2106796, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[viii] Shen Sheng, “Australian Media Raises Alarm Over US Antarctic Science Cuts Amid China-Russia Expansion; Expert Cautions Against ‘Unhealthy’ Anxiety Undermines Global Collaboration”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202508/1340559.shtml, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

[ix] Brandon J. Weichert, “Did Russia Just Strike Oil in Antarctica?”, The National Interest, https://nationalinterest.org/blog/buzz/did-russia-just-strike-oil-antarctica-bw-090325, (Erişim Tarihi: 04.09.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler