Orta Asya’da su güvensizliği, çevresel bir mesele olmaktan çıkarak bölgesel istikrarı tehdit eden çok boyutlu bir güvenlik krizine dönüşmüştür. İklim değişikliği, nüfus artışı ve Sovyet mirası altyapıların çöküşü, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi “C5” ülkelerinde sürdürülebilir su yönetimini zayıflatmıştır. Sınır aşan nehirlerin paylaşımı, devletlerarası ilişkilerde suyu bir pazarlık aracı ve stratejik baskı unsuru hâline getirmiştir. Çin’in baraj yatırımları ve Afganistan’ın inşa ettiği “Koştepe Kanalı (Qosh Tepa Canal)” gibi dışsal gelişmeler, su krizini jeopolitik rekabetin merkezine yerleştirmiştir. Bu durum yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda Rusya’nın çevresel güvenliği ve iç istikrarı için de risk oluşturmakta; kitlesel göç, enerji-gıda-su dengesi ve dış politika öncelikleri üzerinde belirleyici etkiler doğurmaktadır.
Orta Asya’da giderek derinleşen su güvensizliği, çevresel bir tehdit olmanın ötesinde bölgesel istikrarı zedeleyen çok boyutlu bir krize dönüşmüştür. İklim değişikliğiyle daralan su kaynakları, artan nüfusun taleplerine cevap veremez hâle gelmiş; Sovyet döneminden kalan altyapıların çöküşü ve su yönetiminde sürdürülebilirlikten uzak yaklaşımlar, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi C5 ülkelerini yapısal çözümler geliştirmekten alıkoymuştur. Buna ek olarak sınır ötesi su yollarının paylaşımı üzerine yaşanan gerilimler, suyu yalnızca bir doğal kaynak değil, aynı zamanda jeopolitik pazarlık aracı ve stratejik bir baskı unsuru hâline getirmiştir. Bu nedenle bölgedeki 82 milyonu aşkın insanın suya erişimi, artık yalnızca doğaya değil, siyasî karar alma süreçlerine ve dış aktörlerin tutumuna bağlı olarak şekillenmektedir.[1]
Bu çok katmanlı krizin bölgesel yansımaları, 2024 EDB Forumu’nda su-enerji-gıda güvenliği ekseninde gündeme gelmiş ve uluslararası kurumlar, kalkınma bankaları, devlet temsilcileri ile uzmanlar tarafından bütüncül çerçevede ele alınmıştır. Tarım sektörünün bölgedeki su kaynaklarının yaklaşık yüzde 80’ini tüketmesi ve bu suyun yüzde 40’ının verimsizlik nedeniyle kaybolması, modern dijital izleme sistemlerine ve verimli sulama teknolojilerine geçilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Ayrıca 2028 yılında faaliyete geçmesi planlanan Koştepe Kanalı, Orta Asya’nın su dengesini kalıcı şekilde değiştirme potansiyeli taşıyarak hem çevresel hem de siyasal açıdan alarm zillerini çalmaktadır.[2] Bu bağlamda IFAS gibi bölgesel kurumların yeniden yapılandırılması, yerli sulama teknolojisi kümelerinin oluşturulması ve üçlü uluslararası mutabakatların kurumsal zemine oturtulması artık ertelenemez gereklilikler hâline gelmiştir.
Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan arasında imzalanan ve Buhri Toçik barajından tarımsal sulama amacıyla su tahsisini öngören üçlü anlaşma, bu anlamda yalnızca teknik bir koordinasyon değil, aynı zamanda geçmişteki su ve sınır çatışmalarını önlemeye dönük diplomatik bir adımdır. Aral Gölü’nün kurumasına neden olan Sovyet dönemi politikalarının yıkıcı mirası, günümüzde Amuderya ve Sırderya üzerinde imzalanan çift ve çok taraflı mutabakatlarla aşılmaya çalışılmaktadır. Ancak Koştepe Kanalı gibi dış aktörlerin yönlendirdiği projeler karşısında tüm bölge ülkelerini kapsayan bağlayıcı bir su yönetimi mekanizmasının hâlen kurulamamış olması, su krizinin daha derin bir güvenlik sorununa evrilmesine neden olmaktadır.[3]
Bu yapısal zafiyet, yalnızca bölgesel düzeyde değil, aynı zamanda Rusya’nın çevresel ve siyasal istikrarı açısından da tehdit oluşturmaya başlamıştır. Özellikle Jamestown Foundation’ın analizinde de vurgulandığı üzere, Orta Asya’dan kuzeye yönelik kitlesel göç riskinin artması, Moskova açısından yeni bir güvenlik açığı yaratmaktadır.[4] Bu kapsamda Sovyetler döneminde gündeme gelen ve Sibirya’daki Ob ve İrtiş nehirlerinden Orta Asya’ya su aktarılmasını öngören projeler yeniden tartışılmaya açılmıştır. Ancak Moskova, kendi iç su krizini (azalan nehir seviyeleri, artan kuraklık ve orman yangınları) gerekçe göstererek bu taleplere karşı çıkmakta ve Çin’in aksine, su ihracı için ekonomik karşılık talep etmektedir.[5]
Bu noktada Moskova, Orta Asya’daki kötü kaynak yönetimini sorunun ana nedeni olarak görmekte ve Rusya’nın “su tedarikçisi” gibi konumlandırılmasına karşı çıkmaktadır. Öte yandan baraj inşaatlarıyla nehir akışlarını değiştiren Çin ve Afganistan’ın bu alandaki artan etkinliği, Rusya’nın bölgedeki jeopolitik nüfuzunu sarsabilecek yeni denklemler doğurmaktadır. Orta Asya ülkeleri, Moskova’nın bu önerilere kulak tıkaması hâlinde milyonlarca insanın çevresel nedenlerle kuzeye göç edeceğini ifade ederek Moskova’ya dolaylı bir baskı uygulamaktadır. Ancak bu söylem, Rus politik çevrelerinde zaman zaman “ekolojik şantaj” olarak değerlendirilmekte, bu da ikili güven krizini daha da derinleştirmektedir.
Rusya’nın teknik kapasitesi ve mühendislik altyapısı, krize çözüm üretmek için önemli olanaklar barındırmaktadır. Moskova’da düzenlenen “Yeni Zamanlar İçin Güçlü Fikirler” forumunda, Rusya Yüksek Ekonomi Okulu tarafından geliştirilen ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de katıldığı oturumda tanıtılan “Rusya’nın Su Potansiyeli” başlıklı proje, Rusya’nın küresel su gücü olma iddiasını somutlaştırmaya çalışmaktadır. Projede, ülkenin tatlı su rezervlerinin yüzde 20’sine sahip olduğu belirtilmiş ve bu avantajın stratejik bir ekonomik fırsata çevrilebileceğini savunulmuştur. Ancak bunun için ürünlerin su ayak izinin hesaplanması, kamu-özel işbirliğine dayalı yatırım modellerinin geliştirilmesi ve arıtma teknolojilerinin yaygınlaştırılması gibi yapısal adımların atılması gerektiği vurgulanmıştır.[6]
Yerel ölçekte de Rusya, su krizine karşı çeşitli müdahalelerde bulunmaktadır. Sivastopol Valisi Mihail Razvojaev, 2020’de yaşanan su krizinin ardından başlatılan projelerle su kayıplarının büyük ölçüde önlendiğini belirtmiş; Belbek su alma istasyonu gibi stratejik altyapıların devreye alınması sayesinde kentte olası su yetersizliklerinin önüne geçildiğini ifade etmiştir.[7] Ancak bu tür mikro müdahaleler, Orta Asya’dan kaynaklı makro çevresel tehditler karşısında yetersiz kalmaktadır. Zira Uralların doğusunda olası kitlesel göç dalgaları, yalnızca etnik yapıyı değil, Rusya’nın iç siyasal istikrarını da riske atacak niteliktedir.
Su kıtlığı krizi yalnızca bir çevre meselesi değil; enerji politikaları, gıda güvenliği ve nüfus hareketlilikleriyle doğrudan bağlantılı çok boyutlu bir jeopolitik dönüşümün göstergesi hâline gelmiştir. Orta Asya’daki su paylaşımı sorunları ve Rusya’nın bu konudaki temkinli tutumu, bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirmekte; Çin gibi aktörlerin manevra alanını genişletmektedir. Moskova’nın bu taleplere zamanında ve yapıcı yanıt vermemesi hem bölgesel nüfuzunu zayıflatmakta hem de içeride toplumsal huzursuzluk riskini artırmaktadır. Bu nedenle Rusya için su, yalnızca yönlendirilecek bir kaynak değil, yönetilmesi gereken bir güvenlik dosyası olarak giderek daha merkezi bir hâle gelmektedir.
Orta Asya’da giderek derinleşen su güvensizliği, kısa vadede çevresel bir tehdit gibi görünse de orta ve uzun vadede hem bölgesel güvenlik mimarisini hem de küresel jeopolitik dengeyi etkileyecek yapısal kırılmaların öncüsü olabilir. İklim değişikliği, nüfus artışı ve Sovyet sonrası dönemin mirası olan su altyapılarının çöküşü, bölgedeki C5 ülkelerini acil ve kalıcı önlemler almaya zorlarken, bu ülkeler arasında su paylaşımı giderek daha stratejik ve çatışmalı bir mesele hâline gelmektedir. Eşzamanlı olarak Çin’in baraj projeleri ve Afganistan’daki Koştepe Kanalı gibi dış aktör kaynaklı müdahaleler, suyu yalnızca kıt bir kaynak değil, aynı zamanda bölgesel güç rekabetinin temel aracı hâline dönüştürmektedir. Rusya’nın Sibirya nehirlerinden su aktarımı taleplerine yönelik retçi tavrı ve bu krizi yalnızca teknik değil, politik baskı aracı olarak değerlendirmesi, bölge ülkelerini daha fazla Çin ve küresel kalkınma aktörleriyle işbirliğine yönlendirme riski taşımaktadır. Jamestown Foundation’ın da işaret ettiği üzere, bu su krizinin yönetilememesi durumunda Orta Asya’dan Rusya’ya doğru kitlesel göç dalgaları yaşanabilir ve bu durum, hem etnik yapıyı hem de iç siyasal dengeleri tehdit edebilir. Öngörülebilir gelecek bağlamında; eğer Moskova, “su ekonomisi” temelli uzun vadeli bir strateji geliştiremez ve teknik kapasitesini bölgesel dayanışmaya dönüştüremezse, Orta Asya’daki nüfuzunu sadece kaybetmekle kalmayacak; aynı zamanda Uralların doğusunda yaşanacak iç güvenlik krizlerine de zemin hazırlayacaktır.
Sonuç olarak Orta Asya’daki su güvensizliği, iklim değişikliği, nüfus artışı ve Sovyet mirası altyapıların çöküşüyle birleşerek çevresel bir sorundan jeopolitik bir güvenlik meselesine evrilmiştir. C5 ülkeleri arasında suyun paylaşımı, bölgesel koordinasyonsuzluğu derinleştirirken; Çin’in baraj projeleri ve Afganistan’ın Koştepe Kanalı gibi dış etkenler, sorunu daha da karmaşıklaştırmaktadır. Rusya ise bu gelişmeleri hem bölgesel nüfuzunu hem de iç istikrarını tehdit eden çok yönlü bir risk olarak görmektedir. Sibirya nehirlerinden su talebi karşısında Moskova, iç su krizini ve ekonomik yükü gerekçe göstererek geri durmaktadır. Bu da Çin gibi aktörlerin etkinlik sahasını genişletmektedir. Eğer Rusya teknik kapasitesini yapıcı bölgesel işbirliklerine dönüştüremezse, Orta Asya’daki nüfuzunu kaybetmenin yanı sıra Uralların doğusunda güvenlik ve toplumsal istikrar krizleriyle karşı karşıya kalabilir.
[1] “Water Insecurity in Central Asia”, Atlantic Council, https://www.atlanticcouncil.org/event/report-launch-water-insecurity-in-central-asia/, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).
[2] “Water Crisis in Central Asia: from Diagnostic Assessment to Decisive Action”, Eurasian Development Bank, https://eabr.org/en/press/news/water-crisis-in-central-asia-from-diagnostic-assessment-to-decisive-action, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).
[3] Genzia Fides, “Strany Tsentralnoy Azii Stremyatsya Sokhranit Vodnyye Resursy”, Check Point, https://check-point.kz/publication?id=6128, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).
[4] Paul Goble, “Central Asia’s Water Crisis Becoming Russia’s Problem”, The Jamestown Foundation, https://jamestown.org/program/central-asias-water-crisis-becoming-russias-problem/, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).
[5] “Vodnyy Krizis v Tsentralnoy Azii. Vlasti Regiona Vnov Predlagayut Ispolzovat Vodu Sibiri”, Podrobno, https://podrobno.uz/cat/world/vodnyy-krizis-v-tsentralnoy-azii-vlasti-regiona-vnov-predlagayut-ispolzovat-vodu-sibiri/, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).
[6] “Issledovateli VSHE Predstavili Proyekt ‘Vodnyy Potentsial Rossii’”, RBK Kompanii, https://companies.rbc.ru/news/DvZ6mdyImG/issledovateli-vshe-predstavili-proekt-vodnyij-potentsial-rossii/, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).
[7] “Razvozhayev: Riskov Dlya Vodosnabzheniya Sevastopolya, Nesmotrya na Vesennyuyu Zasukhu, Net”, TASS, https://tass.ru/obschestvo/24395243, (Erişim Tarihi: 08.07.2025).