Analiz

Orta Asya’daki Yeni Ticaret Yolları Arayışları

Orta Asya ve Güney Kafkasya bölgeleri, yeniden jeopolitik ve ticari odak noktalarına dönüşmüştür.
Orta Koridor, bu dönüşümün en çok dikkat çeken unsurlarından biri olmuştur.
Savaşlar sürdükçe ticari anlamda Orta Asya ülkeleri avantajlı hale gelebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, yalnızca Avrupa güvenlik mimarisini sarsmakla kalmamış, aynı zamanda küresel ticaretin temel damarlarından biri olan doğu-batı yönündeki lojistik hatları da derinden etkilemiştir. Avrupa ülkeleri, Rusya’ya olan enerji ve lojistik bağımlılıklarını azaltmak ve Çin’le ticaretini sürdürülebilir biçimde güvence altına almak amacıyla Rusya’yı pas geçen alternatif güzergâhlara yönelmeye başlamıştır. Bu bağlamda uzun yıllar büyük güçlerin etkisi altında kalmış ve çoğu zaman küresel ekonomide ikinci planda kalan Orta Asya ve Güney Kafkasya bölgeleri yeniden jeopolitik ve ticari odak noktalarına dönüşmüştür. 

Orta Asya ve Güney Kafkasya ülkeleri, doğu ile batı arasındaki bu yeni jeostratejik denklemde kendilerine rol kapmak adına adeta bir “Yeni Büyük Oyun”un içine girmiş durumdadır. Özellikle Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile başlayan altyapı geliştirme dalgası, son iki yılda Avrupa’nın Rusya dışındaki yolları arayışıyla birleşince, bölgedeki ulaşım koridorlarına yapılan yatırımlarda gözle görülür bir artış yaşanmıştır. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkeler, hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle olan bağlantılarını güçlendirmek için dev altyapı projelerine yönelmiştir. Bu projeler arasında demiryolları, otoyollar, limanlar, lojistik merkezler ve enerji boru hatları ön plana çıkmaktadır. Ayrıca bu ülkeler, sadece fiziksel bağlantılarla yetinmeyip dijital ticaret altyapılarına da yatırım yapmaya başlamışlardır. Bu da bölgeyi sadece bir geçiş noktası değil, aynı zamanda bölgesel bir üretim ve dağıtım merkezi haline getirme arzusunun göstergesi olarak öne çıkmaktadır.

Avrupa ile Çin arasında en kısa kara yolu bağlantısı olan ve Türkiye üzerinden geçen “Orta Koridor”, bu dönüşümün en çok dikkat çeken unsurlarından biri olmuştur. Çin’den başlayan bu rota; Kazakistan, Hazar Denizi, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaşmakta ve buradan Avrupa’ya açılmaktadır. Bu güzergâh, Süveyş Kanalı’na veya Rusya’ya olan bağımlılığı azaltarak daha güvenli, hızlı ve ekonomik bir alternatif sunmaktadır. Özellikle Azerbaycan’ın Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu hattına yaptığı yatırımlar, Hazar Denizi kıyısındaki Alat Limanı’nın kapasite artırımı ve yeni lojistik merkezlerin inşası bu dönüşümün somut örnekleri arasında yer almaktadır. Türkmenistan da Hazar geçişli ticaretin kilit oyuncularından biri olarak hem liman altyapısını hem de doğu yönlü bağlantılarını güçlendirmeye çalışmaktadır. Ancak bu yükselen transit yarış, yalnızca ekonomik dinamiklerden ibaret değildir. 

Bölgedeki siyasi gerilimler ve donmuş çatışmalar, bu yeni güzergâhların güvenilirliği açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Azerbaycan ile Ermenistan arasında Karabağ meselesinden kaynaklanan gerginlikler, Orta Koridor’un Ermenistan üzerinden geçecek alternatiflerinin önünü şimdilik kapatmaktadır. Buna karşılık Azerbaycan, kendi topraklarındaki Zengezur Koridoru gibi stratejik bağlantılar üzerinde ısrarcıdır. Gürcistan ise hem Batı’yla yakın ilişkileri hem de istikrarlı siyasi yapısıyla bu denklemde avantajlı bir konumdadır. Ancak Gürcistan’daki iç siyasi gerginlikler ve Rusya’nın Abhazya ile Güney Osetya’daki varlığı, ülkenin uzun vadeli güvenliği açısından hâlâ ciddi bir tehdit unsuru olarak görülmektedir. 

Kazakistan ve Özbekistan gibi Orta Asya ülkeleri ise Çin ve Avrupa arasında bir denge politikası izlemeye çalışmaktadır. Çin’le ekonomik bağlarını güçlendiren bu ülkeler, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ile enerji, tarım ve dijital dönüşüm gibi alanlarda işbirliğini derinleştirmektedir. Bu ikili strateji, bölgenin dış müdahalelere karşı daha dirençli hale gelmesini sağlayabilir. Bu yeni transit merkezine dönüşme çabaları, sadece jeopolitik etki alanlarını değil, aynı zamanda bölge ülkelerinin iç ekonomik yapısını da dönüştürme potansiyeline sahiptir. Büyük altyapı projeleri, yerel istihdam yaratmakta, sanayi bölgelerinin gelişmesine katkı sağlamakta ve dış yatırım çekme kapasitesini artırmaktadır. Özellikle genç nüfusa sahip olan Orta Asya ülkelerinde bu yatırımlar, iş gücünün nitelik kazanmasını da teşvik edebilir. Aynı zamanda kadınların istihdama katılım oranlarında da artış gözlenmektedir. Bu da bölgesel kalkınmayı daha kapsayıcı hale getirme potansiyelini beraberinde getirmektedir. 

Bu gelişmelerin kalıcı olabilmesi için sadece fiziksel altyapıya değil, kurumsal altyapıya da yatırım yapılması gerekmektedir. Gümrük prosedürlerinin sadeleştirilmesi, sınır geçişlerinin dijitalleştirilmesi, yolsuzlukla mücadele ve bölgesel işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi, bölgenin küresel ticaretin güvenilir bir parçası haline gelmesi için kritik önemdedir. Orta Asya ve Güney Kafkasya’daki bu hareketlilikte Türkiye’nin konumu da dikkat çekicidir. Hem tarihi bağlar hem de mevcut ticaret hacmi açısından Türkiye, bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmekte ve aktif bir rol oynamaya çalışmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı gibi platformlar üzerinden yapılan işbirlikleri, Türkiye’nin Orta Koridor’daki etkisini pekiştirmektedir. 

Ankara, Bakü-Tiflis-Kars Hattı ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) gibi projelerle doğu-batı aksındaki enerji ve lojistik taşımalarında merkez ülke rolünü üstlenmiş durumdadır. Türkiye’nin AB’yle olan gümrük birliği ve lojistik altyapısı sayesinde Asya’dan gelen ürünler için bir geçiş kapısı olması potansiyeli giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Orta Asya ve Güney Kafkasya’nın küresel ticaret sistemine entegrasyonu, uzun vadede bölgesel barış ve istikrar için de önemli fırsatlar sunmaktadır. Lojistik ve ekonomik işbirliği, tarihsel olarak çatışmalı ilişkiler yaşayan ülkeler arasında diyaloğun artmasına zemin hazırlayabilir. Ancak bu süreç, yalnızca ekonomik yatırımlarla değil, aynı zamanda kapsayıcı diplomasi, kapsayıcı kalkınma ve yönetişim reformlarıyla desteklenmek zorundadır. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı sürerken, küresel dengelerdeki belirsizlik devam ettikçe Orta Asya ve Kafkasya’nın transit merkez olma potansiyeli daha da artacaktır. Ancak bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi, yalnızca jeostratejik konuma değil, aynı zamanda bölgesel işbirliği kültürünün güçlenmesine ve dış müdahalelere karşı ortak direnç geliştirme kapasitesine bağlıdır.

Mustafa Esad ÇALMUK
Mustafa Esad ÇALMUK
Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğrenim görmektedir. Başlıca ilgi alanları Orta Asya ve Türk Dünyası'dır.

Benzer İçerikler