George Modelski’nin başat güç kuramına göre, dünya tarihinde yaklaşık her yüzyılda bir devlet, siyasal, ekonomik ve askerî kapasitesiyle uluslararası sistemde tek başına belirleyici hâle gelir. Mevcut başat güce rakip bir devletin ortaya çıkması, uzun süreli rekabet ve çatışmaları beraberinde getirir. Bu süreçte, diğer bir aktör bu rekabetten faydalanarak öne çıkar ve yeni başat güç konumuna yükselir. Modelski, bu gücün yalnızca kara hâkimiyetiyle değil, aynı zamanda deniz ticaret yolları ve küresel ticaret ağlarını kontrol etme kapasitesiyle tanımlandığını vurgular.[i]
Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte 15. yüzyıldan itibaren Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere sırasıyla başat güç olmuştur. 20. yüzyılda ise İngiltere’nin Almanya ile yaşadığı rekabetin ardından ortaya çıkan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası sistemin yeni başat gücü hâline gelmiştir.[ii]
Günümüzde uluslararası sistem derin ve sancılı bir dönüşüm süreci yaşamaktadır. Aşırı fosil yakıt tüketimi ve iklim değişikliğine bağlı çevresel tahribatlar, kuraklık ve gıda güvensizliği gibi krizleri tetiklemektedir. Enerji, su, gıda ve siber güvenlik alanlarındaki kırılganlıklar ile göç kaynaklı istikrarsızlıklar küresel düzende ciddi tehditler oluşturmaktadır. Rusya-Batı ve ABD-Çin rekabeti; Ukrayna, Filistin, Keşmir ve Kıbrıs gibi bölgeleri dondurulmuş çatışma alanlarına dönüştürmüştür. ABD’nin Orta Doğu’daki politikaları ve küresel ticaret savaşları, uluslararası sistemi yapısal bir tıkanmışlığa sürüklemiştir.
Bu ortamda, küresel sorunlara çözüm üretebilecek etkin bir uluslararası mekanizmanın yokluğu, dünya ekonomisini tedarik zincirlerinin güvenliği açısından kırılgan hâle getirmiştir. Üçüncü Dünya Savaşı tartışmalarının yeniden gündeme geldiği bu süreçte, birçok ülke başat güç olma yönünde stratejik dönüşümler geçirmektedir. Türkiye ise tarihsel birikimi, jeopolitik konumu, savunma sanayi kapasitesi ve artan bölgesel etkisiyle bu “dönüşümün merkezinde” yer almaktadır.
Tarihin her döneminde uluslararası ilişkiler karmaşasında başat güçten çok kutupluluğa doğru yükseliş süreçlerinde küresel güç dağılımına ilişkin büyük değişim ve dönüşümler yaşanmıştır.
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ABD, Avrupa ve Sovyetler Birliği’nin zayıflığından faydalanarak dolar hegemonyasına dayalı bir uluslararası sistem kurmuş; Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) aracılığıyla 2000’li yıllara kadar başat gücünü sürdürmüştür. Ancak 21. yüzyılın başından itibaren Çin, Rusya ve Hindistan’ın bölgesel ve küresel güç kapasitelerinin artmasıyla bu dengeler değişmiştir. Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Japonya ve Suudi Arabistan gibi ülkeler de orta ölçekli güçler olarak küresel siyasette daha görünür hâle gelmiştir.
Bu gelişmeler sonucunda ABD’nin mutlak başatlık konumu zayıflamış; dünya, çok kutuplu bir yapıya evrilmiştir. ABD liderliğinde kurulan BM ve NATO’ya karşılık, Asya merkezli BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi oluşumlar çok kutupluluğun kurumsal yansımaları hâline gelmiştir.
Bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, nüfus artışı ve ekonomik büyüme, mal, hizmet, sermaye ve insan hareketliliğini küresel ölçekte artırmıştır. Ancak Çin-ABD rekabeti, Ukrayna savaşı, Orta Doğu’daki istikrarsızlıklar ve enerji krizleri, uluslararası lojistik hatları için ciddi riskler doğurmuştur. Hürmüz, Babü’l-Mendeb ve Malakka Boğazları gibi kilit geçiş noktaları, bu rekabetin merkezine yerleşmiştir. Bu gelişmeler, uluslararası ticaret koridorları ve lojistik merkezlerin güvenlik dinamiklerinde kırılganlıkların artmasına ve çeşitli güvenlik risklerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Güvenliğin sağlanmadığı bir bölgede yatırım ve ticaretin sürdürülebilir olmadığı gerçeği, alternatif güzergâh arayışlarını hızlandırmıştır. Bu bağlamda Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu Projesi, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaret hatları arasında en kısa, en güvenli ve en ekonomik rotalar olarak öne çıkmaktadır.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, yaklaşık 1,5 milyar nüfusa ve 51 trilyon dolara yakın toplam ekonomik büyüklüğe sahip 67 ülkeye dört saatlik uçuş mesafesindedir.[iii] Asya-Pasifik’te Çin, Hindistan, Japonya ve Endonezya gibi ülkelerin üretim merkezlerine dönüşmesi, kıtalar arası ticaretin Türkiye merkezli koridorlar üzerinden şekillenme potansiyelini güçlendirmektedir.
Selçuklu ve Osmanlı’dan miras aldığı devlet geleneğiyle Türkiye, tarih boyunca başat güç olma hedefinden vazgeçmemiştir. Cumhuriyet döneminde bu vizyonun somut yansımaları arasında;
- Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin istikrarlı biçimde uygulanması ve Karadeniz’in güvenliğine katkısı,
- Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde tahıl koridoru başta olmak üzere çok yönlü yumuşak güç diplomasi,
- İsrail ve ABD’nin Filistinlilere yönelik katliamları karşısında Filistin davasına sahip çıkılması,
- Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü aracılığıyla yürütülen kamu diplomasisi faaliyetleri,
- Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) çatısı altında Türkistan coğrafyasıyla geliştirilen ilişkiler,
- Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve TANAP gibi enerji ve ulaştırma projeleri yer almaktadır.
Türkiye’nin dış politika alanında geliştirdiği çok boyutlu ve proaktif stratejiler bütüncül olarak analiz edildiğinde, ülkenin küresel krizlere karşı konumlanışının “güvenlik tüketen” değil, aksine uluslararası sistemde istikrarın sağlanmasına katkı sunan “güvenlik üreten” bir aktör niteliği taşıdığı görülmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin jeoekonomik konumu ve stratejik refleksleri, bölgesel ve küresel güç olma yolunda ilerleyen uluslararası aktörün yükselişine benzemektedir.
Zengezur Koridoru, Kalkınma Yolu, Irak’ın Fav ve Pakistan’ın Gwadar limanları ile Türkiye’nin Orta Koridoru; yalnızca ticaret hatları değil, aynı zamanda Tarihî İpek Yolu’nun modern izdüşümleridir. Bu hatların etkinleşmesi, bölgesel refahın artmasına ve Türkiye’nin jeoekonomik merkez olarak konumunu güçlendirmesine katkı sağlayacaktır. Orta Koridor üzerinde kurulacak ulaştırma, enerji ve dijital altyapı yatırımları, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını destekleyerek bölgesel ve küresel güç konumuna yükselmesini hızlandıracaktır.
Orta Koridor’un işlevselliğinin artmasıyla Türkiye, Asya-Pasifik ile Atlantik arasındaki bağımlılık ilişkilerini yönlendirebilecek bir konuma ulaşacaktır. Ayrıca Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika ile geliştirilecek ekonomik bağlar, Türkiye’yi Avrasya’nın yeni çekim merkezi hâline getirecektir.
Modelski’nin kuramında öne çıkan “her yüzyılda bir doğan başat güç” döngüsü bağlamında Türkiye, 21. yüzyılın en önemli adaylarından biri olarak değerlendirilebilir. Bu hedefin gerçekleşebilmesi, Türkiye’nin millî birlik ve dayanışmasını güçlendirmesi, yüksek katma değerli üretime dayalı bir ekonomik model oluşturması ve kültürel hinterlandında (gönül coğrafyasında) güvenliği sağlamasına bağlıdır.
Terörden arındırılmış, güvenli koridor ve limanlara sahip bir Türkiye; yalnızca bölgesel istikrarın teminatı değil, aynı zamanda küresel tedarik zincirlerinin güvenilir merkezlerinden biri olacaktır. Türkiye, çok kutuplu dünya düzeninin ortaya çıkardığı yapısal dönüşüm sürecini, başat güç konumuna yükselebilmek adına stratejik bir fırsat penceresi olarak değerlendirmeli ve yaklaşık yüzyılda bir ortaya çıkan bu tarihi fırsatı kaçırmamalıdır. Özetle Orta Koridor bağlamında Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu gibi lojistik ağlarının “Türkiye merkezli” inşası, Türkiye’yi devler liginde, lider ülke (başat güç) konumuna yükseltecektir.
[i] Sander, O. “Prof. Dr. Oral Sander’den İki Ciltlik ‘Siyasi Tarih’ Serisi”, Politika Akademisi, https://politikaakademisi.org/2016/12/05/prof-dr-oral-sanderden-iki-ciltlik-siyasi-tarih/, (Erişim Tarihi: 12.11.2025).
[ii] Ercan, M. (2013). Başat Güç Statüsünden Yalnızlığa Giden Süreçte ABD’nin Varlık Mücadelesi, I. Internatıonal Congress Of Polıtıcal, Economıc And Fınancıal Analysıs.
[iii] “Bakan Uraloğlu: (Kalkınma Yolu Projesi) Türkiye’nin jeopolitik ve ekonomik ağırlığını perçinleyecektir”, AA, https://www.aa.com.tr/tr/gundem/bakan-uraloglu-kalkinma-yolu-projesi-turkiye-nin-jeopolitik-ve-ekonomik-agirligini-percinleyecektir/3533703, (Erişim Tarihi: 12.11.2025).
