Tarih:

Paylaş:

Küresel Rekabetin Bölgesel Cephesi: Hint-Pasifik

Benzer İçerikler

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Japonya, Avustralya ve Hindistan’ı içeren ve “QUAD” olarak bilinen dörtlü ittifak, 11 Ekim 2021 tarihinde Bengal Körfezi’nde Malabar Tatbikatı’nın iki gün süren ikinci aşamasını gerçekleştirmiştir. ABD öncülüğünde düzenlenen bu tatbikatın üzerinden çok geçmeden Rusya ve Çin de yanıt niteliğinde bir tatbikat icra etmiştir.

15 Ekim 2021 tarihinde Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki ülkenin 14-18 Ekim 2021 tarihlerinde Japon Denizi’nde ortak deniz tatbikatı düzenleyecekleri, birlikte hareket etmeyi ve yüzen düşman mayınlarını topçu ateşiyle imha etmeyi tatbik edecekleri belirtilmiştir. 

Son yıllarda daha yakın askeri ve diplomatik ilişkiler inşa eden Moskova ve Pekin’in bu hamlesi, QUAD’ın tatbikatına verilen bir yanıt olarak değerlendirilmekte ve Hint-Pasifik’teki gerilimin tırmanacağını göstermektedir.

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), söz konusu tatbikatları ve bölgede yükselen gerilimi değerlendirmek üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Sencer İMER (ANKASAM Başdanışmanı)

Açıklamalarına ABD’nin Çin’i düşman ilan ettiğini belirterek başlayan Prof. Dr. Sencer İmer, ABD ile Çin’in ekonomilerini mukayese ederek “Ekonomik büyüme hızlarına baktığımızda, mevcut durumda 17 trilyon dolar olan Çin’in milli geliri, 20-22 trilyon dolar olan ABD milli gelirini büyük ihtimalle 2028 yılında yakalamış ve hatta geçmiş olacaktır.” dedi.

Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda ABD’nin başat güç olma fonksiyonunu kaybedeceğini vurgulayan İmer, “ABD, Çin’i engellemek amacıyla bölgede birtakım ittifaklar kuruyor. Bilindiği gibi, bunlardan biri QUAD; diğeri ise AUKUS’tur. Her iki oluşum da Biden yönetiminin Çin’i sıkıştırmak için yaptığı hamlelerdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Hint-Pasifik bölgesinde Çin-Rusya ikilisi ile ABD arasında yaşanan rekabeti “kılıç şakırdatmalarına” benzeten İmer, “Gerçekleştirilen karşılıklı tatbikatlarla, birbirlerine göz dağı veriyorlar. Bu kılıç şakırdatmalarından bir savaş çıkacağını düşünmüyorum. ABD’nin olası bir savaşa girecek gücü olduğunu da sanmıyorum.” diyerek mevcut şartlarda Washington yönetiminin böylesi bir çatışmaya girmeyi göze alamayacağını dile getirdi.

Söz konusu gerilimin nükleer savaşa yol açma ihtimalini de değerlendiren İmer, tarafların nükleer gerilim istemeyeceğini belirtti. İmer, günümüzde yaşanan gelişmelerin Soğuk Savaş dönemi kutuplaşmalarına benzediğine işaret ederek “Bu kutuplaşmada ABD’nin Avrupa Birliği’ni (AB) yanına aldığını görememekteyiz. AB, tamamen kendi çıkarlarını düşünüyor. Buna en bariz örnek olarak Fransa’yı gösterebiliriz.” açıklamasını yaptı.

AB’nin çıkarları gereği hem Rusya hem de Çin’le ekonomik ilişkiler geliştirmek istediğini söyleyen İmer, “Bu anlamda ABD, yalnız kalmış bir ülkedir. İkili anlaşmalar yaparak problemlerini çözmeyi amaçlıyor. Ancak bu yolla da başarılı olması mümkün değildir. Buna karşılık Çin’in Rusya’yla yakınlaşması ise doğal bir sonuç olarak değerlendirilmelidir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Dr. Barış ADIBELLİ (Kütahya Dumlupınar Üniversitesi)

QUAD tarafından gerçekleştirilen Malabar Tatbikatı’nın bölge için çok önemli bir hadise olduğunu iddia ederek açıklamalarına başlayan Dr. Barış Adıbelli, Washington ve müttefiklerinin bölgesel gelişmelere karşı farklı bakış açıları olduğunu dile getirerek “ABD dışındaki diğer QUAD ülkeleri, organizasyonun bir askeri ittifak olduğunu kabul etmiyorlar. Zaten gevşek yapılı bir siyasi istişare ve işbirliği mekanizması olan QUAD’ın halihazırda bir askeri tarafı da bulunmuyor.” yorumunu yaptı.

Açıklamalarına AUKUS ve QUAD arasındaki farkı vurgulayarak devam eden Adıbelli, “ABD’nin de belirttiği gibi AUKUS bir askeri ittifaktır. Ancak QUAD böyle değildir.” dedi. Bu bağlamda QUAD üyelerinin yaklaşımlarına değinen Adıbelli, “Güney Kore, Hindistan ve Japonya, Çin’le çatışma riskini arttıracak durumlardan kaçınmaktadır. Bunun farkında olan ABD, söz konusu gerekçeyle AUKUS’u kurmuştur. Ancak yine de QUAD’ın savunma kapasitesini arttırma hedefi vardır. Bu nedenle de çeşitli tatbikatlar düzenlenmektedir.” dedi.

Adıbelli, bölgede yalnızca Çin’in değil; Rusya’nın da güçlü bir aktör olarak öne çıktığına dikkat çekerek “Mevcut gelişmelere baktığımızda, artık Rusya da Hint-Pasifik’te boy göstermeye başlamıştır. Üstelik Çin’le birlikte hareket etmektedir. Zaten ABD’nin Japonya’ya ağırlık vermesinin bir diğer nedeni de Rusya’nın sınırlandırılması ve Rus Pasifik Filosu’nun kontrol altında tutulmasıdır.” açıklamasını yaptı. Ayrıca Adıbelli, ABD’nin Avustralya’ya verdiği nükleer denizaltılarını da mevzubahis durumla ilişkilendirdi.

Sözlerinin devamında bölge ülkelerinin Rusya’yı içeren bir denklemden uzak duracağını öne süren Adıbelli, “Yeni Delhi’nin Moskova’yla özellikle de savunma alanında derin ve yoğun ilişkileri vardır. Hindistan, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) Rusya kontenjanından kabul edilmiştir. Yani Yeni Delhi’nin dış politikadaki en önemli kozlarından biri Rusya kartıdır. Üstelik Çin-Pakistan ikilisine karşı en önemli denge unsuru da Rusya’dır.” diyerek Pakistan-Çin yakınlaşmasına karşı Hindistan’ın yöneleceği temel adresin ABD değil; Rusya olduğunu vurguladı.

Ayrıca Adıbelli, Bengal Körfezi’nin jeostratejik önemine işaret edip; QUAD’ın sanılanın aksine deniz ticaretini baltaladığını öne sürerek “QUAD’ın kuruluş amacı, uluslararası deniz ticaretinin güvenli bir şekilde yapılmasıyken; attığı adımlarla QUAD, uluslararası deniz ticaretini tehlikeye sokuyor. Çünkü Çin ve Rusya gibi ülkeleri bölgeye çekerek, askeri yığınakların artmasına neden oluyor.” şeklinde konuştu.

Dr. Satoru NAGAO (Hudson Institute)

Güvenlik ve Hint-Pasifik uzmanı Dr. Satoru Nagao, bu tatbikatların dünyadaki kutuplaşmaların bir yansıması olduğunu vurgulayarak “Böyle bir gruplaşmanın yaşanması, artan ABD-Çin rekabetinden kaynaklanmaktadır. Çin’in ekonomik yükselişiyle birlikte Pekin’in komşu ülkeler üzerindeki toprak iddiasını artırdığını görüyoruz.” dedi.

ABD’nin gerçekleştirdiği tatbikatların arka planını, Washington ve Pekin’in askeri harcamalarına işaret ederek açıklayan Nagao, “2011-2020 yılları arasında Çin, askeri harcamalarını %76 oranında artırdı. Aynı dönemde ABD ise %10 geriledi. Yine de ABD askeri harcamaları, Çin’inkinden üç kat daha fazladır. Ancak Çin, hızla ABD’ye yetişiyor. Bu nedenle Washington, müttefiklerinden ve ortaklarından güvenlik yükünü paylaşmalarını istiyor.” diyerek ABD’nin müttefiklerini çoğaltma çabasına dikkat çekti.

Sözlerinin devamında mevcut gruplaşmaları değerlendiren ve ABD’nin değerler ittifakı anlayışıyla hareket ettiğini ima eden Nagao, “Tüm QUAD ülkeleri, demokratik ülkelerdir. Malabar Tatbikatı’nın yanı sıra aralarında ABD, Japonya, Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Hollanda ve Kanada’nın bulunduğu devletler ortak tatbikatlar gerçekleştirmektedir. Bütün bu faaliyetler ise demokratik ülkeler tarafından yürütülmektedir ABD’nin anlaşmaya dayalı 52 resmi müttefiki vardır. Bunlara Tayvan da dahildir.  Çin’in ise tek resmi müttefiki Kuzey Kore’dir.” ifadelerini kullandı.

ABD ve müttefiklerinin yaptırımı altında bulunan bölge ülkelerine de dikkatleri çeken Nagao, Rusya-Çin yakınlaşmasının ve gerçekleşen tatbikatın temelinde ABD yaptırımlarının bulunduğunu öne sürerek “Bu ülkelerden biri de Rusya’dır.” dedi.

Alok BANSAL (India Foundation Başkanı)

Rus ve Çin donanması tarafından icra edilen tatbikatı yorumlayan India Foundation Başkanı Alok Bansal, “ABD’nin Rus karşıtı politikalarına cevap olarak ortaya çıkan söz konusu tatbikat, Moskova ile Pekin arasındaki bağı güçlendirmektedir.” dedi.  

Açıklamalarına QUAD yapılanmasına değinerek devam eden Bansal, “QUAD, bir güvenlik ittifakı değil; demokratik hükümetler grubudur. İttifakın asıl amacı, kurallara dayalı bir uluslararası düzen oluşturmak ve seyrüsefer özgürlüğünü desteklemektir.” sözleriyle Güney Çin Denizi’ndeki problemin Çin’in tek taraflılığı nedeniyle ortaya çıktığını iddia etti.

Değerlendirmelerine Hint-Pasifik’teki kutuplaşmanın amacını belirterek devam eden Bansal, “ABD öncülüğündeki gruplaşma, Çin’le ekonomik olarak mücadele etmeyi ve Güney Çin Denizi’nde seyrüsefer özgürlüğünü güçlendirmeyi amaçlıyor.” yorumunu yaptı.

Söz konusu gelişmeleri Hindistan bağlamında da değerlendiren Bansal, “Mevzubahis gruplaşma, küresel yatırımın önemli bir bölümünü Çin’den Hindistan’a kaydırabilecek güçlü ekonomik işbirliği ve teknoloji transferiyle sonuçlanabilir. Bu gelişmeler, Hint-Pasifik’e hâkim olan deniz güçleri ile Avrasya’nın kalbine hâkim olan kıtasal güçler arasında bir fay hattı yaratmıştır. Ön saflarda yer alan Hindistan’ın, özellikle de Rusya’yla ile on yıllardır olumlu ilişkileri olduğu için temkinli davranması gerekecektir.” dedi.

Bölgede yaşanan rekabetin geleceğine de değinen Bansal, “Her iki ülke de Avrasya’nın kalbinde bulunan aynı stratejik alan için mücadele etmektedir. Bu yüzden de taraflar arasındaki ilişkilerin ilerleyen zamanlarda gerginleşme olasılığı vardır. Daha da önemlisi, Vladimir Putin liderliğindeki Rusya, Çin’e karşı ikinci bir oyun kurmaya isteksizdir. Ancak şu an için çıkarların yakınlaşması vardır. Lakin bu durum, Moskova ve Pekin’i sanal bir ittifaka çekebilir ve yeni bir Soğuk Savaş’a yol açabilir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Ferhan ORAL (Emekli Deniz Albay)

Emekli Deniz Albayı Ferhan Oral, söz konusu tatbikatların ortaya çıkış sürecini hatırlatarak “Hint-Pasifik’teki Rus-Çin ortak deniz tatbikatları, ilk kez ŞİÖ Barış Görevi’nin bir parçası olarak 2005 yılında gerçekleştirilmiştir. 2012 senesinden bu yana ise ŞİÖ’den bağımsız şekilde denizden gelecek tehditlere karşı, iki ülkenin ortak savunma kabiliyetlerini geliştirmek maksadıyla icra edilmektedir.” açıklamasını yaptı.

Çin ve Rus donanma unsurları tarafından yapılan Müşterek Deniz-2021 Tatbikatı’nın Bengal Körfezi açıklarında QUAD ülkelerinin gerçekleştiği Malabar Tatbikatı’nın hemen arkasından icra edilmesine dikkat çekerek “Bu durum, bölgede AUKUS sonrası yükselen tansiyonun artarak devam edeceğinin sinyali şeklinde yorumlanabilir.” dedi. 

Çin’in bölgedeki askeri ve siyasi etkisini kırmayı amaçlayan Malabar Tatbikatı’nı yorumlayan Oral, “2021 yılının Ağustos ayında ABD, İngiltere, Japonya, Hindistan ve Avustralya’dan görev gruplarının katılımıyla oluşturulan birleşik görev gücünün bölgedeki faaliyetleri ve son dönemde açıklanan AUKUS oluşumundan sonra söz konusu tatbikatın gerçekleşmesi, ABD’nin bölgede NATO benzeri oluşumları, Çin’e karşı bir araç olarak kullanma konusundaki kararlılığını yansıtmaktadır. Ancak bölgede NATO’nun karşılığı olacak bir yapının oluşturulması hem bölgenin geniş coğrafyası hem bilgi paylaşımındaki zafiyet hem de bölge ülkelerinin Çin’le olan ticaret hacmi itibarıyla son derece zordur.” değerlendirmesini yaptı.

Bölgedeki Çin-ABD rekabetini geniş bir çerçevede özetleyen Oral, ABD’nin bölgedeki ittifak arayışları ve ittifak içinde olduğu ülkelerle yaptığı ortak tatbikatlara karşı Çin’in faaliyetlerini değerlendirerek “Pekin, gerek Kuşak-Yol Projesi kapsamında deniz ulaştırma rotalarına geliştirdiği alternatiflerle gerek son örnekte olduğu gibi Rusya’yla icra ettiği ve edeceği tatbikatlarla gerekse de her geçen gün sayısını artırdığı ve yeteneklerini geliştirdiği donanmasıyla Washington yönetimine cevap vermektedir.” şeklinde konuştu.

ABD ve müttefiklerinin, Çin-Rusya yakınlaşmalarına gösterebilecekleri tepkilere de değinen Oral, “Washington yönetiminin bölgede işbirliği yaptığı Hindistan dışındaki ülkeler, Çin’e karşı ABD’ye kayıtsız şartsız destek verebilir. Ancak Hindistan bu tip işbirliklerini stratejik özerkliğini güçlendirecek bir araç olarak görmekte ve bu özelliği hasebiyle Avustralya ve Japonya’dan farklılık arz etmektedir.” yorumunda bulundu.

Son olarak ABD’nin Çin’le tek başına mücadele edemeyeceğinin farkında olduğunu belirten Oral, “Washington yönetimi, gelecekte Güney Kore ve Singapur’u da mevcut ittifakların içerisine çekmek için çaba harcayacaktır” dedi.

Aydın NURHAN (Emekli Büyükelçi)

Hint-Pasifik’te artan gerilimi Rusya bağlamında değerlendiren Emekli Büyükelçi Aydın Nurhan, Rusya’nın mevcut durumunun, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı öncesindeki ittifak arayışlarına benzediğini ileri sürerek “Rusya, Sovyetler Birliği dağılınca Batı’ya yanaşmak istedi. Batı, önce kabul eder gibi yapsa da sonra kesin kararını verdi. Amaç Rusya’yı parçalamaktı.” dedi.

Hint-Pasifik’teki güncel gelişmeleri, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’yle ilişkilendiren Nurhan, “Burada akla Batı’nın Rusya’yı Çin’e ittiği düşüncesi gelebilir. Güçlü bir Rusya-Çin ittifakı, tabii ki ciddi rakip olurdu. Fakat nihai değerlendirmede Rusya’nın orta vadede güçten düşeceği; hatta parçalanabileceği kanaati doğdu. Bu nedenle Moskova’nın Pekin’e müttefik olarak ciddi katkı sağlayamayacağı kanaatine ulaşıldı.” açıklamasını yaptı.

Rusya’nın durumuna değinen Nurhan, “Şimdi NATO’nun tüm hesapları, Moskova’nın çökertilmesi stratejisine odaklandı. Aslında Putin sonrası dönemde Rusya’nın geleceği birçok soru işareti barındırıyor. Sanırım ABD, o günlerin derin analizini çoktan yapmış.” yorumunda bulundu.

Günümüz kutuplaşmasında Rusya’nın konumunun belirsiz olduğuna işaret eden Nurhan, ABD’nin de bunun farkında olduğunu öne sürerek “Rusya’nın tarihi zirveyi aşmış bir ülke olarak çöküş çağında mı; yoksa yükselme devrinde mi olduğunun değerlendirmesini Washington yönetimi, İbn-i Halduncu bir şekilde çoktan yapmıştır.” ifadelerini kullandı.

Tarihi ilişkilere gönderme yapan Nurhan, ABD’nin Çin’in yükselişini gizlemek maksadıyla uzun süre İslam dinini kullandığını ve son zamanlarda panik halinde Çin kartını oynamaya başladığını dile getirdi. “Bu anlamda QUAD ve AUKUS çok manidar.” diyen Nurhan, “Çin-Rusya ilişkilerinin başlangıcı gerçekçi temellere dayandırılmışsa da hangi sonuçları doğuracağı belirsizdir. Zira Moskova’nın İsrail ve ABD’ye epey yanaşmış olan Hindistan’la ittifak arayışlarının ne kadar gerçekçi olduğu da önemlidir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Mehmet Emre ÖZTÜRK (Gazeteci-CRI Türk)

Gazeteci Mehmet Emre Öztürk, QUAD donanmalarının Bengal Körfezi’nde gerçekleştirdiği tatbikatların askeri ve siyasi olarak farklı anlamlar içerdiğini vurgulayarak tatbikatların siyasi ayağını Pentagon Sözcüsü John Kirby’nin sözlerini hatırlatarak açıkladı. Öztürk, “Tatbikattan önce yaptığı açıklamada Kirby, Çin’in bölgedeki denizcilik iddiaları karşısında ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan donanmalarının ortak bir tatbikat başlattığını söyledi.” dedi.

Çin’e karşı ittifak arayışlarının uzun süredir devam ettiğine de işaret eden Öztürk, “Japonya Kabine Sekreter Yardımcısı Seiji Kihara, ‘Bu tatbikatların özgür ve açık bir Hint-Pasifik vizyonunu paylaşan ABD, Hindistan ve Avustralya’yla bağlarımızı güçlendirmesini istiyorum.’ diyerek Çin’e karşı ortak strateji çağrılarını yineledi.” değerlendirmesini yaptı.

5 Eylül 2021 tarihinde ilan edilen AUKUS’un Hint-Pasifik’teki rekabeti arttırdığına değinen gazeteci, “AUKUS’la bölgede ısınan sular, QUAD donanması tarafından sıcak tutulmak isteniyor. Çin’in, Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı’nda artan askeri eylemlerine karşı, dörtlünün müşterek savunma kabiliyetlerini geliştirmesi beklenebilir.” sözleriyle QUAD’ın bölgedeki tatbikatlarının devam edeceğini öngördüğünü belirtti.

Öztürk, Çin ve Rusya’nın gerçekleştirdiği askeri tatbikatın QUAD’a karşı bir hamle olduğunu ileri sürerek “QUAD’ın tatbikatına çok gecikmeden Çin ve Rusya’dan yanıt geldi. İki ülkenin donanmaları, Japon Denizi’nde ortak bir tatbikat düzenleyerek QUAD dörtlüsüne cevap verdi. Burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu tatbikatın seri olarak Çin ve Rusya arasında 2012 senesinden bu yana dokuz kez gerçekleştirilmiş olmasıdır. İki ülke donanmasının müşterek operasyon yeteneklerinin geliştiği gözlerden kaçmamalıdır.” yorumunda bulundu.

QUAD ve AUKUS gibi bölgesel güvenlik örgütlerinin hem Çin hem de Rusya için tehdit oluşturduğuna dikkat çeken Öztürk, “QUAD ve AUKUS tehdidi, Çin ve Rusya’nın savunma alanında daha fazla işbirliği yapmasını tetikleyecek oluşumlardır. Ancak Pekin ve Moskova’nın halihazırda savunma alanında farklı politikaları da bulunmaktadır.” değerlendirmelerinde bulundu.

QUAD ve AUKUS ittifaklarının askeri anlamda bir süreç sunduğunu da söyleyen Öztürk, “Çin ve Rusya’nın Batı’dan gelen hamlelere karşı resmî bir askeri ittifak girişimi henüz yoktur. Lakin söz konusu devletler, stratejik ve operasyonel tatbikatlar düzenleyerek caydırıcılık sağlamaya çalışmaktadır.” ifadelerini kullanarak açıklamalarını sonlandırdı.


Makalede yer alan görüşler, yazarın/yazarların kişisel görüşleri olup, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin (ANKASAM) yayın politikasını yansıtmayabilir.


Elif TEKTAŞ
Elif TEKTAŞ
2020 yılında Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Elif Tektaş, aynı yıl Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans programına başlamıştır. Halihazırda yüksek lisans eğitimine devam eden Tektaş, iyi derecede İngilizce bilmektedir.