Tarih:

Paylaş:

Batı’nın Rusya’yı Çevreleme Stratejisi ve ABD ile Avrupa Arasındaki Ayrılıklar

Benzer İçerikler

Suriye İç Savaşı, İkinci Dağlık Karabağ Savaşı ve şimdi de Ukrayna. Batı her koldan Rusya’yı uluslararası arenada sıkıştırmayı hedeflemektedir. Aynı Batı, bölgesel açıdan da Rusya’yı eski Sovyet ülkelerindeki etkisini azaltarak etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadır. Fakat bu planlarını uygulamaya koyarken başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Batılı ülkeler beklenmedikleri olaylarla karşılaşmaktadır. Suriye İç Savaşı’nda Rusya’nın olaya müdahil olması ve Suriye’yle yapılan anlaşma yoluyla Lazkiye Limanı’na yerleşmesi, Rusya’yı hiç olmadığı kadar sıcak denizlere indirmiştir.

Bunun üzerine Ermenistan’da iktidara gelen Nikol Paşinyan’ın Fransa tarafından desteklenmesi ve renkli bir devrimin gerçekleştiği yönündeki algı, İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’yla kırılmıştır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından koşulsuz bir şekilde desteklenen Paşinyan’ın Dağlık Karabağ’da hezimete uğraması, Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşma karşılığında ödediği bedel olarak görülmüştür. Fransa ve ABD’nin Paşinyan’ı desteklemelerinin sebebi Rusya’nın Güney Kafkasya’daki varlığını sona erdirme arzusu olmuştur. Ayrıca Rusya’nın Güney Kafkasya aracılığıyla Ortadoğu’ya yakınlaşmasını da engellemeye çalışmışlardır. Gürcistan’dan sonra Ermenistan’ı da kaybetme tehlikesiyle karşılaşan Rusya, İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’nda tepkisiz kalarak Ermenistan’ı cezalandırmıştır. Bu süreçte halkın Paşinyan’a karşı ayaklanması, yeniden Rusya alternatifinin canlanmasına yol açmış gibi görünmektedir.

Tabi ki bölgeyi sadece karasal sınır parçalarından ibaret görmemek gerekir. Bulgaristan ve Romanya’nın NATO’ya girmesiyle Rusya’yı Balkanlarda mağlup ettiğini düşünen ABD, her iki ülkede de üsler kurarak Karadeniz’deki varlığını arttırmaya çalışmaktadır. Böyle bir süreçte de Rusya, Montrö Antlaşması’nı Karadeniz’deki güvenliğini arttırıcı ve sağlamlaştırıcı bir unsur olarak görmektedir. 2000’li yıllara kadar Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni revize etme konusunda çeşitli baskılar yapan Rusya, Romanya ve Bulgaristan’ın NATO üyeliğinden sonra bu iddialarından vazgeçmiştir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin savaş gemileri için getirmiş olduğu 21 günlük Karadeniz’de bulunma ve belirli bir tonaj kısıtlaması adeta Rusya’yı istemediği denge değişikliğinden kurtarmıştır. ABD’nin NATO çerçevesinde Karadeniz’deki varlığını arttırma çabaları Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle engellenebilmiştir. Fakat buna rağmen Bulgaristan ve Romanya’daki Amerikan üsleri bu durumu değiştirme potansiyeli taşımaktadır. Her iki ülke de Rusya’dan çekinmelerine rağmen ABD’nin isteği doğrultusunda hareket edebilecek durumdadır. Kendilerini büyük ölçüde NATO’yla güvence altına aldıklarını düşünen Bulgaristan ve Romanya, bu çerçevede savunma masraflarını da kısmışlardır. Bu da onların olası bir askeri gerginlik konusunda hazırlıksız olduklarını gösteren en açık kanıttır.

Son zamanlarda ABD Başkanı Joe Biden’ın “Amerika uluslararası arenaya geri döndü” şeklinde açıklamalar yapması ve Rusya’ya yönelik saldırgan ifadeler kullanması, ABD’deki bazı çevreler tarafından bile eleştirilmektedir. Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde meydana gelen gerginlikle ilgili Rusya’ya karşı Ukrayna’yı desteklediğini açıklayan ABD Başkanı, olası bir sıcak çatışmada Ukrayna’yı nasıl destekleyebilecekleriyle ilgili hiçbir ayrıntı vermemiştir. Bu da akıllara daha önceleri Gürcistan’da yaşanan durumu getirmektedir. Fakat ondan farklı bir şekilde, Biden bu sefer ABD ile Rusya arasındaki “Yeni Soğuk Savaş” benzeri karşıtlığı doğuracak olayı yaratma peşindedir. Bunda ABD’nin Soğuk Savaş döneminde isteklerini bölge ülkelerine daha kolay bir şekilde kabul ettirebildiği inancının kuvvetlenmesi etkili olmuştur. Türkiye ve Almanya gibi ülkelerin ABD’nin isteklerini kendi çıkarlarına uygunluğunu tartıp değerlendirmeleri, ABD’nin Rusya konusunda dilediği adımı atmasını engellemektedir. Nitekim sanal bir ortamda yapılan Münih Güvenlik Konferansı’nda Biden’ın ABD’nin Avrupa’daki olaylara müdahil olacağı ve yakından ilgileneceğine yönelik sözleri, öncelikle Fransa ve Almanya tarafından iyi karşılanmamıştır. Kıta Avrupası’nın Moskova’yla işbirliği ve diyalog kanallarının açık olmasını tercih ettiği ve buna karşılık ABD’nin Rusya’yla ilgili daha sert adımlar atılmasını istediği açıktır.

ABD’nin son zamanlarda Rusya’yla ilgili bu kadar sert açıklamalar yapmasının sebebi Dağlık Karabağ, Suriye ve Doğu Akdeniz konusunda ABD’nin istediği şekilde olayların gelişmemiş olmasındandır. Çünkü buradaki durumu kendi lehine çevirmek isteyen Washington yönetimi, en kısa sürede dikkatini Güney Çin Denizi ve Çin’le ilgili konulara yoğunlaştırma derdindedir. Yine böyle bir ortamda ABD tarafından Türkiye’yle ilgili daha sıcak ve Türkiye’yi adeta destekleyici açıklamaların yapılması, Rusya karşısında müttefiklerin geri kazanılması çabası olarak görülebilir.