Tarih:

Paylaş:

Krizi Fırsata Çevirebilmek: “Büyük Değişim Hareketi” ve “Yeni Özbekistan”

Benzer İçerikler

Tarihin en uzun yıllarından biri olarak kayda geçen 2020, hiç kuşkusuz, tüm dünya açısından oldukça zor bir yıl oldu. Başta Covid-19 olmak üzere, yaşanan çok boyutlu krizler-gelişmeler, ülkeler açısından öncelikle kendi içinde ve yakın çevresinde güçlü işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu bir kez daha gösterdi. Aksi takdirde, bundan sonraki süreçte daha yoğun bir şekilde gelmesi beklenen kriz dalgalarının önünde durabilmek hiç de kolay olmayacak.

Bin yıllara dayanan devlet tecrübesi ve güçlü medeniyet birikimiyle bu gerçekliği öngören devletlerden biri olan Özbekistan, merkez-çevre ilişkilerini esas alan yeniden inşa politikasını 2020’de de kararlılıkla sürdürdü.

Bu bağlamda 2016 yılı sonunda Cumhurbaşkanı olarak seçilen Şavkat Mirziyoyev’in önderliğinde başlatılan “Büyük Değişim Hareketi”, daha somut ifadeyle “Yeni Özbekistan” süreci, dünyadaki tüm krize rağmen insanı merkeze alan hedefinden taviz vermeden 2020’de de “hukuk”, “ekonomi”, “siyaset”, “toplum” ve “dış politika” alanlarındaki reform çalışmalarını devam ettirdi.

Nitekim değişim sürecinin mimarı olan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, 29 Aralık’ta, 2020 yılının muhasebesini yaptığı Forumlar Sarayı’ndaki konuşmasında Covid-19’a rağmen ülke ekonomisinin gelişmeye devam ettiğini, liberal iktisat politikaları ve demokratikleşme noktalarında önemli ilerlemeler kaydedildiğini ve çok boyutlu reform sürecinin 2021’de de planlandığı şekilde yürütüleceğini söyledi.

Mirziyoyev: “Bugünün Özbekistan’ı da dünkü ile aynı değildir!”

Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in konuşmasındaki en dikkate değer hususlardan biri de, devlet (merkez) – millet (çevre) arasındaki ilişkilerin daha da kuvvetlendirilmesine yönelik yaptığı vurgu idi.

“Ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun, demokratik reformlar yolundan asla geri adım atmayacağız. Sadece ileri gideceğiz ve bunu başaracağız. Çünkü bugünkü insanımız dünün insanı değil. Bugünün Özbekistan’ı da dünkü ile aynı değildir.” açıklamasında bulunan Mirziyoyev, merkez-çevre ilişkilerinde “güven” ve “güçlü birlikteliği” ön plana çıkartan bu yeni süreçte milletin vekillerine halka inmeleri ve onların dertleri ile dertlenmeleri, sevinçleri ile sevinmeleri çağrısında bulundu.

Bu bir anlamda “Emir Timur Ruhu’nun dönüşü” ile eşdeğer bir husus olarak karşımıza çıkmakta…

“Milletvekili halkın derdini yerinde görüp bilecek ve bunu dile getirecek” diyen Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, geleceğin Özbekistan’ının teminatı olan gençler için de 2021’in “Faal Gençleri Destekleme ve Halk Sağlığını Güçlendirme” yılı olarak ilan edilmesini de bu konuşmasında teklif etti.

Üç Temel Hedef: “İyi Komşuluk”, “Ortaklık”, “Stratejik İşbirliği”

Özbekistan’daki “büyük değişim hareketi” hiç kuşkusuz sadece ülke içi ile sınırlı değil. Dış politikada yaşanan açılım süreci de 2020’de Taşkent’i bölgenin ve dünyanın önemli başkentlerinden biri olmaya doğru hızla taşıyor. Bu bağlamda “Modern İpek Yolu” (Kuşak Yolu)’nun önemli güzergâhlarından ve Avrasya’nın kalpgâh ülkelerinden biri olarak nitelendirilen Özbekistan’ın yakın çevresi ile başlattığı iyi komşuluk ilişkileri bölgesel bazda istikrar ve işbirliğini esas alan bir derinlik ve genişlik kazanmaya başlamış durumda.

Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in dış politikada Orta Asya devletleriyle “iyi komşuluk”, “ortaklık” ve “stratejik işbirliğinin” geliştirilmesine önem vereceklerini ifade etmesi ve somut işbirliği alanları olarak “Afganistan Yeni Barış Süreci” ve “Yeni Asya-Pasifik” oluşumunda yer almayı işaret etmesi oldukça önemli.

Bu kapsamda Taşkent’te Orta Asya ve Güney Asya ülkeleri arasındaki iş birliğini öngören üst düzey bir toplantının 2021’de düzenlenecek olması, bunun bir temenniden/söylemden öte artık eyleme geçtiğini göstermesi açısından fazlasıyla dikkat çekici.

Cumhurbaşkanı Mirziyoyev bu aktif, yapıcı dış politikasıyla adeta düşünceler, projeler, hatta anlaşmalar kağıt üzerinde kalmamalı, “şimdi eylem zamanı” diyor. Muhtemelen dünyadaki kriz dalgalarının “Kuzey Afrika-Akdeniz-Ortadoğu”dan hızlı bir şekilde Asya’nın derinliklerine doğru kaydığını o da görüyor ve bu bağlamda potansiyel kriz bölgelerini bir tehdit-risk alanından işbirliği adreslerine çevirmeye yönelik bir stratejiyi gündeme taşımış bulunuyor.

Siz buna “tarihsel refleksin dönüşü” de diyebilirsiniz…

Orta Asya’dan Hint Okyanusu’na “Barış Koridoru” İnşası…

Şubat 2020 sonralarında ABD-Taliban arasındaki anlaşma sonrası süreçteki belirsizlik halen devam ediyor. Aynı şekilde 2020’ye damgasını vuran Pakistan-Hindistan arasındaki gerginlikler de sonuçta Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’nün bir ortağı olan Özbekistan’ı endişelendiriyor. Orta Asya’dan Güney Asya’ya uzanan hatta Afganistan tam bir “kokpit” ve “Yeni büyük Oyun”un bir kez daha vazgeçilmez adresi. Dolayısıyla bölgesel jeopolitik depremlerin bir anlamda merkez üssü…

Yeni ABD Başkanı Biden ile birlikte Hint Okyanusu’nun sularının Pasifik suları ile eş zamanlı olarak daha da ısınacağı ortada. Havadaki it dalaşları (Çin-Rus savaş uçakları ile Güney Kore-Japon savaş uçakları arasında 2020’nin son günlerinde gerçekleşen olayı hatırlatmak gerekirse), bunun küçük işaret fişeklerinden sadece birisi. Batılı donanmaların Hint-Pasifik koridoruna her geçen gün artan yığınağı da elbette kenar kuşaktaki rekabetin-güç mücadelesinin Asya’nın içlerine doğru kayacağının bir göstergesi olarak kabul ediliyor.

Böylesi bir konjonktürde Taşkent bölgedeki işbirliklerinin kurulmasına, mevcutların daha da güçlendirilmesine-pekiştirilmesine yönelik bir “barış diplomasisi”, “önleyici kriz diplomasisi” izlemeye çalışıyor.

Bu kapsamda  “Orta Asya’yı Hint Okyanusu’yla bağlayan Trans-Afgan ulaşım koridorunun oluşturulmasına yönelik ilk yapıcı adımları attık. Bu projenin hayata geçirilmesi tüm bölgede istikrar ve ekonomik kalkınmayı sağlayacaktır.” değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in komşu Afganistan’da barışın sağlanmasına yönelik desteklerini sürdüreceklerine yönelik açıklaması, bölgesel bir inisiyatife dikkatleri çekiyor.

Bu sürecin 11 Eylül 2001 öncesinde Pakistan-Hindistan arasında başlatılan “Taç Mahal Süreci” ile taçlandırılması, kuvvetle muhtemel bölge ile güçlü tarihsel ilişkilere sahip Taşkent’in dış politika hedefleri arasında yer alıyor…

“Yeni Özbekistan” ve “Güçlü Türk-İslam Dünyası”…

“Devlet inşasını ve yargı sistemini geliştirmek, ekonomiyi liberalleştirmek, sosyal alanların hızlı gelişmesi ve aktif dış politika yürütülmesi” şeklinde özetlenen “Büyük Değişim Hareketi”, hiç kuşkusuz Özbekistan’ı ve yakın çevresini içinde bulunduğumuz krizler okyanusunda “istikrarlı”, “güvenli” ve “refah” içerisinde olan bir “barış-zenginlik adası”na çevirmeyi hedefliyor.

Dolayısıyla sadece kendisini düşünen bencil bir “ulus-devlet” anlayışı yerine, bir kez daha tüm coğrafyayı kucaklayan, kökleri bin yıllara dayanan güçlü bir medeniyetin duruşu bir kez daha karşımıza çıkıyor.

Coğrafyanın tarihsel kodlarına büyük dönüşünü yaşadığı bir ortamda “Yeni Özbekistan” hareketinin/yürüyüşünün muvaffakiyeti oldukça önemli, zira güçlü bir Özbekistan güçlü bir Orta Asya-Türk dünyası ile eşdeğer.

Özbekistan’ın Türk Konseyi’ne 2020’de üyeliği işte tam da bu noktada daha da büyük bir önem arz ediyor.

Dolayısıyla Türk-İslam dünyasının geleceği açısından da “Yeni Özbekistan” inşa süreci oldukça mühim bir yere sahip. Orta Asya’yı “Yeni Büyük Oyun”un bir rekabet-mücadele alanı olmaktan çıkartıp, bir işbirliği haline dönüştürmeyi hedefleyen bu vizyoner bakış açısına başta bölge devletleri olmak üzere, tüm dünya devletlerinin, güçlerinin vereceği destek hiç kuşkusuz oldukça önemli.

Zira bir kez daha hatırlatmak gerekirse, Özbekistan bölgenin güvenlik sigortasıdır.

“Yeni Özbekistan” inşa süreci ve “büyük değişim hareketi” 2021’de bu tarihsel sorumluluk anlayışını üstlenen Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in güçlü-vizyoner liderliği ve Özbek halkının desteği ile devam edecektir. Bundan en ufak bir şüphe duyulmamaktadır!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.