Rusya Ulusal Araştırma Üniversitesi Ekonomi Yüksekokulu Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktörü Dr. Timofey Bordaçev: “Orta Asya Ülkelerinin İstikrarı ve Kalkınması, Avrasya’da Huzurun Anahtarıdır.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

İngiliz araştırmacı ve yazar Arthur Conolli’nin “Büyük Oyun” olarak adlandırdığı güç mücadelesinin 19. yüzyılın sonunda başladığı Orta Asya, dünyanın kalpgâhıdır. Orta Asya, söz konusu dönemde Büyük Britanya İmparatorluğu ile Rusya Çarlığı arasındaki nüfuz mücadelesinin oyun sahası olmuştur. Araştırmacılara göre, 20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılda bölgede, ABD, AB, İran ve Çin gibi ülkelerin katıldığı Yeni Büyük Oyun” başlamıştır. Orta Asya cumhuriyetlerinin siyaseti ise büyük oyuncuların karşısında, bağımsızlıklarını korumak adına güç merkezleri arasındaki dengeyi gözeten çok yönlü-vektörlü dış politika stratejisini içermektedir.

Bu kapsamda, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Rusya Ulusal Araştırma Üniversitesi Ekonomi Yüksekokulu Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktörü Dr. Timofey Bordaçev’in görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip olan Çin’in bölgedeki çıkarları ve hedefleri hakkında çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Bölge devletleri açısından Çin’le birlikte hareket etmenin faydaları nelerdir?

Orta Asya devletlerinin Çin’le işbirliğinden görecekleri en büyük fayda, kendi ülkelerindeki sosyo-ekonomik istikrarın artması, gençlerin üretimde istihdam edilmeye başlaması ve Rusya’da altı ay vakit geçirmek yerine; akrabalarına para göndermeye başlamalarıdır. Orta Asya ülkeleri, özellikle de Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve daha az seviyede Kazakistan, bölgedeki yüksek demografik artış nedeniyle büyüyen genç toplumlardır.

Çin’in genç işgücüne ihtiyacının olması ve Rusya’nın da Orta Asya’dan gelen göçmen işçileri daha fazla ağırlayamaması gibi durumlar, burada önem arz eden meselelerdir. Çünkü bölgede istikrarın sağlanabilmesi için gençlerin dini fanatizm yolunu seçmeyi düşünmemeleri ve istihdama kazandırılmaları gerekmektedir. Bu noktada Çin’in yatırımları Orta Asya ülkelerinin üretimine devam edebilmesi noktasında oldukça mühimdir. Bu amaçla Pekin; örgütsel, politik ve yasal bir koşul teklif etmektedir. Bu bağlamda Çin, ülkelerin istikrarıyla eşit derecede ilgilenmektedir. Aslında Rusya ve Çin’in politikası benzerdir. Bu iki devlet, bölgedeki devletlerin siyasi rejimlerini değiştirmek veya siyasi sistemlerinin dönüşümünü sağlamak yerine; onların istikrarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu durum ise bölgenin çıkarına hizmet edecektir.

2. Sizce Orta Asya’da yürütülen entegrasyon süreçlerini yavaşlatan veya komşu ülkeler arasında çelişkilere neden olan durum nedir?

Söz konusu ülkelerin hepsi, doğal olarak kendi ekonomik çıkarlarına göre hareket etmektedir. Her şeyden önce ülkeler, bulundukları bölgelerde uzun vadeli bir siyasi istikrar sağlamak istemektedir. Bunun için ise sorumluluk almaları gerekecektir. Zira bu olmadan, mevzubahis devletlerin uygulayacakları ekonomik projelerin somut bir faydası olmayacaktır.

Orta Asya’da ilk etapta güvenlik meselesi öncelik taşımaktadır. Ekonomi ise daha sonraki meseledir. Zira Avrasya’da güvenliğin geliştirilmesi başarılamazsa, bu bölgenin başta radikal hareketler olmak üzere, yıkıcı dış güçlerin meydan okumalarına karşı savunmasız kalacağı bilinmektedir. Bu nedenle bölge devletleri, bu konuya ilişkin pragmatik bir yaklaşıma sahiptir. Örneğin Kazakistan, dünya pazarına girmek istemekte ve tamamen ekonomik çıkarlarının peşinde koşmaktadır. Aslında bu, çok iyi bir girişimdir. Ancak, aynı zamanda geniş bir bölgenin uzun vadeli siyasi istikrarı ve dolayısıyla güvenliği tesis edilmelidir. Özbekistan da realist bir yaklaşım sergilemekte, egemenliğine çok fazla değer veren bir ülke olarak kendisi için uygun bir siyasi model geliştirmeyi planlamaktadır.

3. Doğal kaynaklara dayalı ekonomilerin karşılaştıkları krizlerle nasıl başa çıkacakları konusu, her zaman endişe vermektedir. Çünkü bu ekonomiler, çoğu zaman birbirine rakip olmaktadır. Ancak Çin’in Kazakistan petrolünü ithal etmekle ilgilendiğini görmekteyiz. Bu durum, Kazakistan için bir fırsat mı?

Enerji ihracatı, Kazakistan’ın bütçe gelirlerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kazakistan, ağırlıklı olarak Doğu pazarlarına yönelmiş durumdadır ve Batı pazarlarına çok fazla ilgisi yoktur. Bu durum, gelecekte de değişecek gibi görünmemektedir. Çünkü Çin pazarının Kazakistan kaynaklarına olan ihtiyacı, elli yıl daha devam edecektir. Bu nedenle iki ülke arasında ciddi bir sorun yaşanması da beklenmemektedir.

4. Bilindiği gibi, Batılı uzmanlar tarafından Çin’in Sovyetler Birliği gibi bir egemen güç olmaya çalıştığı iddia edilmektedir. Bu konudaki fikriniz nedir?

Batılı uzmanlar, ne yazık ki, tüm bu sürece bir çeşit jeopolitik ve jeostratejik sorun veya çelişki perspektifiyle yaklaşıyorlar. Tarihsel açıdan bakıldığında da görülebilir ki; Rusya, Orta Asya’ya sadece bu toprakları ilhak etme arzusuyla değil; başlangıçta sınır güvenliğini sağlamak istediği için girmiştir. Batılı araştırmacılar, konuya nedense jeopolitik sınırlamalar üzerinden okumaktadır. Ancak bilinmesi gerekmektedir ki; Çin, çok pragmatik bir tutuma sahiptir ve politikalarını gerçekçi olmayan olgularla değil de ekonomik çıkarları ve ulusal güvenlik endişesiyle ilerletmektedir. Sonuç olarak, anlaşılması gereken şu ki; Çin’in Orta Asya’daki varlığı, ulusal güvenliğine katkıda bulunmaktadır.


Timofey Vyaçeslavoviç Bordaçev, 28 Ocak 1973 tarihinde Leningrad’da doğmuştur. 1995 yılında, St. Petersburg Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1997 senesinde Belçika’daki Avrupa Koleji’nden Avrupa siyaseti ve yönetimi alanında yüksek lisans derecesi almıştır. 1998 yılında, St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanındaki doktora tezini savunmuştur. 1998 semesinden 2001 yılına kadar Rusya Bilimler Akademisi enstitülerinde ilk olarak kıdemsiz ve ardından da kıdemli araştırmacı olarak çalışmıştır. 2004 yılından beri Küresel İşlerde Rusya Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı’dır. Aynı zamanda Rusya Ulusal Araştırmalar Üniversitesi Ekonomi Yüksekokulu’nda öğretim görevlisidir ve üniversite içerisinde faaliyette bulunan Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin de direktörlüğünü yapmaktadır.

Kenan AĞAZADE
Kenan AĞAZADE
Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'na bağlı ADA Üniversitesi'nin Uluslararası İlişkiler bölümünde (2013-2018) lisansını yapan Kenan AĞAZADE, değişim programıyla Büyük Britanya'daki Glasgow Üniversitesi'nde okumuştur (2016-2017). Yüksek lisansını Küresel Politika ve Toplumsal Değişim alanında (2018-2020) İsveç'teki Malmö Üniversitesi'nden tamamlayan Kenan AĞAZADE, İsveç'te Rusya ve Kafkasya Bölgesel Araştırma Merkezi'nde (2019-2020) araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. İyi derecede Rusça, İngilizce ve İsveççe bilmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...