Kerç Köprüsü Patlaması ve Ukrayna’ya Yönelik Kapsamlı Saldırılar: Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Nasıl Bir Gelecek?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

8 Ekim 2022 tarihinde Rusya’nın Kırım’la bağlantısını sağlayan ve Ukrayna’nın güneyindeki Rus unsurlarına karadan ulaştırılan lojistik desteğin temel rotası olan Kerç Köprüsü’nde büyük bir patlama gerçekleşmiş ve bu olayın ardından köprü kullanılamaz hale gelmiştir.[1] Bu gelişme, Ukrayna açısından büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur. Nitekim Ukrayna Ulusal Güvenlik Servisi tarafından düzenlendiği düşünülen saldırının ardından Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski’nin Danışmanı Mykhaylo Podolyak, Rusya’nın ele geçirdiği tüm toprakların geri alınacağını dile getirmiştir.[2]

Kerç Köprüsü, Azak Denizi ile Karadeniz arasındaki temel bağlantı noktasıdır. Rusya’nın 2014 senesinde Kırım’ı uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ilhak etmesinin ardından Moskova yönetimi tarafından Kırım ile Rus anakarasını birleştirmek maksadıyla inşa edilen 19 km uzunluğundaki köprü, 2018 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından açılmıştır. Moskova yönetiminin Kırım’a atfettiği önem bakımından sembolik bir anlama sahip olan köprüye düzenlenen saldırı ise Rus Ordusu’nun yaşadığı güvenlik zafiyetini gün yüzüne çıkarmıştır.

Hiç şüphe yok ki; mevzubahis gelişme, Rusya’nın sert tepkisini çekmiş ve 10 Ekim 2022 tarihinden itibaren Rus Ordusu, Kiev de dahil olmak üzere Ukrayna’nın çeşitli bölgelerini bombalamaya başlamıştır.[3] Bu da savaşın kapsamlı işgal senaryosuna evrilebileceğine işaret etmektedir. Bir diğer ifadeyle Rusya, 2022 yılının Şubat ayını andıran eylemlerde bulunarak yeniden savaşı tüm Ukrayna topraklarına yayma girişiminde bulunmuştur.

Bu gelişmeler, Rusya’nın kısmi seferberlik kararı ve Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’yı uluslararası hukuka aykırı bir biçimde ilhak etmesi gibi hamleleriyle birlikte ele alındığında, Moskova’nın savaşı tırmandırma eğiliminde olduğu öne sürülebilir. Lakin bu eğilimin Kerç Köprüsü’ne düzenlenen saldırı vesilesiyle Ukrayna tarafında da olduğu görülmektedir.

Aslında Kiev yönetiminin söz konusu hamlesi, Ukrayna’nın Kırım da dahil olmak üzere tüm Rus işgalindeki toprakları kurtarmak istediğini göstermesi bakımından son derece önemlidir. Zira Rusya’nın Ukrayna’daki gücünü sembolize eden köprü ağır hasar almış, Rusya imaj kaybına uğramış, Moskova yönetiminin kullandığı ikmal hattı zarara uğramış ve Rusya’nın Kırım noktasındaki güvenlik zafiyeti bir kez daha görülmüştür.

Daha da önemlisi Moskova’nın nükleer silah kullanma tehdidinin herhangi bir caydırıcılığının bulunmadığı da anlaşılmıştır. Çünkü Kiev yönetimi, toprak bütünlüğünü sağlama konusunda son derece kararlı bir duruş sergilemektedir. Nitekim Kerç Köprüsü üzerinden de bu konuda taviz vermeyeceğini tüm dünyaya duyurmuştur. Dolayısıyla Moskova’nın ilhak ettiği yerleri Rus toprağı olarak kabul eden ve bu bağlamda nükleer doktrinine atıfta bulunan tehditleri,[4] Kiev’e geri adım attırmaya yetmemiştir.

Bununla birlikte Rusya, Ukrayna’da her ne kadar gücü yetmese de zafer dışında bir seçenek düşünmemektedir. Zaten Putin’in nükleer silah kullanımına ilişkin tehditleri de enerji kartına başvurması da bundan kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Kremlin, Moskova’nın yenildiği bir savaşı tüm dünyanın kaybedeceği bir sürece sürükleyeceği mesajını vermektedir. Dolayısıyla Moskova yönetimi, Ukrayna’da zafer olarak nitelendireceği bir netice elde etmeden çekilmeyi düşünmemektedir. Kısmi seferberlik kararı ve referandumlar da bununla ilişkilidir. Bu yüzden de Kiev yönetimi, Kerç Köprüsü’ne yapılan saldırının yanıtsız kalmayacağını bilmekteydi. Nitekim Moskova yönetimi de söz konusu saldırıya Ukrayna’nın başta Kiev olmak üzere pek çok şehrine bombalı saldırılar düzenleyerek cevap vermiştir.

Bu noktada savaşın seyrine ilişkin öngörülerde bulunmak gerekmektedir. Halihazırda Rusya, Ukrayna’nın doğu ve güney bölgelerinde ciddi bir direniş gösterdiğinin farkındadır. Bunun için de kuzeyden; Belarus üzerinden bir çıkarma yaparak Ukrayna Ordusu’nun odağını dağıtmak isteyebilir. Yani Kremlin, Minsk yönetimine baskı yaparak Belarus’u da bir cephe ülkesine dönüştürmek suretiyle Ukrayna’da kapsamlı işgal için uygun bir zemin yaratmaya çabalayabilir.[5] Ancak Belarus’un bu konuya ne kadar sıcak bakacağı tartışmalıdır.

Diğer taraftan Rusya’nın savaşı kazanabilmesi için Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin kesilmesi gerektiğine inandığı söylenebilir. Zira Batı’nın destekleri sayesinde Ukrayna Ordusu, beklenenden ciddi bir direniş ortaya koymuş ve gelinen noktada birçok bölgede taarruza geçmiştir. Bu kapsamda Putin’in nükleer silah tehdidine ve enerji şantajına yoğunlaşması şaşırtıcı olmayacaktır. Fakat Batı’nın ve özellikle de Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-İngiltere ikilisinin; yani Anglosakson ittifakın Rusya’ya Ukrayna’da diz çöktürmek istediği de aşikardır.

Bu anlamda ABD-İngiltere ikilisi, Moskova yönetiminin mevcut savaşta Sovyetler Birliği’nin Afganistan’da yaşadığı travmayı yaşamasını istemektedir. Zaten ateşkesle neticelenecek müzakere süreçlerine ilişkin kayda değer bir ilerlemenin olmaması da Kiev’in yalnız olmadığını bilmesinden ve buna karşılık Moskova’nın da geri adım atmayı yalnızca Ukrayna’ya değil; Batı’ya karşı alınacak ağır bir yenilgi olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Kerç Köprüsü saldırısı ve Rusya’nın verdiği yanıt, savaşın bir tarafın diğerine askeri üstünlüğünü kabul ettirene kadar süreceğine işaret etmektedir.

Sonuç olarak Ukrayna Güvenlik Servisi’nin gerçekleştirdiği varsayılan Kerç Köprüsü saldırısı, Rusya’nın güvenlik zafiyetini tüm dünyanın görmesini sağlamış ve Kiev yönetimi, Kırım dahil olmak üzere ülkenin toprak bütünlüğünü tesis etme konusunu müzakere etmeyeceği mesajını vermiştir. Buna karşılık savaşta yenilmeyi, büyük güç olma iddiasının baltalanması şeklinde yorumlayan Rusya, Ukrayna’daki saldırılarının dozunu arttırmıştır. Bu gelişmeler ise savaşın daha da şiddetleneceğini göstermiştir. Zira iki taraf da kazanmak dışında bir seçenek düşünmemektedir.


[1] “Взрыв на Крымском мосту-спецоперация СБУ,-УНИАН”, Focus, https://focus.ua/voennye-novosti/532265-vzryv-na-krymskom-mostu-specoperaciya-sbu-unian, (Erişim Tarihi: 12.10.2022).

[2] Aynı yer.

[3] “Escalation: Kyiv, Other Cities under Russian Attack in Apparent Retaliation for Kerch Bridge Blast”, Euractiv, https://www.euractiv.com/section/global-europe/news/escalation-kyiv-other-cities-under-russian-attack-in-apparent-retaliation-for-kerch-bridge-blast/, (Erişim Tarihi: 12.10.2022).

[4] Şafak Oğuz, “The Dangerous Dimension in the Russia-Ukraine War: The Nuclear Threat”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/the-dangerous-dimension-in-the-russia-ukraine-war-the-nuclear-threat/?lang=en, (Erişim Tarihi: 13.10.2022).

[5] Sabir Askeroğlu, “Lukaşenko’nun Abhazya Ziyareti”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/lukasenkonun-abhazya-ziyareti/, (Erişim Tarihi: 13.10.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler