Kolombiya hidrokarbon sektörü, son aylarda bölgesel enerji sahnesinde dikkat çekici bir yönelim sergilemiştir. Guyana’yla imzalanan işbirliği anlaşmaları, yeniden açılan Georgetown Büyükelçiliği ve doğrudan uçuşların başlatılması, bu ülkenin kuzeydoğu Güney Amerika’daki enerji denkleminde giderek daha etkin bir aktör olma arayışını göstermiştir. Öte yandan, aynı dönemde Venezuela’dan doğrudan gaz tedarikinin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yaptırımları nedeniyle askıda kalması, Kolombiya’nın enerji güvenliği stratejisinde ciddi boşluklar yaratmıştır. Bu ikili dinamik, ülkenin 2026 yılına yaklaşırken yaşayabileceği olası bir gaz açığının habercisi olmuştur.
Kolombiya’daki petrol ve gaz yatırımlarının azalması, sektörü alternatif pazar arayışına itmiştir. Bu bağlamda Kolombiya Petrol, Gaz ve Enerji Mal ve Hizmetleri Odası (Campetrol) ile Guyana Petrol ve Gaz Enerji Odası (GOGEC) arasında imzalanan mutabakat zaptı kritik bir adım olmuştur.[i] Anlaşma, iki ülke arasında teknoloji paylaşımı, ortak arama-üretim projeleri ve enerji ticaretini kapsayan geniş bir işbirliği alanı yaratmıştır. Ayrıca ProColombia’nın organize ettiği ticari görüşmeler ve Avianca’nın Bogota-Georgetown direkt uçuşları, ekonomik ve lojistik bağları kuvvetlendirmiştir.
Bu yakınlaşma, Kolombiya için sadece ekonomik değil, jeopolitik bir hamle niteliği de taşımıştır. Guyana, son yıllarda keşfettiği büyük açık deniz petrol rezervleri sayesinde uluslararası enerji piyasasında parlayan bir yıldız hâline gelmiştir. Kolombiya bu potansiyele erken dahil olarak hem yatırımcılarını hem de ihracatçılarını yeni fırsatlara yönlendirmiştir. Böylece, ülkenin bölgesel enerji ağındaki rolü çeşitlenmiştir.
Kolombiya için Guyana’yla kurulan köprü önemli olsa da en yakın ve en ucuz gaz kaynağı hâlen Venezuela olmuştur. Ancak bu potansiyel, ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC) yaptırımları nedeniyle donmuş durumdadır. Venezuela Devlet Petrol Şirketi (PDVSA) ve Pequiven gibi şirketlerle yapılan her türlü finansal işlem, Vaşington tarafından yasaklanmıştır.
Ecopetrol Yönetim Kurulu Başkanı Monica de Greiff’in “Venezuela’dan doğrudan gaz gelmeyecek” açıklaması, bu çıkmazın altını çizmiştir.[ii] Aslında temmuz ayında Maden ve Enerji Bakanı Edwin Palma, işbirliği için umutlu konuşmuş, Monomeros adlı Pequiven iştiraki için gizlilik anlaşması dahi imzalanmıştır. Ancak bu girişim, uluslararası kısıtlamalar yüzünden sonuçsuz kalmıştır.
Kolombiya, uzun yıllardır yerel gaz arama faaliyetlerine yeterli yatırım yapmamıştır. Üstelik hükümetin karbon nötr hedefleri ve enerji dönüşümü vizyonu, fosil yakıtlara yönelik yeni izinleri sınırlamıştır. Bu durum, 2026 yılına kadar gaz arzında %20’ye varabilecek bir açık tehlikesini gündeme getirmiştir. Sanayi birlikleri ve tüketici grupları, bu açığın sanayi üretiminden hane halkı tüketimine kadar geniş bir yelpazede ekonomik sarsıntı yaratabileceğini öngörmüştür.
Enerji geçişinin sürdürülebilirliği için kısa vadede doğal gaz kritik bir köprü yakıtı olmuştur. Ancak hem iç üretimdeki düşüş hem de Venezuela gibi en uygun dış kaynağın yaptırımlar nedeniyle devre dışı kalması, bu stratejinin uygulanabilirliğini zayıflatmıştır. Böylece Kolombiya, enerji politikalarını revize etmek zorunda kalmıştır.
Kolombiya-Guyana işbirliği, aynı zamanda bölgesel güç dengelerini de etkilemiştir. Güney Amerika’da Brezilya’nın dev enerji projeleri, Venezuela’nın rezerv zenginliği ve Karayipler’in LNG ticareti düşünüldüğünde, Kolombiya’nın kuzeydoğu yönelimli stratejisi dikkat çekici olmuştur. Bu hamle, ABD’yle ilişkiler açısından da kritik bir sınav niteliği taşımıştır. Vaşington, Venezuela’ya uyguladığı yaptırımların sıkı şekilde sürdürülmesini beklemiştir. Kolombiya ise enerji güvenliği için pragmatik adımlar atmak zorunda kalmıştır.
Guyana’nın bu süreçte kazandığı stratejik önemin de göz ardı edilmemesi yerinde olacaktır. Küçük nüfusuna rağmen devasa petrol rezervlerine sahip bu ülke hem ABD hem de Çin gibi küresel aktörlerin ilgisini çekmiştir. Kolombiya’nın bu pazara erken adım atması, uzun vadede ticari ve politik getiriler sağlamıştır.
2026 yılına doğru ilerlerken Kolombiya için üç temel senaryo öne çıkmıştır. İlk olarak, ABD’nin Venezuela’ya yönelik kısıtlamaları kısmen hafifletmesi durumunda Kolombiya, düşük maliyetli gaz ithalatını hızla devreye sokabilmiştir; bu senaryoda mevcut altyapının yenilenmesi ve uzun vadeli sözleşmelerin hazırlanması kritik olmuştur. İkinci olarak, yaptırımların devam etmesi hâlinde ülke, Guyana’yla işbirliğini derinleştirmek ve LNG ithalatını artırmak zorunda kalmıştır; bu yaklaşım maliyetleri yükseltmiş ama arz güvenliğini kısa vadede korumuştur. Üçüncü olarak ise hükümet, yerli gaz aramalarını yeniden teşvik ederken yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak durumunda kalmış, böylece orta vadede hem çevresel hedefleri hem de enerji güvenliğini dengeleyebilmiştir.
Bu olasılıklar ışığında Kolombiya’nın karar alma süreci yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda diplomatik bir sınavdan da geçmiştir. Ülke, bir yandan enerji arzını garanti altına almak için bölgesel ortaklıklarını çeşitlendirmek istemiş, diğer yandan da ABD’yle olan stratejik ilişkilerini riske atmamak için dikkatli davranmak zorunda kalmıştır. Sanayi çevreleri, uzun vadeli enerji güvenliği için güçlü bir yerli üretim politikasının yanı sıra uluslararası pazarlarda esnek anlaşmalar yapılması gerektiğini vurgulamıştır. Kamuoyu ise hükümetin hem çevresel taahhütlerini hem de halkın enerji maliyetlerini gözeten dengeli bir yol haritası izlemesini talep etmiştir. Böylece Kolombiya, ekonomik büyüme, diplomatik denge ve sürdürülebilirlik hedeflerini aynı anda yönetmeye çalışmıştır.
Kolombiya’nın enerji geleceği hem iç hem de dış politika hamlelerinin kesişim noktasında şekillenmiştir. Guyana’yla kurulan yeni köprü, ülkenin bölgesel rolünü güçlendirmiştir. Ancak Venezuela üzerindeki yaptırım gölgesi, enerji arzının kırılganlığını derinleştirmiştir. Yerel üretim yetersizliği, enerji geçişi hedeflerinin sınırları ve uluslararası jeopolitik baskılar birleşince, 2026 yılına doğru Kolombiya’nın enerji dosyası karmaşık bir tablo çizmiştir.
Son olarak Kolombiya’nın bu tabloyu aşmak için diplomatik manevra kabiliyetini artırması, enerji çeşitliliğini genişletmesi ve uluslararası arenada daha esnek müzakere yolları araması yerinde bir davranış olacaktır. Aksi hâlde ülke, 2026 yılına kritik bir arz açığı ve ekonomik sarsıntı riskiyle girebilir. Bu nedenle Bogota yönetimi, Guyana’yla işbirliğini derinleştirirken aynı anda yerli üretimi ve yenilenebilir yatırımları hızlandırmak zorunda kalmıştır. Enerji güvenliği, sadece ekonomik bir mesele olmaktan çıkmış; dış politika, çevre politikası ve bölgesel diplomasiyle örülü stratejik bir zorunluluk hâline gelmiştir.
[i] Ruiz, Luis Alejandro, “Colombia Strengthens Energy Ties with Guyana While Obstacles Due to Sanctions for Agreements with Venezuela Persist”, Guacamaya, www.guacamaya.com/colombia-guyana-energy, (Erişim Tarihi: 28.09.2025).
[ii] Aynı yer.