Analiz

Küba: İdeolojik Direniş ve Çin’le Stratejik Ortaklık

ABD yaptırımlarıyla derinleşen kriz, Havana yönetimini hem içeride hem dışarıda yeni stratejilere zorlamıştır.
Rejim, meydanlarda devrimi sahiplenirken; uluslararası alanda Çin’le kurduğu bağlarla ekonomik izolasyonu kırmayı hedeflemektedir.
Dijital kontrol, göç dalgası ve bölgesel ittifaklar, Küba rejiminin çok yönlü hayatta kalma çabalarını yansıtmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2025 yılı itibarıyla Küba, derinleşen ekonomik kriz, sertleşen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yaptırımları ve azalan dış gelir kaynaklarıyla sarsılırken, yönetim bu baskılara karşı hem içerde ideolojik mobilizasyonu artırarak hem de dış politikada alternatif arayışlara yönelerek ayakta kalmaya çalışmaktadır. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarıyla turizm sektöründeki Çin’e yönelim, bu çabaların en güncel iki yansıması olarak değerlendirilebilir. Her iki gelişme, görünürde farklı alanlara işaret etse de aslında Küba’nın çok boyutlu bir krize karşı çok yönlü dayanıklılık stratejileri geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Siyasi birlik gösterisi ve ekonomik açılım, Küba yönetiminin ideolojik ve pragmatik meşruiyet üretme çabalarının birer parçası hâline gelmiştir.

1 Mayıs 2025 tarihinde Havana’daki Devrim Meydanı’nda toplanan yüz binlerce Kübalı, yalnızca bir işçi bayramını kutlamamış; aynı zamanda ülke yönetimi tarafından açıkça ifade edilen bir “devrimsel yeniden teyit” eyleminin parçası olmuştur.[1] Raul Castro ve Miguel Díaz-Canel’in yürüyüşe bizzat katılması, bu mitingin devlet tarafından yalnızca sembolik değil, siyasal meşruiyet açısından da stratejik bir değer taşıdığını göstermiştir.[2] Diaz-Canel’in çağrısıyla zorlu ekonomik koşullara rağmen halkın meydanlara çıkması, devletin halk üzerindeki ideolojik etkisinin hâlen güçlü olduğunu ortaya koymuştur.

Bu süreçte ABD’nin tutumu, Küba yönetimi tarafından temel tehdit olarak konumlandırılmıştır. Trump yönetiminin yeni yaptırımlarının halihazırda onlarca yıldır uygulanan ticaret ambargosunu daha da sertleştirmesi, yönetimin gözünde “emperyalist saldırganlık” olarak tanımlanmaktadır.[3] ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Küba’da rejim değişikliğinin yakın olduğunu ima eden açıklamaları ve Havana’daki ABD misyon şefinin “subversif faaliyetlerle” suçlanması, gerilimin yalnızca ekonomik değil, ideolojik ve diplomatik düzeyde de tırmandığını göstermektedir.[4] Bu nedenle 1 Mayıs yürüyüşü, yalnızca bir bayram değil, aynı zamanda halkın sistemle olan bağının yeniden kurulması ve “anti-emperyalist” duruşun kitlesel teyidi olarak sunulmuştur.

Bu bağlamda Küba yönetimi, iç politik mobilizasyon ile dış politik açılımlarını “birbirini tamamlayan stratejiler” olarak kurgulamaktadır. Toplumsal dayanışma çağrıları, yalnızca halkı birleştirmeyi değil; aynı zamanda dış dünyaya karşı direngenlik imajı üretmeyi de hedeflemektedir. Bu strateji, rejimin yalnızca içeride değil, uluslararası düzeyde de meşruiyetini güçlendirme arayışının bir parçasıdır. Böylece, ideolojik sembollerle ekonomik açılımlar arasında bütünleşik bir direnç hattı oluşturulmaktadır.

Küba’nın 2025 yılında yaşadığı ekonomik darboğazın en belirgin yüzlerinden biri turizm sektöründe görülmektedir. Yılın ilk çeyreğinde ülkeye gelen yabancı ziyaretçi sayısı %30 oranında düşmüş, bu durum döviz gelirlerini ciddi şekilde sarsmıştır. Küba yönetimi bu gelişmeye karşılık, geleneksel pazarlar olan Kanada, Rusya, İtalya ve İspanya’daki düşüşleri telafi etmek amacıyla Çin’e yönelmiştir. 2024 yılında Çinli turist sayısının %50 artmış olması, Havana yönetiminin bu ülkeye özel bir önem atfetmesinde etkili olmuştur.[5]

Çin’e yönelik turizm politikası yalnızca sayısal bir artış beklentisiyle sınırlı değildir. Çin, Küba açısından stratejik bir ekonomik ve diplomatik ortak olarak konumlandırılmaktadır. 2025 yılındaki Turizm Fuarı’nın Çin’e adanması, bu ilişkinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sembolik ve jeopolitik boyut taşıdığını göstermektedir. Çin vatandaşlarının Küba’ya vizesiz seyahat edebilmesi ve Air China’nın doğrudan uçuş başlatması gibi gelişmeler, bu stratejik yakınlaşmanın somut sonuçlarıdır. Küba, Çin’in yalnızca turist değil, aynı zamanda potansiyel yatırımcı ve teknolojik ortak olarak da devreye girmesini hedeflemektedir.

Küba yönetimi, ABD’nin ekonomik ve siyasi baskılarını yalnızlaştırıcı değil, birleştirici bir araç olarak kullanmaya çalışmaktadır. Hem 1 Mayıs mitingi hem de turizm fuarı, farklı hedef kitlelere seslense de aynı temel mesajı taşımaktadır: Küba, abluka ve yaptırımlara rağmen kendi yolunda yürümeye devam etmektedir. İdeolojik düzlemde bu, “devrimin korunması” şeklinde ifade edilirken; ekonomik düzlemde “yabancı yatırım ve ortaklıklarla ilerleme” söylemi ön plandadır.

Bu ikili yaklaşım, rejimin kendi içindeki meşruiyet krizini aşmak için ideolojik mobilizasyonla ekonomik rasyonaliteyi harmanladığını göstermektedir. Halk, devrimin mirasını sahiplenmeye çağrılırken; dış dünyaya, özellikle Çin’e, Küba’nın yatırım yapılabilir bir ortak olduğu mesajı verilmektedir. Bu strateji aynı zamanda devletin sadece geçmişin mirasını savunan bir yapı olmadığını, aynı zamanda geleceği şekillendirmeye çalışan bir aktör olduğunu kanıtlamaya yöneliktir.

Küba’nın kriz döneminde Çin’e yönelimi dikkat çekici olsa da bölgedeki geleneksel sol ittifaklar da hâlâ önemini korumaktadır. Venezuela, Nikaragua ve Bolivya gibi ülkelerle kurulan ilişkiler, ideolojik ortaklık temelinde sürerken; mevcut koşullarda bu işbirlikleri daha çok karşılıklı çıkar odaklı bir yapıya evrilmiştir. Küba’nın devrim sonrası üstlendiği “Latin Amerika solunun lideri” rolü, günümüzde krizle başa çıkabilen bir model ülke olarak dikkat çekmektedir. Rejim dayanıklılığı, sansür mekanizmaları, kamu mobilizasyonu ve alternatif ortaklarla geliştirilen diplomatik ağlar, bölgedeki diğer yönetimlere de örnek teşkil etmektedir.

Küba’nın 2025 yılında karşı karşıya kaldığı kriz ortamı, yalnızca ekonomik ya da diplomatik bir daralma değil, aynı zamanda rejimin dayanıklılığını yeniden sınayan çok katmanlı bir meydan okuma olarak okunabilir. Devletin bu sürece verdiği yanıt, ideolojik mobilizasyonla dış ekonomik ortaklıkların bir arada yürütüldüğü karma stratejilere dayanmaktadır. 1 Mayıs yürüyüşleri, rejimin halk desteğini sembolik düzlemde yeniden üretme arzusunu temsil ederken; Çin’le geliştirilen turizm ve yatırım temelli ilişkiler, dış ekonomik baskılara karşı bir nefes alma alanı yaratma çabası olarak görülebilir. Buna ek olarak dijital sansür, artan göç dalgası ve bölgesel sol ittifaklarla yeniden şekillenen ilişkiler, Küba’nın rejimsel süreklilik için çok yönlü araçlar kullandığını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede Küba, yalnızca ayakta kalmaya çalışan bir devlet değil, aynı zamanda krizleri yeniden yapılandırma kapasitesine sahip bir siyasal laboratuvar olarak değerlendirilebilir.


[1] Fernandez, Alien. “Cuba Stages May Day Rallies as Tensions Mount with US”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/cuba-stages-may-day-rallies-tensions-mount-with-us-2025-05-01/, (Erişim Tarihi: 03.05.2025).

[2] Aynı yer.                                 

[3] Aynı yer.

[4] Aynı yer.

[5] Acosta, Nelson. “Cuba Pins Hopes on China to Help Save Sputtering Tourism Industry.” Reuters, https://www.reuters.com/world/china/cuba-pins-hopes-china-help-save-sputtering-tourism-industry-2025-04-30/, (Erişim Tarihi: 03.05.2025).

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler