Analiz

Meksika-ABD Kartel İşbirliği ve Güvenlik Stratejileri

Uzun vadede başarı, yalnızca cezalandırıcı yöntemlerle değil, toplumsal direnç kapasitesini artıran stratejilerle mümkün olacaktır.
Güvenlik güçleri her ne kadar geçici bir üstünlük elde etse de bu kazanımlar hızla eriyebilir ve yeni bir şiddet dalgası ortaya çıkabilir.
Ağustos 2025’teki iade operasyonu, yapısal sorunlara dokunmadığı sürece tarihteki benzer örneklerin kaderini paylaşma riski taşımaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

12 Ağustos 2025 tarihinde Meksika, Trump yönetimiyle varılan yeni bir anlaşma kapsamında 26 üst düzey kartel mensubunu Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) iade etmiştir. İade edilenler arasında Jalisco Yeni Nesil Karteli (CJNG) ile bağlantılı “Los Cuinis” liderlerinden Abigael González Valencia, 2008 yılında bir ABD şerif yardımcısının öldürülmesinden sorumlu tutulan Roberto Salazar ve eski Şövalyeler Tapınağı (Knights Templar) kartel lideri Servando “La Tuta” Gómez Martínez bulunmaktadır.[i] ABD Adalet Bakanlığı, bu davalarda ölüm cezası talep etmeyeceğine dair diplomatik açıdan kritik bir taviz vermiştir.[ii] Bu adım, iki ülke arasında kolluk kuvvetleri işbirliğinin dikkate değer bir biçimde derinleştiğini ortaya koymaktadır. 2025 yılında Meksika, Rafael Caro Quintero’nun da dahil olduğu 29 üst düzey kartel üyesini iade ederek benzer bir işbirliği sergilemiştir.[iii]

Bu gelişme, tarafların farklı önceliklerine rağmen belirli tehditler karşısında ortak bir hareket zemini bulabildiğini göstermektedir. Kartel şiddeti ve uyuşturucu kaçakçılığı hem kamu güvenliği hem de devlet otoritesi açısından ciddi bir sınama olarak algılanmaktadır. Bu da olağanüstü hukuki tedbirlerin ve karşılıklı tavizlerin önünü açmaktadır. Trump yönetiminin 2025 yılının başlarında çıkardığı 14157 sayılı Başkanlık Kararnamesi ile CJNG, Tren de Aragua ve MS-13 gibi örgütleri terör örgütü ilan etmesi, tehdidi daha sert bir güvenlik söylemi çerçevesine oturtmuş ve Meksika’dan işbirliği talebini güçlendirmiştir.[iv]

Hukuki düzenlemeler, istihbarat paylaşımı ve ceza hukuku güvenceleri gibi araçlar, politik açıdan zorlu dönemlerde dahi ortak operasyonların önünü açabilmektedir. Bununla birlikte iadenin zamanlaması da dikkat çekicidir. Kararın, ticaret alanında gümrük tarifeleri üzerinden yürüyen gerilimlerin ve ABD’nin ekonomik baskılarının gölgesinde alınmış olması, güvenlik alanındaki işbirliğinin ekonomik baskı unsurlarıyla da iç içe geçtiğini göstermektedir. Bu tür çok yönlü pazarlık süreçlerinde devletler yalnızca güvenlik tehditlerini değil, ticari ve siyasi çıkarlarını da denkleme dahil etmektedir.

Bu tür operasyonların etkisi çoğunlukla sınırlı ve kısa vadeli kalmaktadır. Lider kadroların tasfiyesi, örgütlerin hareket kabiliyetini geçici olarak zayıflatır, iletişim kanallarını keser, operasyonel planlarını aksatır ve örgüt içi otorite yapısında boşluk yaratır. Bu durum kısa süreli bir belirsizlik dönemi doğurabilir ve güvenlik güçlerine avantaj sağlayabilir. Ancak bu strateji, çoğu zaman suç ağlarının uzun vadeli faaliyetlerini sona erdirmeye yetmez. Yerel düzeydeki toplumsal destek, örgütlerin finansal kaynaklarının sürekliliği ve yeni üyeleri hızla bünyelerine katma kabiliyeti devam ettiği sürece bu yapılar uyum sağlayarak yeniden yapılanma yolları bulur. Özellikle derin ekonomik eşitsizliklerin, yüksek işsizlik oranlarının ve devlet otoritesinin zayıf hissedildiği bölgelerde örgütler, sosyal yardım, istihdam sağlama veya alternatif güvenlik mekanizmaları gibi boşluk doldurucu işlevler üstlenerek halk nezdinde meşruiyet kazanabilir. Bu durum, lider kadroların tasfiye edilmesinin, örgütün toplumsal köklerini ortadan kaldırmadığı sürece yalnızca geçici sonuçlar üretmesine yol açar.

Son dönem akademik araştırmalar, yalnızca cezai yöntemlere dayalı politikaların şiddeti kalıcı olarak azaltmada sınırlı başarı sağladığını ortaya koymaktadır. Yüksek profilli liderlerin yakalanması ya da öldürülmesi, örgüt içi güç dengelerini bozarak parçalanma ve liderlik mücadelesi süreçlerini tetikleyebilir. Bu tür durumlar, kimi zaman daha agresif ve dağınık şiddet biçimlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Parçalanan gruplar arasında rekabetin artması, güvenlik güçleri ile suç örgütleri arasındaki çatışmaların yoğunlaşmasına ve sivillerin daha fazla zarar görmesine yol açabilir. Ayrıca liderlerin kaybı, örgütleri faaliyetlerini gizlemek, daha esnek ve hücresel yapılar geliştirmek konusunda motive edebilir. Bu da onları daha az öngörülebilir ve tespit edilmesi daha zor hale getirir.

Bunun aksine uzun vadeli toplumsal ve ekonomik müdahaleler, suç örgütlerinin varlığını besleyen insan kaynağı havuzunu daraltma potansiyeline sahiptir. İstihdam olanaklarının artırılması, genç nüfusa eğitim ve mesleki gelişim fırsatlarının sunulması, yerel ekonomilerin güçlendirilmesi ve sosyal yardımların devlet eliyle kurumsallaşması, örgütlerin “koruyucu” veya “ekonomik sağlayıcı” rolünü zayıflatır. Aynı şekilde adalet sisteminde şeffaflık, kolluk kuvvetlerinde yolsuzlukla mücadele ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi yapısal reformlar, uzun vadede toplumsal güveni pekiştirerek örgütlerin toplumsal meşruiyet zeminini aşındırır.

Ağustos 2025 tarihinde gerçekleştirilen iade operasyonu, sembolik değeri ve kısa vadeli etkisi itibarıyla güçlü bir örnek teşkil etmektedir. Ancak bu tür adımların etkisinin sürdürülebilir hale gelebilmesi için eş zamanlı olarak sosyal ve ekonomik kalkınma politikalarıyla desteklenmesi gerekir. Aksi takdirde bu operasyonlar geçmişte defalarca gözlemlendiği üzere yalnızca suçla mücadelenin geçici bir evresi olarak kalır. Güvenlik güçleri her ne kadar geçici bir üstünlük elde etse de bu kazanımlar hızla eriyebilir ve yeni bir şiddet dalgası ortaya çıkabilir. Daha da önemlisi, kamu kaynakları sürekli olarak yeniden yükselen güvenlik tehditlerine müdahale etmeye tahsis edilirken, toplumsal refahı kalıcı biçimde artıracak alanlara yeterli yatırım yapılamaz.

Uzun vadede başarı, yalnızca cezalandırıcı yöntemlerle değil, toplumsal direnç kapasitesini artıran stratejilerle mümkün olacaktır. Bu stratejilerin başarısı ise devletin yerel topluluklarda güven tesis etmesine, ekonomik fırsatlar yaratmasına ve vatandaşların şiddet dışı yaşam yollarına erişimini sağlamasına bağlıdır. Dolayısıyla Ağustos 2025’teki iade operasyonu, mevcut koşullar altında önemli bir taktiksel kazanım olsa da yapısal sorunlara dokunmadığı sürece tarihteki benzer örneklerin kaderini paylaşma riski taşımaktadır: Kısa süreli rahatlama, ardından yeniden başlayan bir şiddet döngüsü.


[i] “Mexico transfers 26 cartel figures wanted by US authorities in deal with Trump administration”, AP News, https://apnews.com/article/cartels-trump-administration-bondi-justice-department-712bdb8f99522ee72ec357492cfa393b, (Erişim Tarihi: 13.08.2025).

[ii] Aynı Yer.

[iii] “Close ally of drug kingpin ‘El Mencho’ gets 30 years in prison as US ramps up pressure on cartels”, AP News, https://apnews.com/article/el-mencho-justice-department-drug-cartels-cjng-73b539b8029c793fbd995a357b57f25f, (Erişim Tarihi: 13.08.2025).

[iv] “Executive Order 14157—Designating Cartels and Other Organizations as Foreign Terrorist Organizations and Specially Designated Global Terrorists”, The American Presidency Project, https://www.presidency.ucsb.edu/documents/executive-order-14157-designating-cartels-and-other-organizations-foreign-terrorist, (Erişim Tarihi: 13.08.2025).

Ayşe Azra GILAVCI
Ayşe Azra GILAVCI
Ayşe Azra Gılavcı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler okumaktadır. İleri derecede İngilizce bilen Azra'nın başlıca ilgi alanları; Latin Amerika ve ABD dış politikasıdır.

Benzer İçerikler