Analiz

Rusya’nın Yeni Nesil Askerî-Stratejik Doktrini: Çok Coğrafyalı Caydırıcılık

Rusya, zırhlı birliklerin kırılganlaştığı sahada İHA-topçu sinerjisi ve hareketlilik temelli yeni doktrinlerle uyum sağlamaktadır.
Rusya, çok katmanlı caydırıcılık mimarisiyle Avrupa’da nükleer eşiği yükseltirken Asya-Pasifik ve Latin Amerika’da teknoloji, tatbikat ve finans ağlarıyla nüfuzunu yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır.
Rusya, taktik işaretler ve tatbikatlarla sahadaki belirsizliği artırarak NATO’nun çevreleme stratejisini maliyetli kılmayı hedeflemektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın güncel askerî-stratejik çizgisi, tek cepheli savunmadan ziyade çok katmanlı ve çok coğrafyalı bir caydırıcılık mimarisine dayanmaktadır. Avrupa’nın doğusunda nükleer eşiği kurumsallaştırırken sahada birlik hareketlerini perdeleyen taktik işaretler ve kapsamlı tatbikatlarla sembolik mesajlar vermekte, eşzamanlı olarak Asya-Pasifik ve Latin Amerika’da teknoloji transferi, müşterek eğitim ve alternatif ödeme ağlarıyla yaptırımları aşan ağ-merkezli bir nüfuz stratejisi izlemektedir. 

Bu yapı, zırhlı birliklerin kırılganlaştığı yeni muharebe ortamında İHA-topçu sinerjisi ve hareketlilik odaklı doktriner uyarlamalarla desteklenirken; enerji-finans-savunma bağlarının kalıcılaştırılmasıyla tedarik şoklarına dayanıklılığı artırmaktadır. Böylece Batı’nın çevreleme girişimlerini maliyetli kılacak “kontrollü tırmanma” kapasitesi ile denizaşırı asimetrik ortaklık kuşaklarını birleştirerek kriz anlarında karar üstünlüğü sağlamayı ve savunma sanayisini siyasî iletişimin merkezi aracına dönüştürmeyi hedeflemektedir.

Rusya’nın bu stratejisi, klasik savunma konseptlerinin ötesinde hem teknolojik kapasite gösterisi hem de uluslararası kamuoyuna verilen sembolik mesajlar içeren geniş ölçekli tatbikatlarla desteklenmektedir. Özellikle Zaporojiya hattında Rus Silahlı Kuvvetleri’ne ait araçlarda daha önce görülmemiş kare biçimli yeni bir taktik işaretin ortaya çıkması, Moskova’nın sahadaki operasyonel düzenini çeşitlendirerek dış gözlemcilerin çözümleme kabiliyetini azaltma ve “yenilenmiş taarruz iradesi” algısını pekiştirme amacını yansıtmaktadır.[i] Bu sembolik yenilenme, Rusya’nın cephe önceliklerinde esneklik kazanma çabasının yanı sıra kriptolog birimlerce seçilen işaretlerin her bir tugayı ayrı ayrı tanımlayan yapısı düşünüldüğünde, bir lojistik geçişten ziyade stratejik yeniden konumlanma hamlesi olarak değerlendirilebilir.

Bu yeni sembolizmin arka planında, Vladimir Putin’in şahsen katıldığı ve Belarus Ordusu’yla müştereken yürütülen “Zapad-2025” tatbikatları öne çıkmaktadır. 12-16 Eylül 2026 tarihlerinde icra edilen ve yaklaşık 100 bin asker ile 10 bin dolayında silah-teçhizat unsurunu kapsayan tatbikatlar, resmî söylemde savunma amaçlı olarak tanımlansa da Polonya ve Almanya gibi NATO üyelerinin artan askerî etkinliğine karşı bir gövde gösterisi işlevi gördüğü açıktır.[ii] Putin’in Nijniy Novgorod bölgesindeki Mulino poligonunda tatbikatların ana safhasını Andrey Belousov ve Yunusbek Yevkurov ile birlikte yerinde denetlemesi, Rusya’nın askerî kapasitesini olduğu kadar siyasî iradesini de sahada bütünleştirerek sergileme amacını yansıtmaktadır.[iii] Putin’in “Prezident (Başkan) RF” yazılı saha üniformasıyla bizzat yeni nesil araçları incelemesi, tatbikatların aynı zamanda Rus savunma sanayisinin teknolojik atılımını uluslararası kamuoyuna göstermeyi hedeflediğini ortaya koymaktadır.

Bu gösterişli tatbikatların ardında, savaş alanındaki güç dengelerinin değişen doğasına dair Rusya’nın stratejik okumaları bulunmaktadır. Günümüz çatışmalarında zırhlı birliklerin artık cephe hattının “vurucu gücü” değil, hava tehditleri karşısında en kırılgan unsurlardan biri hâline gelmesi, Rusya’yı klasik tank merkezli doktrinlerden hareketlilik ve dağınık konuşlanmaya dayalı yeni konseptlere yöneltmektedir. Özellikle kamikaze İHA’lar ve topçu mühimmatlarının yoğunluğu, klasik zırh üstünlüğünü gölgelerken; Rus uzmanlar kendi tanklarının çeviklik üstünlüğünü vurgulayarak bu doktrinel geçişi örtük biçimde kabul etmektedir. Bu bağlamda “Geran-3” gibi insansız sistemlerin “Radyo-Elektronik Harp” önlemlerine direnç kazanması, Rusya’nın teknolojik uyum kapasitesini öne çıkarırken; Batı’ya karşı stratejik direnç inşasının yalnızca niceliksel askerî varlığa değil, niteliksel modernizasyona dayandığını göstermektedir.[iv]

Rusya’nın bu çok boyutlu stratejisi, sadece Avrupa cephe hattıyla sınırlı değildir; Asya ve Latin Amerika gibi bölgelerde de askerî angajmanını çeşitlendirerek Batı’ya karşı küresel bir dengeleme mimarisi inşa etmeye yönelmektedir. Rusvietpetro aracılığıyla Vietnam ile kurduğu gizli ödeme ağı, Moskova’nın Batı yaptırımlarını aşarken Asya’daki silah satışlarını kalıcılaştıran yeni bir model olarak öne çıkmaktadır. Bu sistem, Vietnam’ın aldığı “Su-30” savaş uçakları ve “T-90S” tanklarının bedelini doğrudan para transferiyle değil, ortak petrol gelirlerinden kredi yoluyla ödemesine dayanmakta; böylece uluslararası bankacılık sistemini tamamen devre dışı bırakarak uzun vadeli, kapalı devre bir “enerji-finans-savunma köprüsü” oluşturmaktadır.[v] Bu durum, Vladimir Putin’in övgüyle andığı “dengeli” dış politika yaklaşımının ardında, Rusya’ya güvenilir bir bölgesel silah pazarı yaratma hedefini gizlemektedir.

Benzer biçimde, “Laros-2025” tatbikatlarının Laos’ta 65. diplomatik yıl dönümü vesilesiyle düzenlenmesi, Moskova’nın Güneydoğu Asya’da sadece silah ihracatçısı değil, sahada eğitim ve tatbikat partneri olarak kalıcı bir varlık inşa etme stratejisinin parçası olarak görülebilir. Rusya Savunma Bakanlığı’nın aktardığı üzere, Doğu Askerî Bölgesi birlikleri ile Laos Halk Ordusu askerlerinin müşterek muharebe düzeninde tüm safhaları birlikte icra etmesi, bu hedefin açık göstergesidir.[vi] Açılış töreninde sergilenen keskin nişancı tüfeklerinden robotik harp platformlarına kadar geniş yelpazedeki teçhizat, Rusya’nın bölgedeki askerî varlığını kalıcılaştırma niyetini sembolik olmaktan çıkararak operasyonel düzeye taşımaktadır. Bu durum, Moskova’nın Asya-Pasifik’teki güvenlik mimarisinde yeni bir “dengeleyici kutup” yaratma stratejisinin parçası olarak okunabilir.

Aynı stratejik mantığın bir uzantısı olarak, Belarus’ta Zapad-2025 kapsamında yürütülen tatbikatlarda taktik düzeyde nükleer silah kullanımına yönelik karar alma ve planlama süreçlerinin tatbik edilmesi, Pavel Muraveyko’nun da vurguladığı gibi, Rusya’nın nükleer caydırıcılığı artık Belarus üzerinden NATO sınır hattına fiilen entegre etme aşamasına geçtiğini göstermektedir.[vii] Seyyar füze sistemi Oreshnik’in ilk kez bu denli açık biçimde konuşlandırılması ve Belarus’ta 2 kilometrekareyi aşan yeni bir üs inşasının hızla ilerlemesi, Moskova’nın sembolik tehdidin ötesine geçerek bölgeye operasyonel nükleer kapasite yerleştirme kararlılığını sergilemektedir. Bu gelişmeler, Belarus’un artık pasif bir tampon bölge değil, Rusya’nın nükleer ön hattı hâline dönüştüğünü ve NATO’nun doğu sınırında stratejik dengenin niteliksel olarak değiştiğini göstermektedir.

Rusya’nın küresel ölçekteki bu askerî yayılım stratejisinin bir başka uzantısı da Venezuela’dır. 2025 yılının Eylül ayında La Orchila adasında 2.500 asker, 12 savaş gemisi, 22 uçak ve yaklaşık 20 botla düzenlenen “Sovereign Caribbean (Egemen Karayipler) 200” tatbikatı, Karayipler’e savaş gemileri gönderen Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı doğrudan bir güç gösterisi olarak tasarlanmıştır.[viii] Vladimir Padrino’nun tatbikatın ABD konuşlanmasına yanıt olduğunu açıklaması ve Nicolas Maduro’nun milyonlarca milisi seferber ettiğini duyurması, Moskova’nın etkisinin Venezuela’nın caydırıcılık kapasitesini yeniden canlandırdığına işaret etmektedir. Caracas yönetiminin Rus yapımı “Su-30MK2” savaş uçaklarını “Kh-31” gemisavar füzeleriyle teşhir etmesi, ekonomik krizle zayıflamış envanterin bile stratejik tehdit algısı yaratmakta kullanılabileceğini göstermektedir.

Önümüzdeki dönemde bu eğilimlerin derinleşmesi hâlinde, Rusya’nın askerî stratejisinin iki yönde sertleşmesi olasılığı yüksektir. İlk olarak, Belarus üzerinden inşa edilen nükleer caydırıcılık mimarisinin kalıcılaştırılması ve taktik nükleer kapasitenin ön hatta konuşlandırılması, NATO’nun doğu kanadında sürekli bir kriz eşiği yaratabilir. Bu, Moskova’nın olası konvansiyonel zafiyetlerini dengelemek için “kontrollü tırmanma” doktrinini kurumsallaştırması anlamına gelirken, Batı başkentlerini olası bir sınır krizinde hızlı taviz vermeye zorlamayı hedefleyen bir stratejiye dönüşebilir. Bu senaryoda, Belarus’ta kurulan üsler yalnızca savunma amaçlı değil, kriz anında kullanılabilir ön taarruz platformları olarak konumlanabilir ve bu durum Avrupa güvenlik mimarisinde kalıcı bir istikrarsızlık kaynağına dönüşebilir.

İkinci olarak, Rusya’nın Asya-Pasifik ve Latin Amerika eksenlerinde yürüttüğü tatbikat ve teknoloji transferi programlarının orta vadede resmî savunma paktlarına evrilmesi ihtimali göz ardı edilmemelidir. Vietnam, Laos ve Venezuela gibi ülkelerle geliştirilen müşterek harp yetenekleri, Moskova’ya Batı’nın çevreleme stratejisini kırmak için çok bölgeli “asimetrik ortaklık kuşakları” oluşturma fırsatı sunmaktadır. Bu eğilim devam ederse, Rusya’nın önümüzdeki birkaç yıl içinde Batı yarımküresinde kalıcı askerî üs anlaşmaları ya da uzun vadeli güvenlik mutabakatları arayışına girmesi muhtemeldir. Böyle bir senaryo, yalnızca jeopolitik etki alanlarının genişlemesini değil, aynı zamanda Batı’ya karşı yeni bir küresel caydırıcılık mimarisinin inşasını da beraberinde getirebilir.

Genel olarak değerlendirildiğinde, Rusya’nın güncel askerî-stratejik yönelimi, bölgesel savunma anlayışının ötesine geçerek küresel düzeyde yaygınlaştırılmış ve çok katmanlı bir caydırıcılık mimarisi kurma hedefini yansıtmaktadır. Bu strateji, bir yandan NATO sınır hattında nükleer eşiği kalıcılaştırıp Avrupa güvenlik mimarisinde sürekli kriz potansiyeli yaratarak Batı’nın manevra alanını daraltmayı amaçlarken, diğer yandan Asya-Pasifik ve Latin Amerika eksenlerinde kurduğu teknoloji-transferi, tatbikat ve alternatif finans ağlarıyla çevreleme politikalarını maliyetli hâle getirmeyi hedeflemektedir. Moskova böylece hem karar alma süreçlerinde belirsizlik ve baskı yaratma kabiliyetini güçlendirerek Batı’ya karşı stratejik inisiyatif elde etmeye, hem de savunma sanayisini askerî olduğu kadar siyasî bir araç hâline getirerek küresel nüfuz alanlarını kurumsallaştırmaya yönelmektedir.


[i] “Polkovnik Obyasnil Poyavleniye Novogo Znaka na Tekhnike VS RF Pod Zaporozhyem”, Vfokuse, https://vfokuse.mail.ru/article/polkovnik-obyasnil-poyavlenie-novogo-znaka-na-tehnike-vs-rf-pod-zaporozhem-67949981/, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[ii] Dimitriy Kramarenko, “Putin Osmotrel Obraztsy Voyennoy Tekhniki na Ucheniyakh ‘Zapad-2025’”, URA, https://ura.news/news/1052996838, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[iii] “Prezidentu Rossii Pokazali ‘Buldoga’, ‘Kayo-T4’, ‘Ulan-U2’ i Druguyu Tekhniku na Vooruzhenii Armiy”, 1.Ru, https://www1.ru/news/2025/09/17/prezidentu-rossii-pokazali-buldoga-kaio-t4-ulan-u2-i-druguiu-texniku-na-vooruzenii-armii.html, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[iv] Varvara Koshechkina, “Polkovnik Nazval Osobennosti Peredannykh na Front Tankov T-90M ‘Proryv’”, Lenta, https://lenta.ru/news/2024/05/07/proryv/, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[v] Timur Savin, “Rossiya Snabzhayet Vyetnam Oruzhiyem v Obkhod Sanktsiy: Strany Obkhodyat Sistemu SWIFT, — AR”, Fokus, https://focus.ua/world/724874-zakupki-oruzhiya-u-rossii-vetnam-naladil-novuyu-shemu-obhoda-sankciy, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[vi] “Rossiya i Laos Nachali Sovmestnyye Voyennyye Ucheniya”, Caliber, https://caliber.az/post/rossiya-i-laos-nachali-sovmestnye-voennye-ucheniya, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[vii] “Raketnyy Kompleks ‘Oreshnik’ Vpervyye Razvernuli za Granitsami Rossii”, 1.Ru, https://www1.ru/news/2025/09/16/kompleksa-oresnik-vpervye-razvernuli-za-granicami-rossii.html, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

[viii] Mauricio Torres, German Padinger ve Michael Rios, “In Show of Force to Trump, Venezuela Launches Military Drills and Displays its Russian Fighter Jets”, CNN World, https://edition.cnn.com/2025/09/18/americas/venezuela-military-drill-russian-jets-intl-latam, (Erişim Tarihi: 19.09.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler