Anayasa Hukuku Uzmanı Dr. Ditar Kabashi: “Kosova’nın Araç Plakaları Kararı, Uluslararası Hukukta Yer Alan Mütekabiliyet İlkesinin Gereğidir.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Kosova ile Sırbistan arasındaki gerginliğin düşürülmesi için Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) diplomatik hamlelerde bulundukları yoğun bir süreç başlatmıştır.  Bu bağlamda iki ülkenin liderleri 21 Kasım 2022 tarihinde AB’nin arabuluculuğunda Brüksel’de bir araya gelmiş; ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamamıştır.

Kosova-Sırbistan hattında yaşanan araç plakaları gerginliğine ilişkin Brüksel görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine ABD devreye girerek 22 Kasım 2022 tarihinde Priştine’den ilgili kararı 48 saat (2 gün) ertelemesini istemiş ve bu öneri Kosova tarafından kabul edilmiştir. Bunun ardından iki ülke, 24 Kasım 2022 tarihinde plaka krizinde gerginliği düşürmek için uzlaşıya varmıştır. Bu anlaşmaya göre; Sırbistan, Kosova şehirlerini simgeleyen araç plakalarını vermeyi, Kosova da araçlara yeniden ruhsat verilmesini durdurma kararı almıştır. 

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Kosova-Sırbistan hattında yaşanan sorunları uluslararası hukuk boyutuyla değerlendirmek üzere Anayasa Hukuku Uzmanı Dr. Ditar Kabashi’nin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Batı, Sırbistan ve Kosova’nın 2013 Brüksel Anlaşması’ndaki yükümlülükleri yerine getirmesi çağrısı yapıyor. Burada Kosova’da Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulması konusu da var. Ancak Kosova bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu ve dolayısıyla kurulamayacağını belirtiyor. Öte yandan Sırbistan’dan da Kosova’nın Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğini kabul etmesi isteniyor. Fakat Belgrad da bunun Kosova’nın bağımsızlığının tanınması anlamına geleceğini vurguluyor. Bu tür anlaşmazlıklar, uluslararası hukuk bakımından nasıl değerlendirilmeli?

Öncelikle Brüksel Müzakereleri iki ülke arasında telekomünikasyon, enerji vb. teknik konuların tartışılacağı bir süreç olarak lanse edilmiştir. Lakin zaman içerisinde müzakereler, farklı boyutlar almaya başlamış ve özellikle de meselelerin siyasi yönü daha fazla gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Bu bağlamda 2013 yılında iki taraf, Kosova’da Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulması için anlaşmıştır. Böylece Kosova ile Sırbistan arasında “İlişkilerin Normalleşmesine Yönelik İlkeler” başlığıyla Birinci Anlaşma imzalanmıştır. 2015 yılında müzakerelerde yeniden Sırp Belediyeler Birliği konusu gündeme gelmiş ve bu defa birliğin genel ilkelerini/ana unsurlarını düzenleyen İkinci Anlaşma imzalanmıştır.

Söz konusu anlaşma bir kanunla tasdik edilince, dönemin Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne dava açılmıştır. Anayasa Mahkemesi ise içerik olarak birkaç yerde Anayasa’ya aykırılık tespit etmiş ve Sırp Belediyeler Birliği’nin ancak sorunlu hükümlerden arındırılmış şekilde kurulabileceğini belirtmiştir. Gerçekten de müzakerelerde belirlenen genel ilkeler ve Sırp Belediyeler Birliği fiilen bir özerk oluşum teşkil etmektedir ve Kosova’nın üniter ve çok uluslu yapısıyla bağdaşmamaktadır. Bu mesele günümüzde de hâlen çözülebilmiş değildir. Bir yandan Sırbistan, bu birliğin müzakerelerde öngörüldüğü gibi hayata geçirilmesi için uluslararası platformlarda baskı yapmakta; diğer taraftan Kosova Hükümeti, Anayasa Mahkemesi’nin kararına istinaden işi yokuşa sürmektedir. Neticede sorun hala devam etmektedir.

Uluslararası toplumun Sırbistan’dan Kosova’nın BM ve AB’yle bütünleşmesine engel oluşturmama talebi ise Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulmasına karşı bir denge unsuru olarak yorumlanabilir.

Uluslararası hukuk açısından konuyu ele aldığımız zaman, evvela Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Kosova’nın bağımsızlığının ilanına ilişkin kararını hatırlamakta fayda vardır. BM Genel Kurulu, 2008 yılında Sırbistan’ın talebi üzerine UAD’a Kosova Özyönetim Geçici Kurumları tarafından tek taraflı bağımsızlık ilanının uluslararası hukuka uygun olup olmadığını sormuştur. 2010 yılındaki kararında UAD, bağımsızlık ilanını uluslararası hukukta yasaklayan herhangi bir düzenlemenin bulunmadığına ve Kosova’nın bağımsızlık ilanıyla ilgili ne sarih olarak ne de zımnen yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığına dikkat çekmiştir.

Her ne kadar mevzubahis karar, danışma mahiyetinde olsa da Kosova’nın uluslararası camiada meşru bir süje olarak yer edinmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Gelinen aşamada Kosova ile Sırbistan arasındaki sorunlar, prensip olarak siyasi zeminde çözüme kavuşturulmalıdır. Ardından da hukuki adımlar atılmalıdır. Zira bu sorun, sadece iki ülkeden kaynaklanmamaktadır. Esasen bu sorunların varlığı, Batı ile Rusya arasındaki çekişmenin bir yansımasıdır.

Bilindiği üzere, 1990’lı Rusya’nın yıllarda ekonomik ve askeri gücü, son yirmi yıla nazaran daha zayıftı. Dolayısıyla Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Kosova’ya insani yardım sağlanması amacıyla Sırbistan’a karşı askerî harekât düzenlemiş ve Kosova’nın Sırbistan’dan fiilen ayrılmasını sağlamıştır. Ancak zamanla Rusya’nın tekrar güçlenmesi, doğal müttefiki olan Sırbistan’ın da elini de kuvvetlendirmiştir. Unutmamak gerekir ki; 2008 yılında Kosova bağımsızlığını ilan ettiğinde, misilleme olarak Rusya, Abhazya ve Güney Osetya harekâtlarını düzenlemiş ve bu bölgelerin bağımsızlığını tanımıştır. Benzer bir şekilde Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi ve mevcut durumda Ukrayna’da gerçekleştirdiği eylemler, Moskova’nın Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılışını emsal göstererek yaptığı müdahalelerdir. Bu yüzden de Kosova’yla müttefik olan devletlerin diplomatik, ekonomik ve askeri desteklerini esirgemeyecekleri öngörülebilir. Çünkü uluslararası hukukun Sırbistan’a karşı fiilen caydırıcılığı olması gibi bir hedef söz konusudur.

2. Kosova’ya yönelik herhangi bir saldırıda NATO’nun karşılık vereceği söyleniyor. Oysa 1999 yılındaki NATO müdahalesi hala tartışmalıdır. Böylesi bir durumda NATO’nun müdahalesi ne anlama gelecektir?

Hâlihazırda Kosova’nın sınırlarının güvenliğini NATO adına Kosova Görev Gücü (KFOR) kuvvetleri sağlamaktadır. Bu yüzden de Kosova’ya yapılacak herhangi bir saldırı, KFOR’la çatışma anlamını taşımaktadır. Açıkçası Sırbistan’ın bunu göze alması beklenmemektedir. Üstelik bu tarz bir çatışma durumunda, Rusya’nın taraf olarak dahil olması ihtimali vardır. Bu da sadece Kosova için değil; dünya için felaket anlamına gelecektir.

3. Kosova’nın araç plakalarıyla ilgili kararın uygulanma şekli uluslararası hukuk bakımından nasıl değerlendirilebilir?

Kosova, egemen bir devlettir. Dolayısıyla araç plakalarıyla ilgili kararın uygulanma şekli egemen bir devletin iç işleyişini ilgilendirmektedir. Ancak Kosova’da Sırp topluluğuna mensup vatandaşların bir bölümü, Kosova’nın resmi araç plakalarının yerine Sırbistan plakalarını kullanmaktadır. Bunun yanı sıra Sırbistan, Kosova vatandaşlarının kendi ülkesinde Kosova araç plakalarıyla girişini yasaklamakta ve sınırda geçici plakalar tahsis etmektedir. Kosova Hükümeti’nin aldığı karar, aslında uluslararası hukukta var olan mütekabiliyet ilkesinin gereğidir. Ancak Sırbistan, bunu siyasi zemine çekerek uluslararası kamuoyunun dikkatini başka tarafa yönlendirmek suretiyle esasen zorluk çıkaran ve anlaşmalı çözüm istemeyen tarafın Kosova olduğunu gösterme gayreti içerisindedir. Yoksa uluslararası hukuk bakımından bu konuda herhangi bir aykırılığının varlığından bahsedilemez.


Dr. Ditar Kabashi

Dr. Ditar Kabashi, Priştine’de özel bir üniversite olan Heimerer College’de Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır. Lisans ve yüksek lisans derecelerini Hasan Priştine Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladıktan sonra doktorasını Gazi Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı Anayasa Hukuku Bilim Dalında tamamlamıştır. Kabashi’nin başlıca çalışma alanı, anayasa hukukudur. Bunun yanı sıra insan hakları, idare hukuku, mahalli idareler ve uluslararası kamu hukuku gibi alanlarda muhtelif araştırmaları vardır.


Sibel MAZREK
Sibel MAZREK
Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde tamamlayan Sibel Mazrek, yüksek lisans eğitimine Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda devam etmektedir. Çeşitli medya kuruluşlarında muhabirlik, spikerlik sunuculuk görevlerini üstlenen Mazrek, ANKASAM'da Medya Koordinatörü olarak çalışmalarına devam etmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...