Tayvan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi (TCISS) Kıdemli Araştırmacısı Enrico Cau: “Pekin’in Eylemleri; Batı’dan Yaptırımlar, Daha Fazla Tecrit ve Kuşak-Yol Projesi’ni Engelleme Girişimleriyle Karşılık Bulabilir.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

26 Mayıs-4 Haziran 2022 tarihleri arasında Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin 8 Pasifik ada ülkesine çalışma gezisine çıkması, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Batılı güçlerin Pasifik’le ilgili kaygılarının tırmanmasına neden olmuştur. Buna cevap olarak 24 Haziran 2022 tarihinde ABD, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya, Pasifik Adalarını desteklemek amacıyla “Mavi Pasifik Ortaklığı” adıyla yeni bir girişim başlattıklarını duyurmuşlardır. Buna ek olarak, 28-30 Haziran 2022 tarihlerinde Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi’nde kabul edilen yeni stratejik konseptte “Çin’in hırslı ve zorlayıcı bir siyaset izlediği” vurgulanmıştır. Ayrıca bölgeden Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda liderlerinin NATO Zirvesi’ne katılması dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Tüm bu gelişmeler, Pasifik’teki ABD-Çin rekabetinin yeni bir boyuta evrilebileceğinin işaretlerini vermektedir.

Buradan hareketle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ABD’nin Pasifik’teki son hamlelerini ve bu kapsamda “Çin’e karşı yeni müttefikler kazanma arayışlarını” değerlendirmek üzere Tayvan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi (Taiwan Center for International Strategic Studies-TCISS) Kıdemli Araştırmacısı Enrico Cau’dan almış olduğu görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Çin’in Pasifik’teki Girişimlerini Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Pekin’in Buradaki Varlığı Siyasi mi, Ekonomik mi, Yoksa Askeri mi?

Çin’in Hint-Pasifik’teki faaliyetleri askeri boyuttan ziyade siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutlarını içermektedir. Siyasi boyut, esas olarak diplomasi yoluyla yürütülmektedir. Ekonomik olanı çoğunlukla karşılıklı ticaret ve Kuşak-Yol Projesi üzerinden yönlendirilmektedir. Güvenlik boyutu ise Çin’in Güney Çin Denizi, Pasifik Okyanusu ve Hint Okyanusu’ndaki deniz operasyonlarını desteklemek için yapılan liman yatırımlarına ve ayrıca bunları askerileştirme çabalarına dayanmaktadır. Geniş anlamda ifade edecek olursak Çin’in bölgedeki eylemleri, güvenlik faaliyetlerinden kaynaklanan anlaşmazlıkların ve siyasi sorunların diplomatik ve ekonomik girişimler yoluyla hafifletilmesini sağlayacak şekilde koordine edilmektedir. Çin’in hedefleri genel olarak şu şekilde ifade edilebilir:

  1. Güney Çin Denizi’ndeki birinci ve ikinci ada zincirleri arasında güvenli bir deniz tampon bölgesi inşa etmek.
  2. Özellikle Hint-Pasifik ve Güney Çin Denizi’ndeki deniz kaynakları üzerinde ortak geliştirme ve kullanım hakkı elde etmek.
  3. Bunları yaparken, aynı zamanda, potansiyel yabancı güçlerin bölgeye ekonomik, politik ve güvenlik açısından sızmasını engellemek.

Bu faaliyetler, Çin’in birkaç Pasifik adasında etkinlik kurmaya yönelik son girişimleriyle birlikte somut bir hal almaktadır. Solomon Adaları ile imzalandığı yeni güvenlik anlaşmasına benzer girişimler şimdiye kadar diğer Pasifik ada devletlerinde başarılı sonuçlar vermemiştir.

Bu bağlamda Çin’in, Pasifik’teki nüfuzunu genişletmeye çalışırken, aynı zamanda Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerine de devam edeceğini tahmin etmekteyim. Bununla birlikte, bu tür faaliyetler hem bölge ülkelerinden hem de ABD ve müttefiklerinden artan bir muhalefetle karşılaşacaktır. Eğer bu süreç yanlış yönetilirse, Pekin’in eylemleri; yaptırımlar, daha fazla tecrit ve Kuşak-Yol Projesi’ni engelleme eğilimleri biçiminde tezahür edebilir. Dahası bu süreç, Hint-Pasifik’in de ötesine geçerek önemli bir Çin karşıtı koalisyonun oluşumuyla sonuçlanabilir.

2. ABD ve Çin, Pasifik’teki Askeri Faaliyetlerini Artırıyor. Bu Rekabetle İlgili Ne Düşünüyorsunuz?

Bölgedeki Çin-Amerikan rekabeti kısa ve orta vadede değişmeyecektir. Bu iki temel nedenden kaynaklanmaktadır. Birincisi, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki, Pasifik’teki ve özellikle Tayvan çevresindeki faaliyetleridir. İkincisi, ABD’nin Çin’in bu eylemlerine yönelik karşı tedbirler almasıdır. Bu durum, Çin’in eylemleri ve ABD’nin tepkisi şeklinde cereyan eden bir döngüden ibarettir. Bu süreç, statükoyu bozan herhangi bir girişim olmadığı müddetçe, iki güç arasında görece sakin dönemler ile gerginliğin tırmandığı kriz anları arasında gidip gelmektedir. Bu tür dinamikler, yanlış hesaplamalar ve algılamalar nedeniyle karşılıklı bir tırmanma riski taşımaktadır. Bu, taraflar arasındaki zayıf iletişim nedeniyle daha da keskinleşebilecek bir risktir. Bu aşamada net olan şey, artan rekabete rağmen Çin ve ABD’nin yanı sıra Tayvan, Hindistan ve ASEAN ülkeleri de dahil olmak üzere hiçbir tarafın açık bir çatışmaya girmeye istekli olmamasıdır.

3. ABD Öncülüğündeki Dünyanın En Büyük Ortak Deniz Tatbikatı Olan RIMPAC, Çin’e Bir Mesaj mı?

Öyle görünmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. RIMPAC, orijinal amacı 1971 yılından beri farklı devletler arasındaki çeşitli görev ve işbirliğini desteklemek olan askeri bir tatbikattır. Temel amaç, genel olarak potansiyel, mevcut ve devam eden deniz tehditleri etrafında dönen ortak operasyonlar konusunda eğitim vermektir. Yıllar boyunca takip ettikleri faaliyetler arasında hem mayın döşeme, mayın temizleme, İnsani Yardım ve Afet Yardımı (HADR), denizaltı ve yüzey operasyonları gibi geleneksel askeri operasyonlar hem de korsanlıkla mücadele gibi geleneksel olmayan güvenlik operasyonları ve kurtarma gibi hizmet operasyonları yer almaktadır. 2014 ve 2016 yıllarında Çin de bizzat bu tatbikata davet edilmiş ve 2 RIMPAC tatbikatına da katılmıştır. Bununla birlikte, bu yıl yapılan RIMPAC tatbikatlarının Hint-Pasifik’teki büyük tehditlere karşı koymayı amaçlayan faaliyetleri de içereceği açıktır. Çünkü bu tür faaliyetler, Çin’in artan hareketliliğinden Myanmar ve Sri Lanka’daki artan istikrarsızlığa kadar bölgesel güvenlik ortamının mevcut durumunu yansıtmaktadır. Bunlar, yakın gelecekte bölgesel güvenlik ortamını şekillendirecek bir dizi zorluğu ifade etmektedir.

4. ABD, Pasifik’te Çin’e Karşı Müttefiklerini Artırıyor mu?

Mevcut duruma göre ABD, müttefikleri üzerindeki etkisinin azalmasına ve bu tür potansiyellere rağmen nispeten istikrarlı bir destek bulabilmektedir. Bu, Çin’in özellikle Güney Çin Denizi’nde ve aynı zamanda dünyanın diğer bölgelerinde artan iddiası ve zorlayıcı uygulamalarının bir sonucudur. Ancak, Japonya ve Güney Kore gibi Doğu Asya’daki bazı istikrarlı müttefikler dışında, Güney ve Güneydoğu Asya’daki durum çok daha bulanıktır. Singapur ve Malezya gibi bazı ülkeler geleneksel olarak bölgedeki ABD varlığını desteklemektedir. Filipinler gibi diğer ülkeler ise ABD’nin varlığına karşı ikircikli davranışlar sergilemektedirler. Endonezya ve bir dereceye kadar Vietnam gibi ülkeler ise mevcut güvenlik riskleri nedeniyle desteklerini ABD’ye kaydırmaktadırlar. Genel olarak ABD, bölgede memnuniyetle karşılanan bir ticaret ve güvenlik ortağıdır. Ancak demokrasiyi ve Amerikan değerlerini bölgeye yayma kapasitesi oldukça düşüktür. Bu da bölgede ABD’ye karşı bir güvensizliğe yol açmaktadır. Bütün bunlar, bölgedeki tüm paydaşları içeren sağlam bir ittifak sisteminden ziyade, bölgedeki Amerikan güvenlik hedeflerine yönelik geçici destek biçimlerini ifade etmektedir.Bu tür destek örnekleri arasında Endonezya gibi ülkeler ve geleneksel olarak ABD’yle yakın ve uzun vadeli ilişkilerden kaçınan ve daha bağımsız dış politikalar izleyen diğer ülkeler yer almaktadır.

5. Asya-Pasifik’teki ABD-Çin Rekabetiyle İlgili Bizleri Neler Bekliyor?

Bölgede çığır açan bir değişiklik meydana gelmediği müddetçe, genel eğilim tırmanmadan yana olmaya devam edecektir. En büyük zorlukların; Güney Çin Denizi, Çin’in Pasifik’teki son genişleme girişimleri ve esas olarak Tayvan meselesinin olması beklenmektedir. Bu güvenlik endişeleri, Ukrayna’daki son olaylarla birlikte daha da karmaşıklaşmaktadır. Çin, Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerini kınaması noktasında Batı’nın baskısı altındadır ve bu konuda tarafsız bir duruş sergileme ya da Rusya’yı destekleme arasında kalan zorlu bir diplomasi yürütmek durumundadır. Çin diplomasisi eğer bu durumda yanlış yönetilirse ekonomik boyutta da kırılmalara neden olabilir ve bu, sadece Çin’in ABD’yle rekabetini değil, aynı zamanda Batı’nın önemli bir kısmıyla olan ilişkilerini de kötüleştirebilir. Daha genel olarak ifade edecek olursak; Çin-Amerikan ilişkileri, hem Hint-Pasifik’teki zorluklarla hem de zaman içinde giderek daha görünür hale gelecek olan ideolojik farklılıklarla yakından bağlantılıdır. Muhtemelen bu durum, belirli bölgelerdeki tekil meseleler üzerindeki görüş ayrılıklarından, daha geniş bir küresel rekabetin parçası olan sistemik ideolojik farklılıklara doğru bir kaymaya işaret etmektedir. Bu eğilimin işaretleri; yaptırımlar, ticaret engelleri ve dünya çapında nüfuz inşası konusunda artan rekabet şeklinde açıkça görülebilir.

6. Pasifik’in Güvenliğiyle İlgili Hangi Öngörülerde Bulunabilirsiniz?

Mevcut koşullar altında görünüm genel itibariyle negatiftir. Çin, Güney Çin Denizi’nde daha geniş bir deniz varlığı oluşturmaya çalışarak ulusal güvenliğini güçlendirirken, aynı zamanda bölge genelinde ve Pasifik’teki son girişimlerde gördüğümüz gibi diplomatik ve ekonomik nüfuzunu genişletmeye çalışmaya devam edecektir. Diğer taraftan ABD ve müttefikleri, bölgesel güvenlik mimarisini şekillendirmeyi sürdürecektir. QUAD ve AUKUS’tan oluşan güvenlik boyutuna ekonomik bir bileşen eklemek için harekete geçmişlerdir. Bu; “Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Et (B3W)” ve yakın zamanda ilan edilen “Hint Pasifik Ekonomik Çerçevesi (IPEF)” adlı iki yeni ekonomik boyutu içermektedir. Bu girişimlerin çoğu nispeten yeni olduğundan, şu anda müttefikleri ikna etmede ne kadar başarılı olacaklarını ve devletlerin bu tür girişimler etrafında birleşme potansiyelini tahmin etmek zordur. Bu, özellikle büyüme, gelişme ve istikrarı tehlikeye atabilecek ve nihayetinde iç siyasi ve sosyal dengeleri bozabilecek çatışmalardan kaçınmaya ve uyumsuzluğa daha yatkın olan ASEAN bloğu için geçerlidir.

Daha genel olarak, bölgesel güvenlik ortamı sadece yerel olaylar tarafından değil, aynı zamanda kilit ülkelerdeki lider değişiklikleri ve ayrıca daha istikrarsız koşullara geçiş riski taşıyan diğer küresel bölgelerdeki önemli olaylar tarafından şekillendirilecektir. Bu koşullar Hint-Pasifik’e ulaşmak suretiyle buranın güvenliğini de derinden etkileyebilir.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Röportaj

İnsan Hakları ve Ulusal Güvenlik Hukuku Uzmanı Avukat Irina Tsukerman: “Mayın Temizliği Bir Lüks Değil, Bir Hukuki Sorumluluktur.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Azerbaycan’da mayınların yol açtığı insani krizler, bu...

ANAMA Kamu Konseyi Başkan Yardımcısı Emil Hasanov: “Ermenistan’ın Harita Sessizliği, Uluslararası Hukukun Görmezden Gelinmesidir.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Azerbaycan’ın mayınla mücadelesi bağlamında Ermenistan’ın 30 yıllık...

Avrupa Kıdemli Enerji Regülasyon Uzmanı Maryna Hritsyshyna: “Avrupa’daki İktidar Değişimleri, Enerji Geçişini Yavaşlatabilir Ya Da Hızlandırabilir.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Avrupa’da değişen siyasi iklimin enerji politikalarına yansımalarını ve...

Maqsut Narikbayev Üniversitesi, Prof. Dr. Kamshat Saginbekova: “Orta Asya Ülkeleri, Çin-ABD Ticaret Gerilimlerini Avantaja Çevirebilirler.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya’da stratejik ticaret kontrolü, yayılmanın önlenmesi...