Orta Asya, 1990’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nden ayrılmasından itibaren Amerikan dış politikası bağlamında ikinci planda kalmış ve etki alanı dışarısında bırakılmıştır. 1990’ların sonunda büyük enerji ve yer altı kaynaklarının keşfedilmesiyle gündeme gelmeye başlayan bölge; Rusya ve Çin’in sırayla askeri ve ekonomik anlamda güç kazanmasından sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) için stratejik ve dinamik bir coğrafya haline gelmiştir. Ticari ilişkiler, yüksek enerji potansiyeli gibi durumlar özellikle de Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası ön plana çıkmaya başlamıştır. Bunu Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden bazılarının ve ABD’li yetkililerin ziyaretlerinden de anlayabiliriz.
Son olarak ABD Güney ve Orta Asya İşleri’nden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu, 6-11 Kasım 2022 tarihleri arasında Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ı ziyaret etmiştir.[1] Ayrıca Lu, 2022 yılının Mayıs ayında Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’da temaslarda bulunmuştu. Dolayısıyla Lu tarafından yapılan ikinci Orta Asya ziyaretinin ABD’nin özellikle 2022 yılının Ekim ayında açıklanan Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nden sonra gerçekleşmesi, Washington yönetiminin Orta Asya’ya artan ilgisinin göstergesidir.
Rusya ve Çin’i çevrelemesi itibarıyla jeostratejik anlamda önem arz eden Orta Asya’ya ABD tarafından bu kadar ehemmiyet atfedilmesinin ana nedenlerinden biri; bu iki ülkeyi kontrol altında tutma düşüncesidir. Aynı zamanda Çin tarafından ortaya atılan ve çeşitli yerlerde altyapı projeleri şeklinde inşasına başlanan Kuşak-Yol Projesi’ni sekteye uğratmak da ABD’nin hedefleri arasındadır.
ABD’ye göre, Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde ifade edildiği üzere Rusya, “özgür ve açık uluslararası sistem için acil ve önemli bir tehdit” yaratmaktadır. Öte yandan Çin ise uluslararası arenada giderek artan bir ekonomik, askeri ve teknolojik bir güçtür. Bu durum, ABD’nin Rusya’yı güncel tehdit, Çin’i ise ekonomik ve askeri anlamda rakip olarak gördüğünü göstermektedir. Orta Asya’ya artan ilgi de söz konusu aktörleri sınırlandırma hedefiyle ilişkilidir.
Lu’nun ziyaretindeki ana husus ise gittiği ülkelerde ikili ve bölgesel meseleleri ele almasının yanı sıra bölge ülkelerine iki farklı ekonomik destek programı sunmasıdır. Örneğin 25 milyon dolar değerindeki programla, Orta Asya ülkelerinin ekonomik dirençlerine yönelik bir yardım planlanmaktadır.
Söz konusu ekonomik girişim programı, bölgenin ticaret yollarının ve kapasitesinin geliştirilmesini destekleyecek olması ve uluslararası yatırımı bölgeye çekmesi noktasında büyük önem arz etmektedir.
Aynı zamanda bu destek programı, 26 Eylül 2022 tarihinde New York’ta gerçekleşen C5+1 toplantısında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından da dile getirilmiştir.[2] İkinci destek programı ise 16,5 milyon dolar değerinde olup; bölge ülkelerinin gıda güvenliğini geliştirmesine dair bir girişim niteliğindedir. Bu konu, medyada henüz beklenti olarak addedilse de ABD’nin Orta Asya’da bir alan ve nüfuz kazanmak istediğinin kanıtıdır. Bu minvalde ekonomik girişimle beraber bölge ülkelerine maddi destek sağlamak yoluyla nüfuzunu arttırma çabası içinde olduğu ifade edilebilir.
Lu tarafından açıklandığı üzere, programların hedefleri arasında Orta Asya ülkelerinde piyasanın geliştirilmesine destek olmak ve yerel ürünlerin uluslararası pazarlara ihraç edilmesine yardımcı olmak yer almaktadır. Bununla birlikte Orta Asya ülkelerindeki insanlara İngilizce eğitim verilmesine yönelik bir destek de programda bulunmaktadır. Söz konusu durum, ABD’nin Orta Asya ülkelerini dünyaya daha fazla entegre etme ve bu ülkelere Rusya ve Çin’den farklı seçeneklerin bulunduğunu gösterme çabası olarak görülebilir.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Orta Asya’daki ülkeler tarafından da kaygıyla izlenmektedir. Orta Asya ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıklarından itibaren özellikle de 11 Eylül saldırıları sonrasında Afganistan ve civarında artan terör faaliyetlerinden dolayı ABD için bir terörle mücadele merkezi haline gelmiştir. ABD, Orta Asya’yla ilişkilerini esasen terörle mücadele anlamında geliştirmekteydi. Ancak Rusya ve Çin’in son on yılda hızlı bir şekilde gelişmesi ve Çin’in ekonomik olarak dünyanın ikinci gücü haline gelmesinden sonra ABD, yeni stratejiler geliştirme yoluna gitmiştir.
Bu bağlamda ABD’nin yeni stratejisi, Orta Asya ülkelerindeki Rus nüfuzunu azaltarak onları dünyaya daha fazla entegre etmek ve Çin’in Kuşak-Yol Projesi kapsamında ülkeler üzerinde ekonomik bağımlılık kurarak etkisini arttırmasını engellemek amacını barındırmaktadır.
Sonuç olarak Ukrayna’daki savaş ve Rusya’ya yönelik yaptırımlar devam ederken; ABD tarafından ortaya konulan yeni ekonomik programlar, Orta Asya ülkeleri için önemlidir. Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, Orta Asya’nın öneminin ciddi şekilde arttığı söylenebilir. Bölge devletlerinin temel amacı ise hiçbir aktörün tahakkümüne maruz kalmadan egemenliklerini, bağımsızlıklarını, toprak bütünlüklerini ve üniter yapılarını korumaktır. Bu yüzden de Orta Asya cumhuriyetlerinin güç merkezleri arasındaki dengeleri gözeten çok vektörlü-yönlü ve çok boyutlu dış politikalarını sürdürecekleri söylenebilir. Bu yaklaşımın bir parçası olarak ABD-Orta Asya ilişkileri de gelişmeye devam edecektir. Fakat bu ilişkiler, Washington’un beklediği gibi bölgenin Rusya ve Çin karşıtı bir aktör olarak konumlanması şeklinde tezahür etmeyecektir.
[1] “Assistant Secretary of State for the Bureau of South and Central Asian Affairs Lu Travels to Turkmenistan, Uzbekistan, and Kazakhstan”, US Deparment of State, https://www.state.gov/assistant-secretary-of-state-for-the-bureau-of-south-and-central-asian-affairs-lu-travels-to-turkmenistan-uzbekistan-and-kazakhstan/, (Erişim Tarihi: 02.12.2022).
[2] “USA Will Allocate $25 Million for Educational and Economic Projects in Central Asia”, News Central Asia,://www.newscentralasia.net/2022/09/26/us-will-allocate-us-25-million-for-educational-and-economic-projects-in-central-asia/, (Erişim Tarihi: 02.12.2022).