Analiz

AB’nin Orta Asya Açılımı: Stratejik Yatırımlar ve Güvenlik Stratejisi

AB’nin Orta Asya açılımı, yatırımın ötesinde stratejik bir diplomasi hamlesine dönüşmektedir.
AB, jeopolitik dönüşümde yalnızca pasif bir gözlemci değil, bölgesel istikrarın şekillenmesinde aktif bir düzenleyici olarak konumlanmaktadır.
Trans-Hazar Koridoru ve Küresel Geçit, AB’nin yeni küresel güç haritasındaki kritik anahtarlarıdır.

Paylaş

Avrupa Birliği’nin (AB) Orta Asya bölgesine yönelik son dönemde artan ilgisi, sadece ekonomik işbirlikleriyle sınırlı kalmayıp bölgedeki jeopolitik dengeleri de etkileyecek nitelikte diplomatik adımları beraberinde getirmiştir. Bu analizde AB’nin Orta Asya’ya dönük stratejik açılımının temel dinamikleri incelenecek; özellikle yatırım projeleri, kurumsal işbirlikleri ve bu sürecin jeopolitik etkileri değerlendirilecektir.

1. AB’nin Orta Asya Açılımı: Stratejik Yatırımlar ve Diplomatik Hamleler

4 Nisan 2025 tarihinde Semerkand’da gerçekleştirilen liderler düzeyindeki ilk AB-Orta Asya Zirvesi, AB’nin Orta Asya’ya yönelik stratejik açılımının en somut göstergelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Zirvede Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen’in açıkladığı 10 milyar avroluk yatırım paketi, AB’nin “Küresel Geçit” stratejisi doğrultusunda şekillenmiştir. Bu girişim, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı bir alternatif oluşturma amacını taşımakta ve AB’nin dijital, enerji, ulaşım ve iklim alanlarındaki bağlantılarını çeşitlendirmeyi hedeflemektedir.[1]

Bu kapsamda yatırımların büyük bölümü Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve kısmen Türkmenistan’a yönelmiş olup altyapı projeleri, enerji geçişi ve dijital bağlantılar öncelikli alanlar olarak belirlenmiştir. Özellikle Trans-Hazar Ulaştırma Koridoru (TCTC), Avrupa-Orta Asya bağlantısında stratejik bir aks olarak konumlandırılmıştır. Bu koridor Kazakistan ve Azerbaycan üzerinden Hazar Denizi’ni aşarak Gürcistan ve Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya bağlanmaktadır. AB’nin bu projeye verdiği destek, sadece lojistik açıdan değil, aynı zamanda jeopolitik dengeler bağlamında da önem arz etmektedir.

AB, Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini sadece ekonomik değil, aynı zamanda kurumsal ve değer temelli bir düzleme oturtmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda “Geliştirilmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları (EPCA)”, bölgeyle yürütülen en kapsamlı dış politika araçlarından biridir.[2] 2024 yılında Kırgızistan’la imzalanan anlaşmanın ardından Özbekistan’la müzakerelerin tamamlanmak üzere olduğu ve Türkmenistan’la da teknik temasların başlatıldığı gözlemlenmektedir. EPCA’lar, siyasi diyalog, ticaretin serbestleştirilmesi, enerji, çevre, dijitalleşme, iyi yönetişim ve insan hakları gibi çok katmanlı alanları kapsamaktadır.

AB’nin bu kurumsal entegrasyon stratejisi, Orta Asya ülkelerini uluslararası sisteme daha sıkı entegre etme, aynı zamanda Çin ve Rusya’ya alternatif bir ortaklık yapısı kurma hedefiyle örtüşmektedir. Bu çerçevede AB, ayrıca Türkmenistan ve Özbekistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılım süreçlerini destekleyeceğini açıklamıştır. Bu destek, bölge ülkelerinin küresel ekonomik düzene entegrasyonunu artırmayı amaçlarken, AB’yle olan ilişkilerin normatif zeminini de güçlendirmektedir.

AB’nin bu tür yapısal desteklerinin Orta Asya ülkelerinin dış politika pozisyonlarını da etkilediği görülmektedir. Kırgızistan ve Özbekistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) tanımaları, AB’yle yürütülen yakın temaslar ve EPCA gibi stratejik anlaşmalarla doğrudan olmasa da dolaylı biçimde ilişkilidir. Buradan hareketle AB’nin sunduğu teşvik paketlerinin yalnızca kalkınma odaklı değil, aynı zamanda diplomatik pozisyonları da dolaylı olarak yönlendiren araçlar olduğu söylenebilir.

2. AB-Orta Asya Enerji İşbirliği

AB, enerji arz güvenliğini çeşitlendirme politikası çerçevesinde Orta Asya ülkeleriyle enerji işbirliğini öncelikli stratejik başlıklardan biri olarak konumlandırmaktadır.[3] Bu bağlamda Hazar Denizi’ni aşan Trans-Hazar doğal gaz boru hattı projesi, AB’nin Rus gazına olan bağımlılığını azaltma hedefiyle örtüşmektedir. Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan üzerinden Avrupa’ya yönelmesi planlanan bu enerji hattı, teknik ve siyasi zorluklara rağmen hâlâ AB’nin radarındadır.

Orta Asya ülkelerinin sahip olduğu geniş enerji rezervleri (özellikle doğal gaz ve uranyum) ve Avrupa’nın sürdürülebilir enerjiye geçiş hedefleri, işbirliği alanlarını daha da çeşitlendirmiştir. Özellikle Türkmenistan’ın dünyanın en büyük dördüncü doğal gaz rezervine sahip olması ve Kazakistan’ın uranyum üretiminde dünyada ilk sırada yer alması, bu işbirliğini kritik hale getirmektedir.

AB, sadece fosil yakıt temelli bir enerji politikası izlemek yerine yeşil dönüşüm perspektifiyle yenilenebilir enerji ve kritik ham maddelere de odaklanmaktadır. Bu çerçevede Kazakistan ve Özbekistan’la yeşil hidrojen, güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımlarının yanı sıra nadir toprak elementleri gibi stratejik öneme sahip kritik ham maddelerin tedariki konusunda işbirliği mekanizmaları kurulmaktadır.

AB, 2022 yılında başlattığı “Kritik Ham Maddeler Yasası” ile dış tedarik kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı hedeflemektedir. Orta Asya, bu yasa kapsamında potansiyel ortak bölge olarak tanımlanmıştır. Özellikle Kazakistan’la 2023 sonunda imzalanan “Stratejik Ortaklık Memorandumu” bu alandaki işbirliğinin temel taşlarından biri olmuştur.

AB-Orta Asya enerji işbirliği, yalnızca teknik ve ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir yön de taşımaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası AB’nin enerji stratejisinde meydana gelen kayma, Orta Asya’nın değerini artırmıştır. Bu bağlamda enerji hatlarının yönü kadar, kim tarafından inşa edildiği ve işletildiği de önem kazanmıştır.

Çin’in enerji altyapılarına yaptığı yatırımlar ve Rusya’nın tarihsel etkisiyle şekillenen enerji dengesi, AB’nin bölgedeki manevra alanını sınırlandırsa da enerji güvenliği, yeşil dönüşüm ve ham madde rekabeti gibi çok boyutlu başlıklarla AB, yeni bir denge kurmaya çalışmaktadır. Orta Asya ülkeleri ise bu rekabetten fayda sağlayarak çok taraflı işbirlikleri geliştirme ve ekonomik kalkınmalarını hızlandırma fırsatı elde etmektedir.[4]

3. AB-Orta Asya Güvenlik İşbirliği

AB, Orta Asya’yla geliştirdiği ilişkilerde yalnızca ekonomik ve kurumsal boyutları değil, güvenlik parametrelerini de öncelikli alanlardan biri olarak ele almaktadır. Özellikle 2021 sonrası Afganistan’daki gelişmelerin ardından bölgesel istikrarsızlık ve radikalleşme riskleri artmış, bu durum AB’nin Orta Asya’daki güvenlik stratejilerine yeni bir boyut kazandırmıştır. AB Dış İlişkiler Servisi’nin (EEAS) yayımladığı Orta Asya’ya yönelik stratejik belgelerde, sınır güvenliği, yasa dışı göç, uyuşturucu ticareti ve şiddet içeren aşırılıkla mücadele ön plana çıkmaktadır.

AB, bu kapsamda Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) gibi kurumlarla birlikte çalışarak Orta Asya ülkelerine teknik kapasite geliştirme, sınır yönetimi eğitimi ve güvenlik donanımı sağlama yoluyla destek vermektedir. Aynı zamanda radikalleşmeyle mücadele çerçevesinde gençlerin eğitimi, sosyal içerme programları ve dinî yapıların denetlenmesi gibi önleyici stratejiler de geliştirilmektedir.

AB’nin Orta Asya’daki güvenlik politikaları, klasik sınır güvenliği ve terörle mücadele yaklaşımlarının ötesinde bölgedeki devlet yapılarının kurumsal kapasitesini artırma ve istikrarı teşvik etme yönünde şekillenmektedir. Bu strateji, yalnızca dışsal bir güvenlik sağlayıcısı olarak değil, aynı zamanda yumuşak güç unsurlarını devreye sokan bir aktör olarak AB’nin bölgedeki varlığını güçlendirmektedir.

AB’nin güvenlik alanındaki bu angajmanı, Orta Asya devletlerinin uluslararası güvenlik sistemine entegrasyonunu kolaylaştırırken, aynı zamanda Çin ve Rusya’nın güvenlik üzerindeki etkisini dengelemeyi amaçlayan bir yaklaşımı da yansıtmaktadır. Bu bağlamda AB, jeopolitik dönüşümde yalnızca pasif bir gözlemci değil, bölgesel istikrarın şekillenmesinde aktif bir düzenleyici olarak konumlanmaktadır.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın artan etkisi ve KKTC’nin gözlemci üye olarak teşkilatta yer alması, AB’nin bölgeye yönelik daha aktif müdahil olmasına neden olmuştur. Bu bağlamda AB’nin Orta Asya ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) tanınırlığının dolaylı biçimde desteklenmesi dikkat çekmektedir. Özellikle Kırgızistan ve Özbekistan gibi ülkelerin AB’yle yakın ilişkiler kurarken GKRY’yi tanıma yönündeki tutumları, KKTC’nin uluslararası tanınırlığı önündeki engelleri pekiştirmekte ve Türkiye’nin diplomatik pozisyonunu zorlamaktadır.

Bu süreç, Orta Asya ülkeleri açısından da rasyonel çıkar hesaplarına dayanmaktadır. AB’den gelen yatırım, siyasi destek ve uluslararası platformlara entegrasyon (örneğin Dünya Ticaret Örgütü üyeliği gibi) gibi teşvikler, bu ülkelerin dış politika tercihlerinde belirleyici rol oynamaktadır. Dolayısıyla bu tercihler birer diplomatik ödün değil, aksine çok taraflı stratejik yönelimlerin doğal sonucudur. Ancak AB’nin bu yumuşak güç araçlarını GKRY’nin uluslararası pozisyonunu sağlamlaştırma yönünde de kullanıyor oluşu, süreci daha kompleks hale getirmektedir.

Sonuç olarak AB’nin Orta Asya’daki varlığı artık yalnızca ekonomik ve teknik yardımlarla sınırlı değildir. AB, bölgesel stratejilerini şekillendirirken, kendi iç siyasi pozisyonlarını da dış politikada dolaylı biçimde yansıtmaktadır. Bu durum, Kıbrıs meselesi gibi uluslararası düzeyde hassasiyet taşıyan konularda bile etkisini gösterecek ölçüde çok katmanlı ve sofistike bir diplomasi anlayışının yürütüldüğünü ortaya koymaktadır.


[1] “İlk AB-Orta Asya zirvesinin ardından ortak basın açıklaması”, Consilium, https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2025/04/04/joint-press-release-following-the-first-eu-central-asia-summit/?utm_source

[2] “AB ve Kırgız Cumhuriyeti Arasındaki Geliştirilmiş Ortaklık ve İş birliği Anlaşması Hakkında Bilgi Notu”, EEAS, https://www.eeas.europa.eu/eeas/factsheet-enhanced-partnership-and-cooperation-agreement-between-eu-and-kyrgyz-republic_en?utm_source=chatgpt.com, (Erişim Tarihi: 28.04.2025).

[3] “Enerji geçişi”, Europarl, https://www.europarl.europa.eu/thinktank/en/document/EPRS_BRI(2024)762409

[4] “Dünya Enerji Görünümü 2024”, IEA, https://www.iea.org/reports/world-energy-outlook-2024, (Erişim Tarihi: 28.04.2025).

Meryem HARAÇ
Meryem HARAÇ
Meryem Haraç, 2024 yılında Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Haraç’ın başlıca ilgili alanları Avrupa Birliği ve Kıbrıs Sorunu’dur. Haraç, iyi derecede İngilizce ve başlangıç düzeyinde İspanyolca bilmektedir.

Benzer İçerikler