Dış Politika Araştırma Enstitüsü Avrasya Programı Üyesi Richard Kraemer: “Demokratik Avrupa, Bosna’daki silahlı çatışmanın yeniden başlamasıyla dikkatinin dağılmasına izin veremez.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Bosna-Hersek 2 Ekim’de yapılacak seçimler öncesinde çalkantılı ve bir o kadar da gergin bir ortama ev sahipliği yapmaktadır. Gerilimin arkasında ise seçimlere kısa bir süre kala Yüksek Temsilci Schmidt’in Seçim Yasası’na değişiklikler “dayatacağını” duyurması ve bu değişikliklerin ise Hırvat partilerin lehine olacağı tartışmaları vardır. Schmidt’in açıklamasından kısa bir süre sonra başta Boşnak partiler ve vatandalar olmak üzere ülkedeki birçok kesim tepkilerini göstermek için protestolar düzenlemiştir. Nihayetinde, gelen tepkileri göz önünde bulunduran Shcmidt, 27 Temmuz’da yaptığı açıklamada sadece “teknik değişiklikler” getirdiğini ifade etmiştir. Siyasi değişikliklerle alakalı olarak da siyasi partilere ve liderlere konu üzerinde görüşüp anlaşmaları için süre tanıdığını ifade eden Schmidt, seçimlerden hemen önce ülkenin gergin bir ortama hapsolmasına neden olmuştur. Buna ek olarak, Schmidt’in bu adımın Hırvat yanlısı olarak nitelendirilmiştir. Bu ise Yüksek Temsilcilik kurumunun güvenilirliğinin zedelendiğine dair yorumları beraberinde getirmiştir. Öte yandan, son dönemde ülkede artan milliyetçi söylemler ve ayrılıkçı adımlar iç siyasetin dengelerini altüst etmiştir. Yaşanan bu gelişmeler ışığında, Bosna-Hersek siyasetinin ve ülkedeki sistemin işlevselliğini yitirmiş olduğu gözlemlenmektedir. Bununla beraber, Bosna-Hersek’teki istikrarsızlık, bölgedeki dengelerle oynamak isteyen aktörler için bir fırsat yaratmaktadır.

Buradan hareketle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Bosna-Hersek’teki anlaşmazlıkları değerlendirmek amacıyla Dış Politika Araştırma Enstitüsü Avrasya Programı Üyesi Richard Kraemer’den almış olduğu görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

1.Bosna-Hersek’te son dönemde milliyetçi ve ayrılıkçı söylemlerin arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle milliyetçi söylemi sıkça kullanan siyasilerin bu yöndeki adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ne yazık ki,    irredantist ve aşırı milliyetçi söylemler, Dodik ve Çoviç gibi otoriter eğilimdeki liderler, avantajlı veya baskıcı olarak değerlendirdikleri fırsatları gördüklerinde zirveye ulaşma eğilimindedir. İkinci Rus-Ukrayna Savaşı’nın sonuçları – Bosna’daki seçimler sırasında meydana gelen – tartışmalı muhtemelen her ikisine de neden oldu.

Bir yandan Avrupa Birliği (AB) üye devletleri, genel olarak Kremlin karşıtı bir duruşta saflarda yerini alıyor gibi görünüyor. Eğer tutarsa, bu Dodik ve Çoviç gibi tanınmış Rusofillerin işine gelmez. Öte yandan, Brüksel ve diğer Avrupa başkentleri Ukrayna’ya bu kadar odaklanmışken ve bir seçim yaklaşırken, Çoviç, demokratik Avrupa’nın bant genişliğinin şu anda sınırlı olduğunu değerlendirerek, bu ayrımcı “reformlar” baskı yapmanın zamanı geldiğinin farkına varmış olabilir.

2.Yüksek Temsilci Christian Schmidt’Seçim Yasası’na değişiklikler “dayatacağını ifade etti geçtiğimiz günlerde. Gelen tepkiler sonrası sadece teknik değişiklikler getirildiği belirtildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkedeki siyasetçilerin Schmidt’in bu adımı atmasındaki etkisi nedir sizce?

Schmidt, konuyla ilgili ferasetini genişletiyor gibi görünüyor ve belki de bununla birlikte Bosna-Hersek-Hırvat Demokrat Birliği’nin (HDZ-BiH) anti-demokratik doğası, Bosna’nın seçim yasasında değişiklik yapılmasını önerdi.

Gerçek bir demokratik, açık toplumda devlet, vatandaşlarına yalnızca kendi etnik veya dini topluluklarının üyelerine oy verebileceklerini dikte etmez. Nokta. Esasen bu yüzden Çoviç – Putin yanlısı Dodik’in de desteğiyle – bu ayrımcı değişiklikler için bastırıyor.

Bu, etnik bir Hırvat olan Komşiç’in yeterli sayıda oyu aldığı ve onu Bosna’nın üçlü cumhurbaşkanlığının Hırvat üyesi yapan bir seçim zaferi kazandığı 2018’e kadar uzanıyor. Bu nasıl gerçekleşti? Çünkü HDZ etnik olarak Hırvat seçim bölgelerinin dışındaki seçmenlere nasıl hitap edeceğini bilmediği veya istemediği için, temel insan hakları olduğu gibi -bununla sınırlı olmamakla beraber-, birçok Boşnak da ona oy verdi. Belki de o (Komşiç) ve HDZ, sistemi adaletsiz bir şekilde düzene sokmaya çalışmak yerine, Hırvat olmayan seçmenlere kendilerini de etkili bir şekilde temsil edebileceklerini göstermeye çalışmalılar. Demokrasi böyle işler.

3. Bosna-Hersek’te 2 Ekim’de seçimler gerçekleştirilecek. Son dönemde yaşanılanlar ışığında ülkedeki atmosferi nasıl yorumluyorsunuz?

En hafif deyimiyle gergin. Almanların kısa süre önce Bosna’daki EUFOR’u desteklemek için yedek asker göndermeyi kabul etmesi, Berlin ve Brüksel’in şu anda taşıdığı endişelerin bir göstergesidir. Bu benzeri yaşanmamış bir şey değil. 2018’de Banya Luka’dan gelen sinyaller, Dodik’in o yıl gerçekleştirilecek seçimlere doğru ülkeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik eylemler planladığını gösteriyordu. Birleşik Krallık, Brçko’ya bir bölük asker konuşlandırarak, EUFOR’un varlığını sürdürdüğüne ve angaje olmaya devam ettiğine dair bir mesaj vererek zekice karşılık vermişti.

Umalım ki Ukraynalı müttefiklerimizi Putin ve Rusya’ya karşı mücadelelerinde desteklemek için gereken tüm ilgiye rağmen, bundan daha fazlasını görebiliriz.

4. Bosna-Hersek iç siyasetinde son dönemde dalgalanmaların fazlasıyla arttığı gözlemlenmiştir. Yaşanan gelişmeler, Dayton’ın artık işlevini yitirdiği değerlendirmelerini beraberinde getirmiştir. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir? Bosna-Hersek’te yeni bir siyasi yapılanmaya doğru gidildiğinden bahsedilebilir mi? 

Birçok Balkan gözlemcisi Dayton’un gerçek bir yeniden canlandırmaya ihtiyacı olduğu konusunda hemfikir. Schmidt’in, bozguncu Çoviç ve Dodik’e karşı daha sert bir duruşa doğru artan yönelmesi göz önüne alındığında, bu daha da erken gerçekleşebilir. Şansölye Scholz’un dün Prag’da Batı Balkanlar hakkında yaptığı açıklamalar da ümit vericiydi.

Demokratik Avrupa, Bosna’daki silahlı çatışmanın yeniden başlamasıyla dikkatinin dağılmasına izin veremez. Yani, evet, belki de demokratik transatlantik toplumun Dayton’u yeniden gözden geçireceği ve umarım doğru olanı yapmak için gerekli kritik siyasi irade kitlesini bulabileceği bir ana yaklaşıyoruz. Çoviç tarafından ve en sorumsuz bir şekilde Zagreb tarafından savunulan ve önerilen değişiklikler, yalnızca Bosna halklarını daha da fazla bölecek ve Rusya’ya, Viktor Orban gibi diğer anti-demokratik liderlere Bosna’yı istikrarsız, yozlaşmış bırakmak, Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun dışında tutmak için daha fazla alan yaratacaktır.


Richard Kraemer, ABD-Avrupa İttifakı’nın (USEA) Başkanı, Çekya’nın Prag kentindeki Avrupa Güvenlik Politikası Değerler Merkezi’nde yerleşik olmayan kıdemli araştırmacıdır. Oradaki araştırması, Rusya ve Çin’in Orta ve Güneydoğu Avrupa’daki art niyetli dış müdahalelerine odaklanmaktadır. Aynı zamanda Orta Doğu Enstitüsü’nde Frontier Europe Initiative’de yerleşik olmayan akademisyen ve Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nde de öğretim üyesidir. USEA’nın yönetim kurulu başkanı olarak Richard, Amerikalılara sağlam ve işbirlikçi bir transatlantik topluluğu savunmaları için ilham vermek için çalışmaktadır. Kabil’de iki yıl yaşayarak ülkenin ilk bağımsız ticaret odasının kurulmasına yardım eden Richard, ayrıca Polonya’nın Krakow kentindeki Jagiellonian Üniversitesi’nde hukuk dersleri verdi ve araştırmalar yaptı. Gürcistan ve Karadağ hükümetlerine danışmanlık yaptığı Uluslararası Kamu Hukuku ve Politika Grubu’na bağlı bir uzmanı olan Richard, New York Eyalet Barosu üyesi olup Amerikan Üniversitesi’nden Hukuk Doktorası ve William and Mary Koleji’nden lisans derecesine sahiptir. Çok sayıda uluslararası ve ABD medyasında yer almıştır. Richard, iyi derecede Lehçe, Farsça ve Darice bilmektedir.

Mustafa ÇUHADAR
Mustafa ÇUHADAR
Mustafa Çuhadar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunudur. Lisans döneminde disiplinlerarası çalışmalarına ağırlık veren Çuhadar'ın başlıca çalışma alanları, Balkanlar ve İstihbarat çalışmalarıdır. 2021 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimine başlayan Çuhadar, halihazırda Bosna Hersek’teki siyasi partileri inceleyen yüksek lisans tezini hazırlamaktadır. Çuhadar, iyi derecede İngilizce, Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça ve temel seviyede Almanca bilmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...