Son yıllarda küresel ticaret sisteminin başlıca aktörleri arasında önemli kırılmalar yaşanmaktadır. Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticari ilişkiler, 2025 yılı itibarıyla karşılıklı uygulanan tarifeler ve misilleme kararları nedeniyle ciddi bir gerilim sürecine girmiştir. Transatlantik ekonomik entegrasyon tarihsel olarak güçlü bir yapıya sahip olsa da mevcut gelişmeler taraflar arasındaki yapısal farklılıkları ve stratejik çıkar çatışmalarını açığa çıkarmıştır. Bu analizde, söz konusu ticaret geriliminin temel nedenleri, uygulanan politikalar ve olası etkiler detaylı biçimde değerlendirilecektir.
1. Gerilimin Arka Planı ve Nedenleri
2024 yılı itibarıyla AB ile ABD arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 585 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak bu yüksek hacim, taraflar arasında giderek derinleşen yapısal dengesizlikleri gizlememektedir. ABD yönetimi, Avrupa’nın Ortak Tarım Politikası kapsamında sağladığı tarım sübvansiyonlarının, Amerikan çiftçileri için haksız rekabet ortamı yarattığını savunmaktadır.[1] Bu sübvansiyonların ABD’li üreticilerin rekabet gücünü azaltması ve piyasa dengesini bozması, uzun süredir Washington’un eleştiri konusudur.
Gerilimin tırmanmasında bir diğer faktör, Avrupa’nın dijital hizmetler sektörüne yönelik düzenlemeleridir. Özellikle dijital hizmet vergileri, ABD merkezli teknoloji şirketlerinin hedef alındığı yönündeki algıyı güçlendirmiştir. Bu uygulamalar, Washington yönetimi tarafından ülkenin ekonomik egemenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmiştir.
Çevresel düzenlemeler de transatlantik gerilimi artıran unsurlar arasında yer almaktadır. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında uygulamaya konulan Karbon Sınırı Ayarlama Mekanizması (CBAM), ABD’den ithal edilen çelik ve alüminyum gibi ürünler için ek maliyetler doğurmuştur. AB, bu düzenlemeyi iklim değişikliğiyle mücadele aracı olarak sunarken; ABD tarafından bu adım “yeşil korumacılık” şeklinde yorumlanmıştır.[2]
Stratejik düzlemde, Çin’in ekonomik etkisini sınırlamaya yönelik Amerikan politikalarının Avrupa’ya da teşmil edilmesi, AB ile ABD arasında yeni bir anlaşmazlık alanı yaratmıştır. Washington, Pekin’in sübvansiyon bazlı ekonomi modeline karşı ortak hareket edilmesini talep etmiş, ancak AB bu taleplere temkinli yaklaşmıştır. Bu yaklaşım farklılığı, 2025 yılı başlarında ABD’nin AB menşeli çelik ve alüminyuma %25 oranında ek gümrük vergisi uygulamasına zemin hazırlamıştır. Bu karar, her ne kadar “ulusal güvenlik” gerekçesiyle sunulmuş olsa da birçok çevrede doğrudan ekonomik korumacılık olarak değerlendirilmiştir.[3]
2. AB’nin Misilleme Politikaları ve Karar Mekanizmaları
Avrupa Komisyonu (AK), ABD tarafından uygulamaya konulan yeni tarifeleri Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı bularak tepki göstermiştir. Bu durum, AB’nin serbest ticaret ilkelerine dayanan dış politika yaklaşımının ihlali olarak görülmüş ve AB kurumları nezdinde ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin stratejik sektörlerini koruma yükümlülüğüne dikkat çekerek gerekirse sert karşı önlemlerin alınabileceğini belirtmiştir. Bu açıklamanın ardından Mart 2025 tarihinde AK tarafından alınan kararla, yaklaşık 26 milyar euro değerindeki Amerikan menşeli ürüne yönelik ek vergi uygulamaya konulmuştur. Bu ürünler arasında Harley-Davidson motosikletleri, kot pantolonlar, et ürünleri ve ev tekstili gibi sembolik ve kültürel anlamı olan kalemler yer almıştır.[4]AB’nin bu seçimleri, yalnızca ekonomik dengeyi sağlama amacı taşımamakta, aynı zamanda kamuoyuna ve ABD yönetimine yönelik siyasi bir duruş sergileme niyetini de yansıtmaktadır. Özellikle Amerikan kültürünün simgesi haline gelen bazı ürünlerin hedef alınması, AB’nin misilleme politikasını stratejik iletişim aracı olarak kullandığını göstermektedir.
3. Ekonomik ve Sektörel Etkiler
Ticaret savaşları sadece gümrük vergileriyle sınırlı kalmayıp yatırım kararları, tedarik zincirleri ve istihdam düzeyleri üzerinde de belirleyici etkiler yaratmaktadır. İrlanda merkezli bir ekonomik araştırmaya göre, ABD’nin Avrupa ürünlerine yönelik tarifeleri, sadece İrlanda’da 60.000’e kadar iş kaybına yol açma potansiyeline sahiptir.[5] Otomotiv, havacılık, ilaç ve teknoloji gibi stratejik sektörler, bu tür yaptırımlardan doğrudan etkilenmektedir. Almanya’nın otomotiv üretiminde %12 oranında düşüş yaşanması, Avrupa sanayisinin kırılganlığını gözler önüne sermektedir.[6] Öte yandan ABD’de Avrupa’dan ithal edilen ileri teknoloji ürünlerine ulaşımın zorlaşması, üretim maliyetlerini artırmakta ve enflasyonist baskıları güçlendirmektedir.
4. Diplomatik Girişimler ve Müzakere Süreci
Her iki taraf da geniş çaplı bir ticaret savaşının ekonomik zararlarının farkındadır. Bu nedenle Nisan 2025 tarihi itibarıyla diplomatik girişimlerde artış gözlenmiştir. Almanya’nın Londra Büyükelçisi Miguel Berger, “AB misillemeye hazırdır; fakat bir ticaret savaşının kazananı olmayacaktır” diyerek diyalog kanallarının açık tutulması gerektiğini vurgulamıştır.[7]Ancak ABD iç siyasetinde artan korumacı baskılar nedeniyle Washington yönetimi geri adım atmaya yanaşmamaktadır. Özellikle 2024 Başkanlık Seçimleri sonrasında Trump yönetiminin etkisini artırması, iç politikada korumacılığın güç kazandığını göstermektedir.
5. Uluslararası Ticaret Rejimi Açısından Değerlendirme
AB-ABD ticaret gerilimi, yalnızca bu iki aktör arasındaki ekonomik ilişkileri değil, aynı zamanda küresel ticaret sisteminin yapısını da sorgulamaktadır. DTÖ, geçmişte küresel ticaretin düzenleyicisi ve denetleyicisi olarak önemli bir rol üstlenmiş olsa da son yıllarda yaşanan gerilimlerle birlikte bu kurumun etkinliği giderek azalmaktadır. DTÖ’nün karar alma süreçlerinin yavaşlaması ve büyük güçlerin çok taraflı düzenlemelere olan ilgisinin azalması, küresel ticaretin geleceği konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır. Ticaretin yalnızca ikili düzeyde çözümlerle şekillendirilmesi, bu kurumsal yapının zayıfladığını ve küresel ekonomik ilişkilerde daha düzensiz bir döneme girildiğini göstermektedir.
Bu bağlamda büyük ekonomik aktörlerin kurallara dayalı sistem yerine çıkar temelli, kendi ulusal menfaatlerini öne çıkaran yaklaşımlar benimsemesi, ticaret rejiminde ciddi bir normatif çözülme sürecini başlatmaktadır. Bu tür yaklaşımlar, uluslararası ticaretin önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde düzenlenmesini zorlaştırmakta ve ekonomik belirsizliklere yol açmaktadır. Özellikle ekonomik gücü yüksek ülkeler, kendi iç stratejilerine uygun adımlar atmakta ve bu süreçte uluslararası ticaretin eşitlikçi ve şeffaf yapısını tehdit etmektedir.
Dahası gelişmekte olan ülkeler bu ticaret gerilimlerinden doğrudan etkilenmektedir. Küresel tedarik zincirleri, gelişmekte olan ülkelerin üretim süreçleri için hayati öneme sahiptir. Ancak büyük ekonomik aktörler arasındaki çatışmalar, bu ülkelerin tedarik zincirlerine olumsuz etkiler yaratmakta ve bu ülkeler için ekonomik istikrarsızlık oluşturmaktadır. Bu tür gerilimler, dünya çapında üretim maliyetlerini artırabilir, ticaret hacmini azaltabilir ve daha geniş bir şekilde küresel ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkileyebilir. Küresel ticaretin istikrarı, özellikle gelişmekte olan ülkeler için daha büyük tehditler oluşturmaktadır. Çünkü bu ülkeler, büyük ekonomilerin kararlarından doğrudan etkilenebilmektedir.
Sonuç olarak AB ile ABD arasındaki ticaret gerilimi, ekonomik farklılıkların yanı sıra siyasi ve stratejik ayrışmaları da içermektedir. Taraflar arasındaki ekonomik bağımlılık göz önünde bulundurulduğunda, kapsamlı ve uzun süreli bir çatışma olasılığı zayıf görünse de tekrar eden kriz dönemleri güven sorununun derinleşmesine yol açabilir. Bu nedenle yapıcı diyaloğun sürdürülmesi ve çok taraflı ticaret rejiminin güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde küresel ticaret sisteminde öngörülebilirlik ve istikrarın sağlanması daha da güçleşecektir.
[1] “US accuses EU of unfair farm subsidies amid tariff tensions”, Financial Times, https://www.ft.com/content/0f8bf631-f24c-48da-905f-e37f8dc5d5f8?utm_source, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).
[2] “EU carbon levy fuels US backlash”, Politico Europe, https://www.politico.eu/article/eu-pollution-greenhouse-gas-c02-carbon/, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).
[3] “EU will react against unlawful US tariffs, says European Commission”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2025/02/10/eu-will-react-against-unlawful-us-tariffs-says-european-commission, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).
[4] “EU retaliates against Trump tariffs with €26bn countermeasures”, The Guardian, https://www.theguardian.com/us-news/2025/mar/12/eu-retaliates-against-trump-tariffs-with-26bn-countermeasures, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).
[5] “Job losses feared in Ireland after Trump tariff announcement”, The Times, https://www.thetimes.com/us/american-politics/article/pharma-tariffs-trump-semiconductors-fchf9hs0b?utm_source=chatgpt.com®ion=global, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).
[6] “The 2025 US-EU Tariff War: Economic Disruptions and Paths to Stability”, Eurasia Review, https://www.eurasiareview.com/15032025-the-2025-us-eu-tariff-war-economic-disruptions-and-paths-to-stability-oped/, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).
[7] “EU is prepared to retaliate but prefers to negotiate”, Wall Street Journal, https://shorturl.at/HisDd, (Erişim Tarihi: 21.04.2025).