Analiz

Avrupa’nın İçindeki Muhalif Diplomasi: Macaristan’ın Normlara Karşı Konumlanışı

Macaristan, AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusundaki kolektif tutumunu sistemli bir biçimde sabote eden bir çizgi izlemektedir.
Macaristan, Ukrayna’nın AB üyeliği sürecini iç referanduma taşıyarak Brüksel’in genişleme politikasına ulusal egemenlik eksenli yapısal bir direnç oluşturmuştur.
Rusya yaptırımlarına yönelik sistematik vetolarla Macaristan, AB karar mekanizmalarını kilitleyerek Moskova’yla ilişkilerinde stratejik manevra alanı yaratmayı hedeflemektedir.

Paylaş

2025 yılı itibarıyla Macaristan’ın dış politikası, Avrupa Birliği (AB) üyesi bir devletin geleneksel normatif ve kurumsal uyum davranışlarının ötesine geçen, stratejik kırılmalarla biçimlenmiş ve çok eksenli jeopolitik angajmanlara dayanan bir yönelim hâlini almıştır. Viktor Orbán liderliğindeki Budapeşte yönetimi, yalnızca Brüksel merkezli karar alma süreçlerine karşı sistemli bir muhalefet sergilemekle kalmamış; aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) küresel düzeyde yeniden kurgulamaya çalıştığı stratejik üçgen politikası (Doğu Avrupa–Avrasya–Orta Doğu) bağlamında senkronize ve çok yönlü bir aktör hâline gelmiştir. Orbán Hükûmeti, bu üç kritik coğrafyada Ukrayna Krizi üzerinden AB’nin genişleme ve güvenlik politikalarına set çeken, Rusya yaptırımlarını sistematik biçimde sabote eden ve İsrail’le geliştirdiği savunma işbirlikleriyle uluslararası ceza rejimine meydan okuyan stratejik tutumlarıyla yalnızca AB içindeki “aykırı aktör” profiline değil, aynı zamanda ABD merkezli güç mimarisinde “işlevsel periferik ortak” rolüne de yerleşmiştir.

Doğu Avrupa bağlamında Macaristan, Ukrayna’nın AB üyelik süreci üzerinden yürütülen tartışmalarda Brüksel merkezli bütünleşme stratejisine doğrudan muhalefet sergilemiştir. 21 Mart 2025 tarihindeki AB Zirvesi’nde Başbakan Viktor Orbán, Ukrayna’ya dair ortak bildiriyi veto ederek Macaristan’ın “savaş yanlısı bir pozisyonun” parçası olamayacağını açıklamıştır. Savaşın Macar ekonomisine getirdiği yükü gerekçe gösteren Orbán, her haneye yaklaşık 2,5 milyon forintlik maliyet düştüğünü belirtmiş ve halktan görüş alınmadan hiçbir kararın desteklenmeyeceğini ilân etmiştir.[1] Bu yaklaşım, 19 Nisan 2025 tarihinde daha net bir siyasî tez hâline gelmiştir. Orbán, Ukrayna’nın “işleyen bir ekonomiye ve egemen sınırlara sahip olmayan” bir devlet olduğunu vurgulayarak bu ülkenin üyeliğinin AB için “sonsuz savaşa kart-blanş” vermek olacağını ifade etmiş; dolayısıyla üyeliğin yalnızca güvenlik değil, ekonomik sürdürülebilirlik açısından da bir tehdit oluşturduğunu savunmuştur. Bu çerçevede Macaristan, 14 Nisan–Mayıs sonu arasında gönüllülük esaslı bir referandum süreci başlatarak karar sürecine halkın katılımını temel alacağını beyan etmiştir.[2] Bu politika, iç kamuoyu meşruiyeti söylemiyle desteklenmekle birlikte AB’nin genişleme stratejisine karşı ulusal düzeyde “egemenlikçi direniş” şeklinde kurgulanmıştır.

Avrasya bağlamında Macaristan, AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusundaki kolektif tutumunu sistemli bir biçimde sabote eden bir çizgi izlemektedir. 14 Nisan 2025 tarihinde Lüksemburg’da düzenlenen AB Dışişleri Bakanları toplantısında Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, Rusya’ya yönelik enerji ve nükleer sanayi yaptırımlarını içeren 17. paket teklifini açıkça reddetmiştir. Görüşmede Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Andriy Sybiha’nın video bağlantısıyla sunduğu taleplere karşı çıkan Macar tarafı, Kiev’e yönelik askerî yardımların sürdürülmesini de kabul edilemez bulmuş ve Avrupa’nın önceliğinin “ateşkes ve barış müzakereleri” olması gerektiğini savunmuştur.[3] Bu söylem, Orbán’ın daha önce Trump’ın “barış vizyonuna” atıfla dile getirdiği, Moskova’yla diyalog kurulması gerektiğine dair argümanla da örtüşmektedir.[4] Macaristan, 2022 yılından bu yana 16 yaptırım paketinde ya veto hakkını kullanmış ya da muafiyetler talep ederek süreci yavaşlatmıştır. 2025 yılının Temmuz ayında yürürlüğe girmesi beklenen 17. paketin akıbeti konusunda Brüksel, AB hukuk sisteminin esnekliklerini zorlayarak Konsey kararlarının regülasyonlar yerine kullanılması gibi alternatif yolları tartışmaya açmıştır. Süreç, esasen Macaristan’ın yalnızca blok içi bir “aykırı aktör” değil, karar alma mekanizmasını kitleyen sistematik bir veto merkezine dönüştüğünü ortaya koymaktadır.

Orta Doğu ekseninde ise Macaristan’ın İsrail’le geliştirdiği stratejik ortaklık, yalnızca ikili bir işbirliği değil; aynı zamanda ABD-İsrail eksenine paralel bir diplomatik hatta yer alma girişimi olarak okunmalıdır. 3 Nisan 2025 tarihinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Budapeşte’ye gerçekleştirdiği ziyaret, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında çıkarılan tutuklama kararına rağmen Avrupa’daki ilk resmî temas olması bakımından uluslararası hukuka karşı açık bir meydan okuma niteliği taşımıştır.[5] Ziyaret sırasında Başbakan Orbán, Netanyahu’yu karşılarken aynı gün Macaristan’ın UCM’den çekilme kararını açıklamıştır. Her iki liderin de UCM’yi “siyasallaşmış” bir kurum olarak tanımlaması, yalnızca hukuksal değil, ideolojik yakınlaşmayı da ortaya koymuştur. Görüşmede mühimmat üretimi başta olmak üzere savunma ve teknoloji alanlarında ortaklıklar derinleştirilmiş; 150’den fazla İsrailli firmanın Macaristan’da faaliyet gösterdiği vurgulanmıştır.[6]

3-6 Nisan 2025 tarihleri arasında devam eden ziyaret kapsamında Netanyahu, Holokost anıtını ziyaret etmiş, Yahudi toplumuyla temaslarda bulunmuş ve bir üniversiteden fahri doktora almıştır. Ziyaret süresince İsrail bayraklarını yırtan iki Fransız vatandaşı gözaltına alınmış; bu olay üzerine Orbán, Netanyahu’ya uygulanan uluslararası baskıyı “misafire saygısızlık” olarak değerlendirmiştir.[7] Netanyahu’nun ziyaret sonrası ABD’ye geçerek Başkan Trump ile ticaret, İran ve UCM konularını görüşmesi, Macaristan’ın Orta Doğu’daki stratejik eksenini Washington-Tel Aviv hattıyla senkronize hâle getirdiğini göstermektedir.

Bu dış politika gelişmeleriyle eşzamanlı olarak Macaristan’ın iç hukuk düzeninde de demokratik gerileme yaşanmaktadır. 2025 yılının Nisan ayında Avrupa Parlamentosu (AP) heyetinin Budapeşte’ye gerçekleştirdiği ziyarette Macaristan’ın “hukuk devleti ilkelerinden hızla uzaklaştığı” vurgulanmıştır. Ziyaret sırasında birçok devlet kurumu AP üyeleriyle görüşmeyi reddetmiş, yetkililerin “sert ve saygısız” davrandığı belirtilmiştir. En büyük tartışma konusu, AP’de kabul edilen 15. anayasa değişikliği olmuştur. Bu değişiklikle LGBTİ+ etkinliklerin yasaklanması, protestolarda yüz tanıma teknolojisinin kullanımı ve çifte vatandaşların güvenlik tehdidi gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarılabilmesi gibi düzenlemeler yürürlüğe girmiştir. Söz konusu anayasa değişikliği, EPSCO Konseyi kapsamında 18 AB ülkesi tarafından ifade özgürlüğüne ve barışçıl toplanma hakkına aykırı bulunarak kınanmıştır. Aynı süreçte ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Biden yönetimi tarafından yolsuzluk gerekçesiyle yaptırım uygulanan Başbakan Danışmanı Antal Rogán’a yönelik yaptırımları kaldırdığını açıklaması, Orbán Hükûmeti’ne uluslararası meşruiyet kazandıran ve Batı’daki baskıyı hafifleten bir destek sinyali olarak okunmuştur.[8]

Realist perspektiften bakıldığında Macaristan’ın Ukrayna’nın AB üyeliğine yönelik vetosu ve bu kararı iç referanduma taşıma hamlesi, yalnızca popülist bir manevra değil, aynı zamanda AB’nin genişleme stratejisine karşı ulusal egemenlik zemininde yürütülen kurumsal bir direnişin ifadesidir. Bu bağlamda Brüksel’in Ukrayna’nın üyelik sürecine ilişkin karar alma mekanizmaları, Macaristan gibi “aykırı aktörlerin” blokajları nedeniyle yeniden gözden geçirilmek zorunda kalabilir. Bu durum, AB’nin tam üyelik mekanizmasında oybirliği ilkesinin gözden geçirilmesi veya “aşamalı üyelik” gibi yeni entegrasyon modellerinin geliştirilmesiyle sonuçlanabilir. Macaristan ise bu süreçte iç kamuoyuna yönelik meşruiyet argümanlarıyla pozisyonunu tahkim ederek hem AB içerisindeki müzakere gücünü artırabilir hem de Washington’a özellikle Trump yönetimindeki ABD’ye yakınlığını stratejik pazarlık unsuru hâline getirebilir.

Avrasya bağlamında Macaristan’ın AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarını sistemli biçimde sabote etmesi ve enerji sektöründeki çıkarlarını öne çıkarması, Brüksel ile Moskova arasında manevra alanı kazanmaya çalışan rasyonel bir stratejidir. AB’nin yaptırımlar konusunda oybirliği gerekliliğini aşmak için geliştirmekte olduğu alternatif formüller (örneğin Konsey kararlarının yaptırımları yürürlükte tutması) Macaristan’ı kısmen devre dışı bırakabilir; ancak bu aynı zamanda AB’nin iç hukuk esnekliğini zorlayarak bir meşruiyet krizine yol açabilir. Macaristan, bu senaryoda Trump’ın Rusya’yla yeniden yumuşama politikalarına atıf yaparak Moskova’yla ekonomik işbirliklerini hem sürdürüp hem de meşrulaştırmaya çalışacaktır. Sonuç olarak Budapeşte, AB’nin karar alma mekanizmasındaki kilit aktörlüğünü koruyarak hem Brüksel’den hem de Moskova’dan eşzamanlı tavizler almayı hedefleyen çift yönlü bir denge politikası güdebilir.

Orta Doğu ekseninde Macaristan’ın İsrail’le geliştirdiği stratejik ortaklık ve UCM’den çekilme kararı, AB içindeki insan hakları ve hukuk devleti normlarına karşı açık bir meydan okumadır. Netanyahu’nun Budapeşte ziyareti sonrasında Macaristan’ın UCM’den çıkması, yalnızca sembolik bir destek değil; aynı zamanda ABD-İsrail-Macaristan hattında şekillenen yeni bir “otoriter müttefiklik” düzeneğinin inşasına işaret etmektedir. Bu bağlamda Orbán, İsrail’in bölgedeki askerî ve teknolojik gücüyle işbirliğini derinleştirerek hem Orta Avrupa’daki savunma sanayii kapasitesini artırmayı hem de ABD’nin bölgesel güvenlik mimarisinde rol üstlenmeyi amaçlamaktadır. Bu senaryo, Macaristan’ın kendisini “jeopolitik bağlamda işlevsel bir küçük güç” olarak konumlandırmasını sağlar ve Washington’ın Avrupalı müttefiklerine olan güven açığını fırsata çevirerek daha fazla ikili kazanç sağlamasına zemin hazırlar.

Tüm bu gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde, Macaristan’ın 2025 yılı itibarıyla izlediği dış politika çizgisi, normatif değerlerden ziyade çıkar odaklı rasyonel tercihlere dayanmaktadır. Doğu Avrupa’da Ukrayna’yı dışlayarak Brüksel’e karşı pozisyon alan, Avrasya’da yaptırımların merkezini tıkayarak enerji güvenliğini önceleyen ve Orta Doğu’da İsrail üzerinden ABD’ye stratejik yakınlık kuran Budapeşte yönetimi, üç bölgeyi kapsayan senkronize hamleleriyle yalnızca AB içinde “aykırı” değil, aynı zamanda küresel güç dengelerinde “denge bozucu” bir aktör hâline gelme hedefinde olmuştur. Bu stratejik üçgenin merkezinde hareket eden Macaristan, rasyonel dış politika yürütme kabiliyetini koruyabildiği sürece çok kutuplu sistemde etkinliğini sürdürebilecektir.


[1] “PM Orbán Vetoes Joint Declaration on Ukraine”, About Hungary, https://abouthungary.hu/news-in-brief/pm-orban-vetoes-joint-declaration-on-ukraine, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[2] “Orban: Priyem Ukrainy v YES Dast Kart-Blansh na Prodolzheniye Konflikta”, TASS, https://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/23727807, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[3] “Siyyarto: Vengriya ne Podderzhit Novyye Sanktsii YES Protiv Rossii v Sfere Energopostavok”, Belta, https://belta.by/world/view/sijjarto-vengrija-ne-podderzhit-novye-sanktsii-es-protiv-rossii-v-sfere-energopostavok-708942-2025, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[4] Martin Fornusek, “EU Readies ‘Plan B’ for Bypassing Hungary’s Russia Sanctions Veto, RFE/RL Reports”, The Kyiv Independent, https://kyivindependent.com/eu-considering-loophole-for-bypassing-hungarys-russia-sanctions-veto-rfe-rl-reports, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[5] “Hungary, Israel Emphasize Growing Strategic, Economic Partnership”, Xinhuanet, https://english.news.cn/europe/20250403/ce7170f4e2524d1f93e21ba078ff0758/c.html, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[6] Tamas Fencsik, “Netanyahu and Orbán Discuss Defence Ties and Hungary’s ICC Exit”, Euronews, https://www.euronews.com/2025/04/04/viktor-orban-and-benjamin-netanyahu-discussed-further-defence-cooperation-between-hungary-, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[7] “Israel’s Netanyahu ends Hungary Visit, Heads to US”, France24, https://www.france24.com/en/live-news/20250406-israel-s-netanyahu-ends-hungary-visit-heads-to-us, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

[8] Claudia Ciobanu, Edit Inotai, Jules Eisenchteter ve Peter Dlhopolec, “Democracy Digest: Hungary and EU on Collision Course After Latest Visit”, Balkan Insight, https://balkaninsight.com/2025/04/18/democracy-digest-hungary-and-eu-on-collision-course-after-latest-visit, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler