Tarih:

Paylaş:

Kuzey Kore Tehlikesi Çin-ABD İşbirliğine Neden Olabilir mi?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Çin, küresel güç mücadelesinin başat aktörü olma hedefi gütmektedir. Bu amacını da mevcut düzende hegemon güç olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) ve yine ABD liderliğinde Batı temelli olarak oluşturulan uluslararası düzene meydan okuyarak gerçekleştirme arzusundadır. Nitekim Pekin, bu hedeflerini açık bir şekilde belli etmekte ve Washington yönetimiyle küresel çapta hem politik hem ekonomik hem de jeostratejik düzeyde rekabet etmeye çalışmaktadır. Zaten Pekin, Washington gibi küresel bir güçle rekabet edebilecek tek aktör olarak değerlendirilmektedir. Fakat Çin’in mevzubahis rekabeti sürdürebilmesi ve ABD temelli Batı hegemonyasına karşı koyarak sahip olduğu küresel hedeflere ulaşabilmesi için öncelikle bölgesel düzeyde tartışmasız bir güç olması, bölge devletleri üzerinde nüfuz elde ederek bölgesel güvenlik mimarisinin başat aktörü haline gelmesi gerekecektir.

Nitekim ABD ve Batı’nın Tayvan üzerinden Çin’i baskılamaya dönük çabaları ve “Kuzey Kore tehlikesi” öne sürülerek ABD, Güney Kore ve Japonya ortaklığında gerçekleştirilen tatbikatlar, aslında Çin’i çevreleme amacı taşımaktadır. Tüm bunların yanı sıra Asya-Pasifik bölgesine nükleer enerjili denizaltılar konuşlandırma ve bölgede Batı’nın askeri varlığını arttırma amaçları doğrultusunda Avustralya, ABD ve Birleşik Krallık arasında imzalanan AUKUS güvenlik paktı da Çin’in etkisine karşı koyma hedefiyle hayata geçirilmiştir. ABD ve müttefikleri, Pekin’in bölgesel gücüne karşı koymaya ve AUKUS ile Tayvan konuları üzerinden yaratılacak güvenlik ikilemi çerçevesinde Çin’in bölgesel nüfuzunu artırmasını engellemeye çalışmaktadır. Aynı zamanda bu çaba, Pekin yönetiminin küresel hedeflerine ulaşmasının da sekteye uğratılması fikrinden beslenmektedir.

Dolayısıyla Washington’un Pekin’e karşı yürüttüğü küresel mücadelede bölgesel hamlelerle üstünlük kurmaya çalıştığı söylenebilir. Nitekim tüm bunlar, Çin’in mevzubahis hedeflerine ulaşmasında bölgesel faktörlerin ne kadar önemli olduğunu kanıtlar niteliktedir. Zira tüm bu sebeplerden ötürü Çin de öncelikle Asya-Pasifik bölgesindeki etkinliğini artırmaya ve bölgesel bir aktör olarak konumunu güçlendirmeye çalışmaktadır.

Bu noktada Pekin’in bölgesel gücünü artırabilmesinin önünde başka engellerin de bulunduğu söylenebilir. Örneğin Kuzey Kore, Çin’in bölgesel etkinliğinin önünde duran engellerden biri olabilir. Zira her ne kadar Kuzey Kore ve Çin, Batı ve ABD karşıtlığı üzerinden ortak tutum içerisinde olsa da Pyongyang’ın faaliyetlerinin Pekin’in bölgedeki nüfuzunu güçlendirmesi noktasında ciddi bir sorun teşkil ettiği öne sürülebilir.

Bu kapsamda Kuzey Kore’nin Çin’in bölgesel nüfuzu üzerinde yaratması muhtemel olumsuz etki, iki perspektifle okunabilir. Bunlardan ilki, Pyongyang’ın yarattığı güvenlik tehlikesidir.  Nitekim Kuzey Kore büyük bir nükleer güçtür ve bu gücünü daha da artırmaya çalışmaktadır. Bu yüzden de sık sık balistik füze denemeleri ve nükleer testler gerçekleştirmektedir. Tüm bu gelişmeler ise bölge devletlerini kaygılandırmaktadır. Pyongyang’ın yarattığı bu güvensizlik, Çin’in küresel hedefleri doğrultusunda istikrarlı bir biçimde yürütmeyi planladığı politikalar ve dolayısıyla bölgesel güvenlik mimarisi açısından sorun teşkil etmektedir.

Son olarak Kuzey Kore, 2022 yılının Kasım ayında Hwasong-17 isimli füzesini test etmiştir.[1] Bu füze, 15 bin kilometre menzile sahip kıtalararası bir balistik füzedir[2] ve Pyongyang’dan ateşlendiğinde, Washington’u vurabileceği iddia edilmektedir. Üstelik Kuzey Kore ve Çin’in sınır komşusu olduğu düşünüldüğünde, Pyongyang’ın eylemlerinin Çin için de endişe verici olduğu iddia edilebilir.

Bu noktada incelenecek ikinci husus ise Batı’nın Kuzey Kore tehdidini öne sürerek bölgedeki varlığını arttırma girişimidir. Zira ABD, Güney Kore ve Japonya, Kuzey Kore’nin yarattığı tehditleri ve gerçekleştirdiği füze denemelerini gerekçe göstererek bölgede çeşitli tatbikatlar düzenlemektedir. Bu tatbikatlar hem bölgedeki Amerikan varlığına hem Batı müttefiki olan Güney Kore ve Japonya gibi devletlerin konsolidasyonuna hem de Batı temelli askeri birlikteliğe meşruiyet yaratmaktadır. Kuşkusuz bu da Çin’in küresel hedefleri doğrultusunda ulaşmaya çalıştığı bölgesel üstünlüğüne yönelik tehdit niteliği taşımaktadır. Anlaşılacağı gibi, bu tehdidin oluşmasının nedeni de dolaylı yoldan da olsa Pyongyang’dır. Yani Kuzey Kore’nin eylemleri, Çin’in bölgesel-küresel hedeflerine ulaşmasını zorlaştırmaktadır.

Bilindiği üzere, 7 Aralık 2022 tarihinde; yani Çin ve Rusya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) içerisinde Kuzey Kore’ye uygulanması teklif edilen yaptırımları veto etmesinden yaklaşık iki hafta sonra, ABD’nin Kuzey Kore Özel Temsilcisi Sung Kim, Çin’in Kore Yarımadası İşleri Özel Temsilcisi Liu Xiaoming’le Pyongyang’ın yarattığı nükleer tehdit hakkında istişarelerde bulunmak için çevrimiçi bir toplantı organize etmiştir.

Söz konusu görüşmede Kuzey Kore’nin davranışlarının istikrarsızlaştığı ve gerilimi tırmandırdığı dile getirilmiş ve ABD, bir kez daha Kuzey Kore’ye sert yaptırımlar uygulanması çağrısında bulunmuştur. Bunun yanı sıra mevzubahis görüşme, Kim’in bölgesel barış ve istikrarı korumanın önemli bir ortak hedef olması gerektiğini vurgulaması[3] bakımından oldukça önemlidir.

Bununla birlikte mevzubahis görüşme vesilesiyle Pekin, Pyongyang’a bir mesaj verme ihtiyacı hissetmiş olabilir. Nitekim dış politika boyutunda tarafların bir birliktelik içerisinde oldukları gözükse de Çin, Kuzey Kore’nin ileri gittiğini düşünüyor olabilir. Söz konusu toplantı da Pekin’in Pyongyang yönetimine daha ileri gitmemesi yönündeki bir mesajı olarak okunabilir. Fakat Çin’in bu tutumu, Kuzey Kore’nin tehdit oluşturduğu fikrinin kabullenilmesi anlamına gelebilir. Bu da ABD’ye Güney Kore ve Japonya’yla yaptığı tatbikatlar noktasında meşruiyet sağlayabilir.

Sonuç olarak Çin’in içinde bulunduğu küresel rekabetteki iddialarını sürdürebilmesi, bölgesel nüfuzunu arttırması ve bölgesel güvenlik ortamını sağlamasını gerektirmektedir. Kuzey Kore ise gerçekleştirdiği eylemler vesilesiyle bunu sekteye uğratmakta; hatta ABD’nin bölgede varlık göstermesine alan açmaktadır. Belki de bu yüzden Pekin, Washington’la diyalog geliştirerek Pyongyang’a mesaj verme ihtiyacı hissetmiştir.


[1] “North Korea Claims It Succesfully Tested a Hwasong-17 ICBM”, NK News, https://www.nknews.org/2022/11/north-korea-claims-it-successfully-tested-a-hwasong-17-icbm/,(Erişim Tarihi: 12.12.2022).

[2] “Kuzey Kore’nin Nükleer Gücü”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/ankasam-infografik-kuzey-korenin-nukleer-gucu/, (Erişim Tarihi: 12.12.2022).

[3] “U.S. Envoy For North Korea Holds Rare Talks With Chinese Counterpart Over Recent Provocations”, Korea JongAng Daily, https://koreajoongangdaily.joins.com/2022/12/09/national/northKorea/Korea-Sung-Kim-North-Korea/20221209094207309.html, (Erişim Tarihi: 12.12.2022).

Zeki Talustan GÜLTEN
Zeki Talustan GÜLTEN
Zeki Talustan Gülten, 2021 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden “Amerikan Dış Politikası” başlıklı bitirme teziyle ve 2023 yılında da Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Dış Ticaret bölümünden mezun olmuştur. Halihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Tezli Yüksek Lisans öğrenimine devam eden Gülten, lisans eğitimi esnasında Erasmus+ programı çerçevesinde Lodz Üniversitesi Uluslararası ve Politik Çalışmalar Fakültesi’nde bir dönem boyunca öğrenci olarak bulunmuştur. ANKASAM’da Asya-Pasifik Araştırma Asistanı olarak çalışan Gülten’in başlıca ilgi alanları; Amerikan Dış Politikası, Asya-Pasifik ve Uluslararası Hukuk’tur. Gülten, iyi derecede İngilizce bilmektedir.