Tarih:

Paylaş:

“Kontrollü Kriz”de Sona Doğru: İran’a Yönelik Kısmi Operasyon İhtimali

Benzer İçerikler

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD)  Ortadoğu’ya uçak gemisi ve bombardıman uçakları göndermesi ve buna karşılık İran’ın da 60 gün içinde zenginleştirilmiş uranyum seviyesini arttıracağını duyurması, ABD-İran hattındaki gerilimde yeni bir aşamaya girildiğini gözler önüne sermiştir. Bahse konu olan gelişmelerin etkisi devam edereken; Washington yönetiminin Irak’taki personellerini söz konusu ülkeden çekme kararı alması ise uzun süredir devam eden “kontrollü kriz”de kontrolün kaybedilmeye başlandığına işaret etmiş ve askeri çatışma olasılığının arttığı şeklinde yorumlara neden olmuştur.

Üstelik bu dönemde ABD’nin İran’ı vurmaya hazırlandığı ve 120.000 askerini  bölgeye göndermeyi planladığı da New York Times gazetesi tarafından iddia edilmiş[1] ve 15 Mayıs 2019 tarihinde İran Ulusal Güvenlik Konseyi de cevap niteliğinde bir hamle yaparak nükleer anlaşmanın kısmen askıya alınmasına karar vermiştir.[2] İki ülke arasında savaş tamtamları çalarken ABD Başkanı Donald Trump, “Bence bu bir yalan haber. Peki bunu yapar mıyım? Kesinlikle… Umarım böyle bir hazırlık yapmak zorunda kalmayız. Mecbur kalırsak da ondan çok daha fazla asker göndeririz.”[3] diyerek bahsi geçen iddiaları yalanlamışsa da bu açıklama, ABD Başkanı’nın iddiaları tümden reddetmesi anlamına gelmemiş ve Trump, İran’ı tehdit etmeye devam etmiştir. Öte yandan İran İslam Cumhuriyeti Dini Rehberi Ayetullah Ali Hamaney de savaşın gündemde olmadığını belirterek Washington’un hedefinin baskıyı arttırarak Tahran’ı müzakere masasına oturmaya ikna etmek olduğunu öne sürmüştür. Bu kapsamda Hamaney, “Ülkedeki bazı insanlar, müzakere yapmanın bir zararı olmadığını iddia ediyorlar. Müzakere, ABD aynı eylemlere devam ettiği sürece zehirlidir.”[4] açıklamasında bulunarak savaşın gündemde olmadığını belirtmiştir.

Liderlerin yaptığı açıklamalar sıcak çatışma ihtimalinin zayıf olduğunu gösterse de Körfez’de yaşanan gelişmeler, savaşın ayak seslerinin hissedildiği yorumlarına neden olmaktadır. Zira İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2018 yılının Temmuz ayında “İran petrolünün ihraç edilmemesi, bölge ülkelerinin de petrol satamayacakları anlamına gelir.” çıkışını yaparak İran’ın petrol satmasının engellenmesi halinde, bölgedeki diğer petrol ihracatçısı ülkeleri de engelleyeceklerini açıklamış ve 12 Mayıs 2019 tarihinde  Fuceyra Limanı açıklarında 2’si Suudi Arabistan, 1’i Norveç ve 1’i de Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait 4 petrol tankerinde patlama olmuştur.[5] Gerçekleşen patlamalar ise İran’la ilişkilendirilmiştir. Dahası 14 Mayıs 2019 tarihinde de Suudi Arabistan petrolünü Kızıldeniz’e taşıyan Doğu-Batı Boru Hattı’na drone saldırısı gerçekleştirilmiş ve söz konusu saldırının, İran’ın vekil aktör olarak kullandığı Husiler tarafından düzenlendiği öne sürülmüştür.[6] Dolayısıyla taraflar arasında sıcak çatışma yaşanmayacağı liderler tarafından ifade edilmesine rağmen; mevcut tablo, bölgenin hızla bir barut fıçısına döndüğünü göstermektedir. Yani Washington, İran’a azami düzeyde baskı uygulayarak Tahran’ı diz çökmeye zorlarken; Tahran da son ana kadar direneceğini ortaya koyarak olası bir savaşın İran topraklarıyla sınırlı kalmayacağı mesajını vermektedir. Bu da tarafların çok riskli bir kumar oynadıkları anlamına gelmektedir. Çünkü bu ortamda liderlerin yapacakları hatalar, “kontrollü kriz”in tamamen kontrolden çıkmasına yol açabilir.

Tahmin edileceği üzere petrol satışları hedef alınan Körfez ülkeleri, süreç ilerledikçe İran’ın vurulması konusunda ABD’ye yaptıkları baskıyı arttıracaklardır. Son dönemde Tel Aviv’in de İran’ın nükleer faaliyetlerinden duyduğu rahatsızlık sebebiyle Washington’u askeri seçeneklere zorladığı bilinmektedir. Zaten Trump yönetiminin Ortadoğu’ya uçak gemisi ve bombardıman uçakları göndermesinin arkasında da İsrail’den alınan istihbarat vardır. Kısacası İran’a askeri operasyon düzenlenmesi hususunda Ortadoğu’daki aktörlerin talepleri açıktır. Hatta bölgede, şimdiden İran karşıtı bir konsensüs oluşmuştur. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran rejimini deviren lider imajına kavuşmak istediği gerçeğiyle birlikte düşünüldüğünde ise Beyaz Saray’ın nihai hedefinin işgal olduğu ifade edilebilir. Zaten son dönemde yaşanan gelişmeler ve kurulmaya çalışılan ittifaklar da Irak’ın işgali öncesinde yaşananlarla büyük benzerlikler taşımaktadır. Özellikle de Basra Körfezi’nde konuşlandırılan “USS Abraham Lincoln” uçak gemilerinin en son Irak’ın işgalinde kullanılmış olması, ABD’nin İran’a ilişkin planlarının boyutunu açık bir biçimde gözler önüne sermektedir.

Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nda (KOEP) İran’ı destekleyen Avrupalı aktörlerin tutumu ise Washington yönetiminin kapsamlı bir işgali gerçekleştirecek meşruiyeti sağlayamamasına neden olmaktadır. Bu bağlamda ABD, İran’ı KOEP’i ihlal etmeye; yani hata yapmaya zorlamaktadır. Zira Avrupalı aktörler ile ABD’nin İran politikasında uzlaştıkları nokta, İran’ın nükleer silah geliştirmesinin önlenmesidir. İran’ın KOEP’in bazı hükümlerini askıya alması, Trump yönetiminin İran’ı hataya zorlama stratejisinde başarılı olduğunu göstermektedir. Çünkü Tahran’ın KOEP’i ihlal etmesi, Avrupalı aktörlerin İran’a olan desteğinde farklılaşmaya yol açabilir. Bu da ABD’nin İran’a yönelik olası operasyonunun önünü açabilir. Mevcut durum, ABD’nin İran’a yönelik kapsamlı bir askeri operasyon gerçekleştirmesine başta Avrupalı aktörler olmak üzere, uluslararası kamuoyunun izin vermeyeceği yönündedir. Buna karşılık İsrail, Körfez’deki Arap ülkeleri ve Amerikan kamuoyu, İran’ın vurulmasına yönelik bir beklenti içerisindedir. Bu ikilemi aşmak isteyen Trump’ın yapması en muhtemel hamle ise kısmi bir askeri operasyonu hayata geçirmektir.

Kısmi operasyondan kastedilen, İran’ın nükleer tesislerinin vurularak mevzubahis ülkenin nükleer kapasitesinin zarara uğratılmasıdır. Olası müdahale için en muhtemel hedef ise Buşehr olacaktır. Basra Körfezi’nde yer alan Buşehr, İran’ın nükleer faaliyetlerinde merkezi bir konuma sahip olduğu gibi, ABD’nin körfezdeki askeri varlığı da sınırlı bir operasyonu kapsamlı bir işgalin yaşanmasından daha mümkün kılmaktadır. Üstelik İran’ın nükleer tesislerini hedef alan bir operasyon, Amerikan kamuoyunu ve İsrail’i tatmin edeceği gibi, topyekün işgale kıyasla Avrupa’dan da daha az tepki çekecektir. Dolayısıyla mevcut şartlarda ABD ile İran arasında yaşanan gerilimin İran’ın nükleer tesislerini hedef alan sınırlı bir operasyonla sonuçlanacağı düşünülebilir. Nitekim Trump yönetimi, 2018 yılının Nisan ayında Suriye’de de kapsamlı bir işgale dönüşmeyen ama uluslararası kamuoyunu tatmin ederken mevzubahis ülkeyi de cezalandırmayı amaçlayan kısmi operasyon yapmış ve Tomehawk füzeleriyle Şam ve Humus’taki askeri noktaları vurmuştur. Neticede 2018 yılının Nisan ayında Suriye’ye yapılan müdehalenin İran versiyonunun önümüzdeki günlerde yaşanması olasılık dahilindedir. Böylesi bir operasyonun kapsamlı işgale dönüşüp dönüşmeceği ise İran’ın vereceği yanıtlar doğrultusunda şekillenecektir.


[1] Eric SchmittJulian E. Barnes, “White House Reviews Military Plans Against Iran, in Echoes of Iraq War”, The New York Times, https://www.nytimes.com/2019/05/13/world/middleeast/us-military-plans-iran.html, (Erişim Tarihi: 15.05.2019).

[2] “İran Nükleer Anlaşmayla İlgili Taahhütlerinden Bazılarını Resmen Yerine Getirmemeye Başladı.”, Sputnik, https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201905151039056888-iran-nukleer-anlasmayla-ilgili-taahhutlerinden-bazilarini-resmen-yerine-getirmemeye-basladi/, (Erişim Tarihi: 15.05.2019).

[3] “Irak ve Suriye’deki ABD Askerleri Yüksek Alarm Seviyesine Geçti”, MEPA News, https://www.mepanews.com/irak-ve-suriyedeki-abd-askerleri-yuksek-alarm-seviyesine-gecti-26544h.htm, (Erişim Tarihi: 15.05.2019).

[4] “Neither a War will Happen; nor will We Negotiate: Imam Khamenei”, ISNA, https://en.isna.ir/news/98022513230/Neither-a-war-will-happen-nor-will-we-negotiate-Imam-Khamenei, (Erişim Tarihi: 15.05.2019).

[5] “Son Dakika… BAE’de Limanda art arda Patlama İddiası”, Hürriyet, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/son-dakika-baede-limanda-art-arda-patlama-iddiasi-41211374, (Erişim Tarihi: 15.05.2019).

[6] “Suudi Arabistan: Petrol Tesislerimize Bomba Yüklü Drone ile Saldırdılar”, CNN Türk, https://www.cnnturk.com/dunya/suudi-arabistan-petrol-tesislerimize-bomba-yuklu-drone-ile-saldirdilar, (Erişim Tarihi: 15.05.2019).

 

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.