Tarih:

Paylaş:

Rusya Afgan Sorunu’nda Topu Neden ŞİÖ’ye Atıyor?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Afganistan, uluslararası politikadaki önemini korusa da gerek Ukrayna Savaşı gerekse de Tayvan Krizi, söz konusu ülkenin uluslararası kamuoyunun gündemindeki yerinin arka planda kalmasına sebebiyet vermiştir. Fakat ülkede hem terör örgütü Devletü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) saldırılarından kaynaklanan güvenlik problemleri hem de Taliban’ın hiçbir devlet tarafından tanınmamasının da etkisiyle yatırım ve yardımlarda yaşanan sorunlar devam etmektedir. Bu nedenle de Afganistan’daki ekonomik ve insani kriz her geçen gün daha da derinleşmektedir. Afgan Sorunu’na ilgi gösteren aktörlerden biri ise hiç şüphesiz Rusya’dır. Lakin son dönemde Rusya’nın Afganistan politikasında birtakım değişiklikler yaşandığı görülmektedir.

2021 yılının Ağustos ayında; yani Taliban’ın Afganistan’a yirmi yıl aranın ardından yeniden egemen olduğu günlerde, Kabil Büyükelçiliği’ndeki diplomatik faaliyetlerini sürdüreceğini açıklayan ve meselenin çözümüne dair bölge devletleri tarafından yürütülen konferans diplomasisine yapıcı katkılar sağlayan; hatta Taliban’ı tanıma noktasında birtakım sinyaller veren Rusya, en başından itibaren Afgan Sorunu’ndaki inisiyatifi, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nde (KGAÖ) tutmaya çalışmıştır.

Bu kapsamda KGAÖ toplantılarında bölgesel güvenlik bağlamında Afganistan merkezli gelişmelerin ele alınmasını önemseyen Moskova yönetimi, Taliban’ı uluslararası işbirliği zeminine çekmeye çabalarken; güvenlik politikaları konusunda da KGAÖ’den istifade etmiştir. Nitekim Taliban’ın iktidara gelmesinin ardından Rusya, Tacikistan’daki askeri üssünde bulunan personel sayısını arttırmış, Tacikistan ve Özbekistan’la beraber çeşitli tatbikatlar düzenlemiştir. Söz konusu tatbikatların yapıldığı dönemde Kremlin, Taşkent’in KGAÖ’ye katılımını da yeniden gündeme getirmiştir. Ayrıca söz konusu dönemde Moskova yönetimi, Afganistan’daki terör örgütlerinin olası sızma girişimlerine karşı KGAÖ ülkelerinin hazırlıklı olması çağrısı yapmıştır.[1]

Rusya’nın aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyesi olmasına rağmen Afganistan merkezli gelişmeler karşısında KGAÖ’yü ön plana çıkarma çabası, en temelde Çin’in bu ülkede nüfuz elde etmesini önleme arzusunun yansımasıdır. Bir diğer ifadeyle Moskova, Afganistan’ı Pekin’le çıkarlarının çatıştığı bir nüfuz mücadelesi alanı şeklinde değerlendirmiştir. Fakat gelinen aşamada Rusya’nın Afganistan politikasında bir paradigma değişikliği yaşandığı gözlemlenmektedir. Nitekim Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Moskova, Pekin, Yeni Delhi, Tahran ve İslamabad’ın sadece bölgenin istikrarına değil; tehditlerin bölgesel sınırların ötesine yayılmasının önlenmesine de önemli katkı sağlayabileceğini söylemiş ve “Afganistan Sorunu’nu ŞİÖ’nün gündeminde tutmak oldukça önemli.” açıklamasında bulunmuştur.[2]

Hiç kuşku yok ki; Rusya Savunma Bakanı Şoygu’nun Afgan Sorunu’na dair kullandığı ifadeler oldukça mühimdir. Zira bu sözler vesilesiyle Şoygu, Afganistan’daki krizi bölgesel işbirliğine hizmet edecek bir süreç olarak fırsata çevirmek istediklerini net bir şekilde ortaya koymuştur. Ancak belirtmek gerekir ki; Şoygu’nun açıklamasında ismini zikrettiği Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Pakistan’ın birbirinden tamamen olmasa da büyük ölçüde farklı çıkar ve tehdit algılamaları vardır. Dolayısıyla bu devletlerin beklentilerinin son derece farklı olduğu gerçeğinden hareketle, Afganistan’da müşterek bir politika geliştirmelerini beklemek de rasyonel gözükmemektedir.

Diğer taraftan yukarıda belirtilen duruma rağmen ismi zikredilen devletlerin Afgan Sorunu’nun çözümü hususunda ortak bir politika geliştirmeleri halinde, söz konusu ülkedeki krizin aşılması da kolaylaşacaktır. Daha da önemlisi ŞİÖ, bölgesel güvenlik meselelerinin çözümünde üstlendiği rol itibarıyla büyük bir prestij elde edecektir. Peki, Moskova, topu ŞİÖ’ye atarak ne yapmaya çalışmaktadır?

Öncelikle Şoygu’nun açıklamaları, Rusya’nın Ukrayna Savaşı’ndan dolayı ciddi bir enerji kaybı yaşadığı ve Afganistan’a yeteri kadar odaklanamadığı realitesini net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bu da Moskova’nın Afganistan’da Pekin’le rol paylaşımına gitmeyi kabullenmesine yol açmaktadır. Özellikle de Batı’nın yaptırım baskısı sebebiyle Rusya, yalnızca Afganistan’da değil; çok kutuplu dünya iddiasına paralel bir biçimde küresel siyasette de Çin’le yakın çalışma ihtiyacı hissetmektedir. Lakin Rusya’nın Afganistan’da Çin’e alan açması, Moskova açısından birtakım riskleri de barındırmaktadır. Nitekim Rusya, yakın çevre doktrini çerçevesinde “arka bahçesi” şeklinde gördüğü bir coğrafyada, Çin’in etkisinin artmasını kabullenmek zorunda kalabilir. Yani konu, Afganistan’dan ibaret olmayabilir. Oysa bölgesel denklemlerdeki konjonktürel işbirliği süreçlerine rağmen Rusya ile Çin’in Afganistan ve Orta Asya’daki çıkarları çatışmaktadır. Bu da Moskova açısından önemli riskler barındırmaktadır.

Tam da bu nedenden ötürü Şoygu, bahse konu olan açıklaması esnasında Hindistan’ın ismini de zikretmiştir. Bir diğer ifadeyle Rusya, Çin ile Hindistan arasındaki ihtilafları kendi çıkarları doğrultusunda kullanabileceği kanaatindedir. Yani Kremlin, Afgan Sorunu’nda topu ŞİÖ’ye atarken; Hindistan üzerinden Çin’i dengeleme arzusu içerisindedir. Öyleyse sorulması gereken soru şudur: Evdeki hesap çarşıya uyar mı?

Vurgulamak gerekir ki; söz konusu denge, Kremlin’de düşünüldüğü kadar kolay bir biçimde sağlanamayabilir. Çünkü Pakistan ve İran faktörleri de göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Her şeyden önce Pakistan, geleneksel olarak Hindistan’la hasmane ilişkileri bulunana bir ülkedir. Özellikle de Keşmir Sorunu’nun varlığı, taraflar arasında kalıcı bir barışı ortamının tesis edilmesini zorlaştırmaktadır. Daha da önemlisi Pakistan, Çin’in ŞİÖ içerisindeki en güvenilir müttefiki konumundadır. Aynı zamanda Kuşak-Yol Projesi çerçevesinde hayata geçirilmek istenen Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na da ev sahipliği yapmaktadır. Dolayısıyla İslamabad yönetimi, ŞİÖ içerisindeki güç mücadelesinde Pekin’in yanında yer alması muhtemel aktörlerin başında yer almaktadır. 

İran ise her ne kadar Rusya’yla köklü bağlara sahip olsa da Kuşak-Yol Projesi’nin güney güzergahında bulunması hasebiyle Çin’le ilişkilerine özel önem atfetmektedir. Üstelik Rusya ile İran arasında imzalanması beklenen ve 20 yıllık bir süreci kapsaması öngörülen işbirliği anlaşmasında halen son metin üzerinde somut bir uzlaşıya varılamamıştır. Yaklaşık bir senedir imzalanması gündemde olan anlaşmaya dair nihai mutabakatın sağlanamaması ise Moskova-Tahran hattında birtakım problemlerin bulunduğuna işaret etmektedir. Buna karşılık İran ile Çin arasında “25 Yıllık Kapsamlı İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. Dolayısıyla Tahran yönetimi, dış politikada Moskova’yla olan ilişkilerini önemsese de direksiyonu Pekin’e kırmış durumdadır. Bu da ŞİÖ içerisinde bir tercih yapmak zorunda kalması halinde, İran’ın da Çin’e yakın bir çizgide konumlanacağı şeklinde yorumlanabilir.

ŞİÖ üyesi diğer devletler ise askeri-güvenlik bakımından Rusya’ya yakın olmalarına rağmen ekonomik anlamda Çin’le çok güçlü ilişkiler geliştirmektedir. Elbette bu durum üzerinde de Kuşak-Yol Projesi’nin yadsınamayacak bir etkisi vardır. Bu yüzden de mevzubahis devletler, taraflardan birine yakın; diğerine uzak durmak gibi bir seçimde bulunmamaya özen göstereceklerdir.

Kısaca özetlemek gerekirse, Şoygu’nun saydığı devletler içerisinde Rusya-Hindistan ikilisine karşı, Çin-Pakistan-İran üçlüsünün yer aldığı bir denklem oluşabilir. Diğer ŞİÖ üyeleri ise bu kamplaşmanın dışında kalmayı seçip bir tercih yapmaya zorlanmaya itiraz edebilir. Yani Kremlin açısından evdeki hesap, çarşıya uymayabilir. Her şeye rağmen Rusya’nın Afgan Sorunu’nun çözüm adresi olarak KGAÖ yerine ŞİÖ’ye işaret etmesi, Moskova açısından Ukrayna’da işlerin hiç de planlandığı gibi gitmediğini ve Kremlin’in odağını diğer coğrafyalara dağıtmak istemediğini net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Sonuç olarak Rusya, ŞİÖ hamlesinin kendi çıkarları açısından barındırdığı riskleri görse bile, ilgisini Afganistan’a yoğunlaştıracak güçten yoksundur.


[1] “Şoygu: KGAÖ Ülkeleri Afganistan’daki Militanların Topraklarına Sızma İhtimaline Karşı Hazır Olmalı”, Sputnik Türkçe, https://tr.sputniknews.com/20210811/soygu-kgao-ulkeleri-afganistandaki-militanlarin-topraklarina-sizma-ihtimaline-karsi-hazir-olmali-1047919692.html, (Erişim Tarihi: 18.08.2022).

[2] “Russia Says India can Make a Significant Contribution to Stabilise Afghanistan”, India Narrative, https://www.indianarrative.com/world-news/russia-says-india-can-make-a-significant-contribution-to-stabilise-afghanistan-191154.html, (Erişim Tarihi:18.08.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.